çýrýlçýplak kalacak yine
duldasýz, savunmasýz
köz üstüne yatýracaklar
dün olduðu gibi
yarýn da
yakacaklar kadýný…
doðacak küllerinden öksüz çocuklar
mor yine mor
dudaklar kan, kýrmýzý
oysa sevgi
en çok da kadýna yakýþýrdý
dökülmeseydi kaldýrýmlara
çocuklarý…
mermerin karnýndaki topraða
aðýtlar yakacaklar yine
beyhude
sallanacak bir müddet bayraklar
sonra susacaklar
herkes kendi evine…
çizecekler kadýný yine
meydanlara, mutlu mutlu
asacaklar mitinglerde gözlerine
umudun en yalancý resmini
sonra daðýlacaklar
ortalýk in cin
ortalýk kadýn çilesi…
kimsecikler görmeyecek sonra
dört duvar arasýný
ki gece hiç bitmeyecek kadar uzun
ve zulüm
ve çýðlýk
çöküp oturacak kan çanaðý gözlere
gözler ki mart aylarý kadar sancýlý
aðlayacak kadýn kadýn…
gün ertesi ve yine
bir baþka köþede bir baþka kadýn
baþlayacak dört duvar arasýndan toplamaya
“bu son aðrým” diyerek, yarasýný
duvaðýný, kadýnlýðýný
gelin çiçeklerini
öperken dudaklarýndan
topraða gömülü kýz çocuklarýný…
vakitse vakit!
tamamsa tamam!
duymazsa duymasýndý kimse!
toplayacak sesini kadýn
gidecek, acelesi var
gökyüzünde þenlik var ve bir de
binlerce sevgi kuþlarý…
Saadet Ün- 05.03.2012