iki gezgin martýnýn suya attýðý tokattý hikâyemiz
balýklar denizin masallarýný paylaþýyorlardý
cývýltýsýný aðzýna dolayan bir kýz çocuðuydu güneþ
her fýrtýna rüzgâra verilen bir ders
her rüzgâr fýrtýnaya apansýz bir saygý duruþu
kolumda oyun meraklýsý nabzýn sokaðýnda
öyle usul bir merdiven boþluðuydu la fontaine
saçlarýný sarkýttýk önce kýkýrdayan rapunzel’in
sonra geniþ bir kalbin bitki örtüsüne sarýldýk
her kale bir güzelin tarihini anlattý
her güzel, bir þiiri sarkýttý balkonundan
eteklerinde Bizans iþi bir deniz gördük Ýstanbul’un
dalgasýnda murassa bir ayet gibi inen akýncýlar
üç kez indik suya üç kez
su ki tenin dikiþ tutmaz yontusuna býçaktý
su ki bir fuzuli divanýydý denizin raflarýnda
her þiir pastel bir avluya açýlmazken
her avlu, suluboya bir resimdi güze
iki gezgin martýnýn suya yalvarmasýydý hikâyemiz
vapurlarýn geniþ omuzlu hatýralar getirme ihtimali
bir bakýma güvertelerde kanayan bir özlem gibi tanýdýk bunu
sinirli babalardan mý yoksa dedik bu yorgun vapur
neden baðýrýyor iskelesine kavuþmalarýn
Ýki bezgin martýnýn suyu öðrenmesiydi hikâyemiz
korkup çekildik yalnýzlýðýn anakarasýna
aþkta ve suda boðulduk bir tek