yapayalnýzým
en az bir tarla korkuluðu kadar…
nefes almadan duruyorum nicedir
koþsam matah bir ýþýðýn karanlýðýna gömüleceðim
soluklansam, soluk bir titreme hüznü
dilimde bitmeyen o arya
þimdi bir bozacý peþkeþ çekmiþse yarýnlarý
karsýz bir aralýk leyl’ine
günlerden perþembeyse
üstelik alnýnýzda doðuyorsa içli bir salâ
ve mahþerse
ve irin ve toz ve kan sarmýþsa afaký
hayatý neresinden kavrasýn o yalnýz sarmaþýk
sar onu leyla
yapayalnýzým
en az bir tarla faresi kadar
ah bir delikanlý elinden olmadý ölümüm ya ona içlenirim
soysuz hançerlere doydu kanýmýn neferi
öldü sevdiðim nehirler, otlar ve nilüferler
çok geç
lodosundayým ayrýlýðýn
ne yana essem zehirlenir içimdeki çocuðun kömür gözleri
ve kan sustum
can baðýrdým
olmadý kirpiklerimi yaktým
olasýdýr
damlayan her yaþýn külden bir çamura bürünmesi…
sevgilim sen vahdetsin
ben bu hengamede mâsiva
þimdi
atlar karanlýk ve soysuz
atlar aðu gibi rahvan
atlar toy gibi dumansýzsa göðünüzde
mavi bir kurþunla vurun beni
umut vaat etsin ölümüm
deðil mi ki tan/erden kayýp bir rüya…
fotoðraftaki çocuk kadar yalnýzým
düþlerim bir oðlan kelebeði
düþlerim zaman elinde
sokaklar dolusu parya…
yapayalnýzým
en az tanrý kadar
hiçbir þeyim yok küfrüm, cehaletim ve biadetimden baþka…
“hayat” dediðin vesikasýz fahiþe
“yaþam” eyvallahsýz bir angarya
aysegulguncan/aralýkikibinonbir
a n k a r a