Göç diyordu erenler!
Geç git gayrý bu dergâhýn kapýsýndan
Cenk meydanýna yol görünür sana.
Ýç bir kadeh aþkýn ezelî þarabýndan,
Ve kuþan
Sonsuz bir iman ile kýlýç, kalkan.
Ýþaret verdi bir rüya beldeye Yesevî
Erenler yürüdü menzile iþte böyle bitevî.
Ahdine vefa; gönlünde kutlu müjde…
Aþýp daðlarý bir heybe, bir âsâ ile,
Dilinde en içli yakarýþlar, titreten âminler…
“ Baþýmýzý dik, alnýmýzý ak
Bayraðýmýzý payidar eyle Ya Hakk”
Daðlarý, ovalarý, yeri ve göðü þahit tutarak
Göçüyordu buyruk üzre,
Yüreðinde burukluðu bir yurdu arda koymanýn
Ve heyecaný, baþka bir yurt tutmanýn…
Dur diyordu erenler
Vur köslere, duyur;
Bu topraklardýr bizi çaðýran.
Kur otaðýný, seyreyle;
Tuðlarý uðurlar getiren kahraman,
At üstünde bir fetih düþünde.
Ezberinde Ýlahî kelam.
Rüzgâra hýz, arza kadem mührü,
Çini çini bezenmiþ mabedler,
Hattýna tevhid çekili kubbeler…
Nallarýna hasret þehirlerin niyâzýnda
Bir peygamber muþtusunun tecellisi…
Akýnlarýn gür nidasýnda,
Þehadetin güle öykünen kýzýl rengi.
Göç diyordu erenler
Üç kýta bir sancaðýn gölgesi…
Tarihin hafýzasýnda,
Taptaze durur hikayesi.
Bugün hâlâ o rüyâ ile sermestiz
Bu kutlu zamanlarýn þehrayinlerini
Ah bir de görseydi neslimiz…
Olcay GÖKÇE ( AMASYA/ EYLÜL 2011)