kýlýcý keskin niþancý
dört nala koþturuyor atýný
üzerimize
üzerimize…
kaçalým
saklanmazsak
aklanýlmaz…
heybesi sarý-siyah hüzünle iþlenmiþ
düþün içini…
serip boþluðumuza sofrasýnýn bezini
davet eder
bol heyecanlý merhabasýyla
otururuz
aç gözlülüðümüz görmez yediðimizi
bilmez tadýný
acýsý sonradan çýkar…
toprak testiden
þerbet diye zehr-i aþk sunar
iç der gönlümüz
gözümüzden yaþ
dilimizden lânet süzülür…
içeriz
kana
kana
kan…
‘güzelliðiniz etrafa yayýlacak
kýskanýlacaksýnýz
adým attýðýnýz sokaklarda’
inanmayalým ne olur
geçmeden unutalým oralarý…
çakýrkeyif halimiz tez sonlanýr
acýnýn cellâdý teslim alýr emaneti
bir gün seni
bir gün beni
öldürür her gün ikimizi
kök salarýz yerin yedi kat dibine…
sevgili (!)
henüz etmediðimiz yeminlere
gel
tövbeler edelim
aklýmýz vurulmadan…
çatlamadan hayâ damarý
Sîn ve Râ örtsün sözümü
çoluk çocuk korkmasýn
aþktan…