Melek Kanadının Saçağı Dildâr
Dildâr, melek kanadýnýn saçaðý dildâr!
Hazan eli deðdi gönül köþküne dest-i semadan,
Can çeþmesinden akarken titriyordu inci tanesi,
Ve çatlýyordu bir ýslak buluttan akarken gam;
Müjgânla damla damla oynaþýrken sonbahar.
Firkat ile uzandý güz semasýnýn eli gül bahçesine,
Nâmefhûm bir can güdâz yangýndý bu yaþananlar;
Ay hüznünün parýltýsý nevbahardan kalan son damla,
Seyran edip yandý da bu garip gönülde bir hezâr,
Þekva etmeden uçtu aþiyândan bir ateþ pare oldu yâr.
Dildâr, sürûd-ý þeydâ çalarken dillerde dinle bak!
Gökyüzünün eli sinede bir kor yangýnmýþ zâr,
Duymuyor musun? Bîefgân türküler söyleniyor hâlâ;
Söz incileri dizilirken güz çýrpýnýþlarýnda bu son dem,
Ýkbâl-i naçar! Nerede þimdi þeydâ, neredesin dildâr?
Bir þâhvar tanesiydi elvan düþlerde demde dem;
Her kelimesi ayrý bir nâzende söyleniyordu elhân.
Erkenden kapýya dayanmýþtý habersizce þimâl rüzgârý,
Dilhýrâþ dizilen incilere diz çökerken önünde can;
Bir leylî deðildi ayrýlýk melek kanadýnýn saçaðý yâr.
Dildâr! Nerede þimdi mehlikâ aydýnlýðýn neredesin yâr?
Neredesin eyyam-ý nevbahar? Gitme biraz daha kal.
Eylül hüznünün ilham tellerine düþen lâl,
Varsýn yapraklarýmýz sararmýþ solmuþ ne çýkar,
Bu lerzân çýðlýk sanadýr duy sesimi yâr, dildâr.
Sevilnur Durmaz
Sosyal Medyada Paylaşın:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.