kaldýrýmlarýn elediði insanlar görüyorum
þehirlerin dilini yakýþtýrýyorlar üstüme
fýsýltýlarýný çekiyorlar kirli kadýnlarýn
mahaline yaklaþtýrýyorlar beni
ýssýzýn gecekondu armaðanlarýyla
sulanýyor ömrümün deniz kenarýnda
bir sanrýya sunulan gönlüm
sustalý býçaklarýn kestiði Eylül ikindisi
bir aminin tohumuyla kalkan cenaze
yere baþak filizi gibi uzanmýþ çocuklarýn
dilinden kalkan kanlý intikam...
belki þarkýn kayalýklarýydým önceden
belki Gediz’ in sütünden emiyordum
rüzgar parçalýyordu seyyah ayaklarýmý
gözlerime çizilen ebem kuþaðýna
susuyordum rengahenk
al yazmalý gülücükler görüyorum
gelincik çöken mezralar yapýþtýrýyorlar üstüme
düþ bahçelerine vuruyorlar kendilerini
küsüyorlar bir tufana uðramýþ kavim gibi
güncesinde kalýyorlar silinmiþ bir tarihin
yollarý taþlý gönül oyunlarýnda
rahmi oluyorlar rüzgara gebe uçurtmalarýn
doðuruyorlar gündüzün çocuklarýný
bir fýrtýnaya vurulsun diye
gözyaþýmý saklayýn
þiir tutan ellerinize bandýrýp hüznümü
gözlerinizden çalýnmýþ mýsralar aþkýna
aruz çýðlýðýna yatýrýn beni Divan’ýn
kadim bir beyitim yetim ellerinizde
incitmeyin
suya batýrdým kurumuþ ayrýlýklarý
gecenin örülmüþ saçýna yýldýzlar takýp
düþ kýrýklarýmý topladým
ölü þiir yamaçlarýndan
þimdi siz
yarýþtýyorsunuz tüm þiirleri
ak atlara binmiþ çaðlarý gibi
uygarlýk yýðýnlarýnýn
gülleri gibi unutulmuþ ve eski
suskun çocuklarýn dilleri gibi kesik
sus denilmez aðzý olan þiirlere
koca aðýzlýdýr bazý þiirler
Yusuf gibi güzel
Süleyman gibi zengin
ve Züleyha gibi tutkulu
kuyusunda lal olurken kalem
yalnýzca sebeptir ilham
bir þiirin savaþýný baþlatmaya
zindanýmdan kopmuþ özgür fýsýltý bu
patlayan þehirlerime düþerken
þiir ölümleri
gül üfleyin dudaklarýma...
gül üfleyin...
gül...
Nevzat KONÞER
Temmuz 010