bekli de dikerken ilmeði
yüksüðü de yoktu parmaklarýnda
ondandýr bir tarafý yamalý kalýþý
çiðdem çiçeklerini toplarken yaban diyarlardan
battý dikeni avuçlarýna
sokak diplerinde ekmek topladý kimi zaman
ya da bir sarhoþun mezesinde beþamel sosu
kimi zaman da;
kaymaklý dondurma oldu tadýndan yenmez
hep bal da yenmez ki her gün sofrada
daldýrýnca kepçeyi ne çýkarsa bahtýna
tadýna parmak çalana
aþk olsun.
/iðnenin yurdusuna ip oldu ucu sonu düðümsüz
içti ecel þerbetini âdem, sanmayýn ki ölümsüz/
boþ bir tencere gibi yuvarlandý kapaðýný bulana kadar
sarp kayalara çarpýp, engin denizlerde boðulmadan
ipek yolunu aþtý, bir devrimci ile yoldaþtý
lakin;
ne felsefeyle arkadaþ, nede tasavvufa ulaþtý
ince iþti
iþte!
attýkça sýrma dikiþini kadere
bir yerlerinden hep attý…
þükür- zikir- tefekkür
Müsta/hak’tý.
ama;
güncesi ruhundan aktý
dibe vurunca heybenin gözü
hemen terazinin kefesine kahýr attý
su aldý söküðünden derken, hepten dibe battý
ölçerken boyunun ölçüsünü terzi
ya dev idi/ ya da cüce
uyduramadý bir kýlýfýný
zaman ise;
illet bir kefere
kalleþçe su olup aktý.
-kýrýk taka gibi su almýþtý her bir yerinden
yalpalayarak yürüdüðü kýsa e n d a z e s i n d en-
onulmaz yaralar aldýðý gibi
yunus gibi yüzdüðü de oldu tabi’i ki…
ipi saplanmýþ iðne elindeyken
ister bol at teyelini /isterse çift dikiþ
marifet ustasýnda…
altý üstü beþ metrelik bez idi kaputtan
doldursan cepkeni deveyi yutsan hamuttan.
nafile!
bir zerreyiz hayatta
gerçek aþk hak’ta
gerisi yamalý bohça
t e f e r r u at’ t a…