yarınlara kurulan bir intiharın tuzağıydı gözlerin
sesinin içinde
alevleri susamış bir aşkın
kırıntılarında boğulur gece
güne bakanlar uyanır uykudan
günün rahmine düşer umut
ayışığıyla avunur akşam
bir tohum çatlar avuçlarının sıcaklığından
önce teninin ıslaklığı çekilir tenimden
sonra uzaklaşır yokluğun
acı yatağını değiştirir
ellerinin üşüdüğü yerde kurulur cehennem
ne olursa olsun
ben senden gidemem
dilimi nereye döndürsem küfür
başımı nereye çevirsem gurbet
döl tutmuyor deniz
ölüleri çoğaltmaktan başka ne işe yarar bulutlar
ağaçlar köküne küsmüş
damarlar taşımıyor kanı
önce ben bozdum sicilini kimliğimin
sen yüreğimin ana vatanı
kırık bir dalın ırzına geçiyor kuş
rengini solduruyor yaprak
rüzgarı önüne katmış
tozunu kovalıyor toprak
yarından önceki günde sevdim seni
mayısta sallanan bir gün bitimi
ölüyordum sensizlikten
bağışla beni
sustum sayfalar dolusu
dikenler battı gözlerime
yüreğin yurdum
bedenin tabutum
ben sana doğmuşum
karanlığa kafa tutuyor aşk
kaç ölüm kaçırdı beni gözlerinden
ellerim sana uzanan köhne bir liman
gölgenle dans ediyordum
sevişmeyi önce düşlerde doyurmalı insan
teninden başka hiçbir şey
sindiremedi yalnızlığımı
her aşk için
bir kurban mı gerek
artık
bu beden
gönül kırıklarıyla daha fazla yaşayamaz
yüreğime bir ip bağladım bıraktım denize
yüreğin yurdum
bedenin tabutum
ben sen olmuşum
kime ne
şimdi
bir gül bas vurulduğum yere
sus
gövdemde sus
sadece aşkın senfonisini dinle
İsa İnan
üç mayıs iki bin on / seninle biz aynı gölgeye sığındık bir akşam üstü ...
Yüreğimin emekçisi Deniz Hanıma sonsuz saygılarımla . Sesini yarınlara yüklediği için teşekkürler
Not: Şiirimi günün seçkisi yapan seçici kurula saygılarımla. Çok teşekkürker ...