anýmsa
yaþamak kadar usul
ve bir o kadar zordu yaþadýðýmýz zaman
hangi çaðýn elinden tutmuþtu zavallý ellerimiz
dünya ulu orta yaþarken hükümdarlýðýný
savaþ sütleri emziriliyordu barýþa aç bebeklere
ot bitmiyordu silah aðzýndaki gönüllerde
yaþanýyordu bir zamanýn en yaþlanmýþ hali bile
bilirsin ölüler söylemez neden öldüklerini
bombalar kadar koca aðýzlý deðildir çünkü sonuçlar
yaþarken bir mum gibi dik duran bedenlerde
ateþin gizi kalýr/ kül rengine uçuþurken ruhlar
kara bir gölge gibiydi sesimize ulaþan aþkýn çaðý
bahar tanýmaz, yaz tanýmaz bir çýðýn çýðlýðýydý her þey
posta güvercini ayaklý kadýnlarýmýz vardý bizi bize yetiþtiren
ve sanýrým belanýn gece kondusunda oturduk yýllar yýlý
içimizde kýr çiçeðinden saraylar taþýdýðýmýzý sanarak
anýmsa/ ikimizi birbirine baðlayan zincirler
siyah atlarýn yetiþilemez hýzýyla gelen ayrýlýðýn ateþinde
yanmadý mý demir erimesi gümüþ renkli zamanlara dokunan
o usta ellerimizin mahareti içinde
þimdi kendimize biçtiðimiz bütün piþmanlýklar küf kokulu
bütün haklýlýk sebepleri dönüyor göðsümüzdeki duvardan
anlýyoruz bazý þeylerde haklý olmanýn o girift sevdasý
getiriyor ceviz kaplý tabutlar içindeki ayrýlýðýn haksýzlýðýný
anlýyoruz içimizdeki savaþlar son bulup
tüm çocuklarýmýz öldükten sonra bugün
yýkýyoruz aramýzdaki en onanmaz duvarlarý
bir ölü gibi her þeyimizi bir yerlerde býrakýp
büyüyoruz/ inadýna daralýrken zaman
Nevzat KONÞER
mart 010