felaketin girdabýnda gökyüzü
þafaksýz kaldýn
þefkatsiz kaldý perçemlerin
hükümsüz kalan çorak topraklarda
çiçek açar mý dallarýn
suskunluðunla baþlamýþtý her þey
kendi fýrtýnaný hazýrlar gibiydi içinin sessizliði
hiç beklenmedik bir anda esti tozu dumana katarak
sildi gözlerindeki sevinçlerini bakýþýndaki hüznün
yaralandýn
derin yaralar aldýn
çokça kýrgýn, sitemkarsýn biraz da
nahoþ bir kokunun sarhoþluðundasýn
sen dirilmeye çalýþýrken harap ve bitap
zaman kendine dönüyordu kadraný bozuk saatlerde
yanýldýn frezya
sen yarýnlara düþler kurarken
kök saldý kaktüsler can evinde
kala kaldýn
desem ki…
deðiþir iklim, rengarenk çiçeklerin açar yine
bir demet güneþ sunar sana gökyüzü
bir nefeslik de olsa ömrün / diren
kahretme baharlarýn sarardý diye
yeniden dirilir misin
oyunlarýyla gelir felek
o kendi kuralýna göre oynar oyununu
bedenini bir kuklaya yerleþtirip
evirip çevirir seni kýrýlasý elleriyle
sýkýþtýrýr kalýn bir çerçeveye sararmýþ yüzünü
en acýmasýz yanýyla
göðsünde sýkýþan acýnýn varlýðýyla
ýþýksýz sýðýnaðýnda
kaç kez küs uykularýna yattýðýný
ve üstüne kaç damla yaðmur yediðini
bilemez kimse
doðduðundan beri, uzun bir kýþ mevsimi
imzasýnda mekik dokuyor
almýþ ömrünü kale bendine
sesinden
ellerinden
ve titreyiþinden belli
üþüyen kanýnda yüreðin
sen yankýsýz çýðlýk
çatýrdýyor gövden
27 / 02 / 2010 / N_Erol