"gözlerin bugün garip ve ince bir hüzün ankarada aþýk olmak zor iki gözüm"
ben bu þehrin en çok bir kez olsun göremediðim denize nazýr günbatýmlarýný severim kumsallarca bir aþký yazmayý köpüklü iyot kokusunun silmesini yazdýklarýmý ve martýlarýn elimden kapýp umudu özgürce özgürlüðe havalanmasýný...
ben bu þehrin en çok saat kuleleri önünde dans eden kaldýrým taþlarýný severim kitap aralarýnda gizledikleri manifestolarý ahmaklara peþkeþ çeken delikanlýlarýný gece yarýlarýný severim bir de aðýr bir parfüm kokusuyla yüzüme çarpan rüzgar yanýlsamalarýný...
ben bu þehrin en çok ucuz kömür kokularýný severim seviþen tenleri pasla ýsýtan yarsýzlýðýný dudaklarý boyalý aþklarýn izbe bir mektup kaðýdýnda býraktýðý kirli yalnýzlýðý aþký alýn yazýsýna gömmüþ kadýnlarýn çýðlýklarýný ’ayna ayna söyle bana var mý benden güzel þu dünyada’ çýrpýnýþlarýný
ben bu þehrin en çok baston dargýný iç çekiþle serzenen emekçi yoldaþlarýný severim sevmek istemesem de severim apoletlerince korkutan oysa ki hep korkan korktukça korkuluklaþan kemik toplayýcýlarýný
gücenmelerini bir de... güneyin, kuzeyin ve doðunun ve de batýnýn tam ortasýnda vasat sýzýlarla yoðrulan bu þehrin ay öykünmelerini...
yani ben ankaranýn en çok bacaklarý arasýnda bir aþký kutsamaya çalýþan fahiþelerinin makyajlý yüzünün aðrýlarýný bin prense adamalarýný, ve öptükleri kurbaða suretli aþklarla yýkanmalarýný severim hani olur ya aþký bir düþün gözlerinde prensleþtirme çabasýný sevmem ama bataklýk dargýný sevdalarda, öpülse de aþkýn hep kurbaða kalmakta direnen iflah olmaz inadýný...