Ah, küle gül düþüren elleriydik zamanýn
yandýkça büyüyordu gözlerimizin aydýnlýðý
boðazýmýzdan geçmiyordu gemiler
açlýðýnda ve tuzulluðunda barýnýrken denizlerin
yalnýzdýk bir bakýma
bir bakýma silahsýzdýk yorgun
yüreklerimizde tünerken hacmi belirsiz zehir
akþam camlarýna vuruyordu geçmiþin gölgesi
kara bir yýlan gibi ensemizdeydi vurgun
ah, sarýldýkça kavruluyordu mavnalar
asýldýkça göðsümüzde beliren o güce
korkusuz ve cüretli býçaklardýk
kestikçe kanayan sümbüli bir gülüþe
saplanýp kalýyorduk suskun
neredeydi o özlediðimiz ummân
çetelesinde kaç acýyý saklayan boþluk
ikbâl/ gözyaþlarýmýzda kaynayan bir pýnardý
masaldý her rüyânýn eteðinden boþalan þarap
zaman/ yediveren ellerimize bulaþan saatin dölü
bir ölü gibi kifâyetsiz dolaþan rüzgârdý sancaðýmýzda
bir ölü gibi esefli ve durgun
ne gemiler yaktýk susuzluðumuzda
al bir bayrak gibi þahlandý aþklarýmýzýn anavataný
ne siperlerde yüz vermedik küstah þeytana
alýnlarýmýza yazýlmýþken Kaptan-ý Deryâ çýlgýnlýðý
sükûn ak kefenli bir kelebekti yalnýz
ne yýldýzlar söndü mihrabýn sabah yelinde
gün azgýn bir tufan gibi oturdu benzimize
kan kýzýlýnda bir muharip gibiydi yorgun
ah, güle kül düþüren gözleriydik zamanýn
andýkça büyüyordu ellerimizin ittifaký
öyle ki
nasýl unutulmazsa vatan kokan bir toprak
biliyoruz hiç ölmeyecek sevdanýn destaný
yandýkça göðsümüzdeki ferman
Nevzat KONÞER
Ocak 10