Yorgun düşer gün, telâşlı öznelerden.
Zira
Topukludur makosenleri yükünün.
Karanlık içmeden güneşi dolu dizgin
Gün toplar heybesine tabularını
Ve
Uyanır izbe karanlığın kucağındaki beden.
Zamanın renksiz yüzü,
Katranlaşmış tenini serdikçe saatlere
Gecenin sofası genişler.
Güdümlü adımların yankısı geceyi süsler.
Sonra
Rüküş süsler takınır karanlık, köşe başlarına
- ki miskin nefeslerin gösterişidir bu…
Gece, demini aldıkça saatlerden koyulaşır.
Acıyı soğurur zembereğinden rüzgâr,
Ayazını döşer ciğerlerine;
Mürekkepli kollarında uyutur şehri.
Fakat nöbettedir deforme bedenler.
Parmakları ritim tutar dudaklarında
Tadımlık günün günahları yontulur
Birer birer.
Etten bir maskeye bürünmüş ruhunun
Gizli gel-git’leri,
Islatır başını koyduğun karanlığı
Gizlenir anaforların sarsıntısı yüreğinde.
Damladıkça anılar kirpiklerinden
Gözlerinde mıhlanmış bir acının dumanı tüter.
…
Vakit gelir
Biter vardiyası gecenin.
Ay saklar yüzünü bulutlara - utanır –
Kazınır karanlık günden.
Yeni bir şıvga yollara vurur.
Doğdukça sessizlikten güneş
Günebakanlar yeniden alazlanır.
Gün dillenir;
Giyer telâşasını üstüne.
- ve
Arenasında yeni bir arbede yaşanır.
Biteviye…
Yasemin ELMAS
2009 / Aralık