kadehleri boðazýma düðümleyen o zincirleri,
kýramadým...
her akþam, en kallavi acýlara müteakip,
sarhoþluða yürüdüm de
evin yolunu bulamadým
bir türlü söz geçiremedim o yokuþta dizlerime...
sene bindokuzyüz bilmem ne
senin zamansýz gidiþine münasip,
amansýz bir sensizliðe düþtüðümden beridir,
yokluðunu kandýrýyorum meyhane köþelerinde...
ah ulen be!
susmadý bir an bile fondaki þu ayrýlýk
onun yerine
bir Müzeyyen Senar çalaydý keþke
mesela,
“dalgalandým da duruldum
koþtum ardýndan yoruldum...”
hem anardýk kendisini
hem de acýmýza dem olurdu,
makamýnda içerdik yudum yudum...
keþke sen de olsaydýn þu an yanýmda
yine ada manzaralý bir meyhanede sabahlardýk ama
iki kadeh, iki de yürek olurdu,
dilinden, neþeli bir muhabbet duyulurdu masamýzda
ah ulen ah!
þimdiki aklým olsaydý o zamanlar
ben böyle yana yana,
bir þiþe parasý daha ararmýydým ceplerimde acaba?
yok be!
sende ki güzellik,
sarhoþluðumdan daha fazla kafa yapardý bana...
hey garson!
baksana buraya
bana bir þiþe daha getir,
bir de dört mevsimlik bir hüzün, þöyle ortaya...
içtikçe, çýkarasým gelir,
içimdeki nahoþ kokulu efkar bulantýsýný
benden baþka,
kim bu kadar içebilir
kim satar þiþelere bütün varlýðýný?
hey garson!
baksana bir daha
patron burada mý?
benim kalkasým yok,
dermaným desen hiç yok...
aha þurada,
kývrýlýp uyumama müsaade var mý?
Sosyal Medyada Paylaşın:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.