DEMİR KAPI KÖR DUVARLAR
Tarih otuz araIýk bin dokuz yüz seksen sekiz
mevsimlerden kara kýþ
hayatýmýn sanki baþladýðý an
dilim dostu zikretmekte
yüreðimde heyecan
þimdi;
hanemde bayram havasý var
vuslat bulutlar ardýnda saklý.
açýlmýþtý bu kez önümde...
umutsuzluðun paslý kapýsý
aðýr aðýr girince bedenim
kasvetli beton kafese
derin bir ohhh çektim o an
kaldým nefes nefese.
Daha saðlam basmaktaydý yere ayaklarým
gözlerimde görülmeye deðer
ýslak nemli ýþýltýlar
ve ben,
ellerimin arasýnda hissediyordum
sýcaklýðýný ve kokusunu ekmeðin
uzunca bir aradan sonra tekrar
onun için deðilmiydi ki
bunca koþuþturmaca ve telaþ
gece gündüz demeden
baþ açýk yalýn ayak
neyse feleðin çarký döndü bu kez
bizleride içine alarak.
Ýçimde sevinç,hafif tebessüm
elimde atanma yazýsý
kara günler bitti diyordum artýk
hey gidi günler hey,
kalmadý yarýnýmýn
ne olacak kaygýsý
ayaklarým kazanmýþtý zaferi
yollarda aþýndýramayacaktý papuclarýmý
boþ ellede dönmeyecektim ya yuvaya
bir avuç þeker ve göz yaþýyla
ilk kez evde kucakladým
aðlayarak çocuklarýmý.
Attýðým ikinci imzaydý bu
itirazý olan varmý diye
þahitlere sorulmadan
Allah’ýn bana bahþettiði nimet
yýlýn son gününe rastladý
gördünmü bak gönül
Ahmet ile tuttuðum o ilk nöbet.
Ana malta yüz adým,adým adým sayýlýr
duvarlar kalýn perde
yusufiye diyorlar burada adýna
tesbih tesbih ya sabýr çekilir.
Zaman geçmiyor durmuþ
saatler yerinde çakýlý
umutlar ekiliyordu voltalarda
duman duman cigaraya sarýlý
yirmi dört saatte rutin iþler
sekiz saatte bir sayým
bir sürgü sesinde yýkýlýr düþler
ya þebeke kapýsýnda nöbette
ya da B/bloktayým.
Oysa geçiyordu yýllarým
ard arda farkýnda olmadan
kokusu sinmþti üstüme
rutubetli basýk damýn
yüzler ayný iþler ayný hal ayný
týð iþlemekten elleri,
nasýr tutmuþtu adamýn
her ilmekte bin kez ölür
bin kez dirilir burada umutlar
yarýnlardan haber verir
yarýnlara kanat çýrpar
kýrlangýç ve martýlar.
Siyah renk hakimdir burada
karanýn her tonunu görmek mümkün
çiçekler filiz vermez
koklanýr hasret,koklanýr hüzün
bura ökseye tutulmuþ canlar yataðý
bura aslanýn kediye boðdurulduðu yer
vebal ve günahlarýn dolu sýðýnaðý
bura insanýn diri diri
topraða gömüldüðü yer.
Koridorun ilk baþý subyanlarýn
tepeden týrnaða bilmeden
bataða gömülen çocuklarýn
akranlarý oyun oynarken sokaklarda
masumiyetleri yüzlerinden okunur,
okunur çocuklarýn
sýðmaz içi içine insanýn
kapý önünde herkes pür dikkat kesilir
sancýlý geçer görüþ günleri
aðlamaklý bir çift gözün
heyecandan tir tir titriyordu elleri
Kimi anadan ayrý
kimi yardan
kimi ciðer paresinden
kimi candan
kimi öfkesine maðlup
kader kurbaný
kimi kimsesizliði yaþarda ondan
dedim ya dert küpüdür ona sorarsan eðer
hele bir dokunda gör bin ahhh iþitirsin
katran gibi bir yudum çay dibinde
nice serap nice düþler görürsün.
Mahkeme günleri ayrý hengame
ortalýkta gerginlik bir endiþe
hakimin dudaklarý arasýnda,
gider gider gelir insan
hüküm ya sevinç ya hüzne gebe
geceler;
sanki yedi boðumlu akrep
dar kurulur orta yerine odanýn
her nefeste bir yafta asýlýr boynuna
yirmisinde cinayetten hüküm giyen adamýn.
Yirmisinde gencecik bir beden
yýllar yýlý intikam ile sulandý kin
insanýn bakmaya bile kýyamadýðý göz
þuursuzca çekilen tetik
yetim kalan iki yavru,
ve ocaða düþer köz
bir diðeri ellisinde Celal
öz kýzýný boðarak öldürmekten hükümlü
istermi bir baba evladýnýn kötülüðünü
ama yazgý bu yazýlmýþ en karasýndan
kader örmüþ aðlarýný ilmek ilmek
bir daha asla, hiç açýlamayacakcasýndan
Halil Ýbrahim
anne katili bir çocuk,
körpecik bir kuzu
daha on yedi yaþýndan aþaðý
kýrýlasýca hain eller,defalarca saplamýþtý
annesine býçaðý
ya Cemal, eþinden ayrý uzakta
çocuklarýn hem ana,
hem baba rolü onun
cinnet kol gezerken eþikte
Kara bulutlar çökmüþtü çoktan
gedikteki evine
satýrla baþlayýp satýrla biten,
acý sonun ardýndan gelen dört ölüm
canýndan can gider Cemal’in
giden cansa yine onun.
Dedim ya burasý ayrý bir dünya
güneþ doðsa bile taaa tepelerden
girse keder dolu daracýk odaya
dökülür o an bir hasretlik türküsü dillerden
yayýlýr dalga dalga beton ovaya
anadan ayrý
babadan ayrý
birde yardan ayrý düþtüm
hepsinden acý oyyy
hepsinden acý.
Tam beþ yýl geçmiþti aradan
acýsýyla tatlýsýyla
bin sekiz yüz yirmi beþ gün
gam çökende gönüllere dað gibi yüce
af’ýn dilden dile dolaþtýðý gün
ve umutla beklenir bir nefeslik hece
AF!
Bir fýsýltý yayýlýr beton ovaya
duydunuzmu?
af geliyormuþ af!
haberlerde alt yazý geçti arka arkaya
bir sevinç yumaðý düþer
beton damýn üstüne
halaylar tutulur saf saf
Heyecanlý bir bekleyiþtir bu son dönemeç
ha çýktý ha çýkacak derken af
ölesiye tutulur nefesler
bir emirle indirilir dosyalar
tozlu raflardan
oracýkta mahkemeler kurulur
hali uyan varsa,þanssa kurtulur.
Çok geçmeden geri döner gidenler
göçmen kuþ misali kardaþ yuvaya
bir dahamý asla tövbe diyenler
bölük bölük dizilirler
ana maltaya.
Fýrtýna sonrasý sessizlik hüküm sürer
mapus hanenin kör duvarlarýnda
her karesinde ne hükümler verilip
ne kalemler kýrýlýr
iki damla yaþ süzülür gözlerden
düþer satýr aralarýna.
Mapus yatmak kolay deðil ha bilesin
bir güne bin yýl alýnýr ömründen
zaman dokuz baþlý ejderha
her baþýnda bir cellat oturur
kýlýç düþmez elinden
en güzel yýllarýný insanýn koparýr
bir bir sevdiklerinden.
Çekirdekten yetme derler ya hani
mapusluk onlar için
olmazsa olmazlarýn içinde
caný yansada gönlü razý göz kýrpmaz
hep bir nam
hep bir isim peþinde,desinler.
Yürüyüþleri ele verir onlarý
aðýr abi edasýyla salýna salýna
kartal kanadý gibi kollarýný yana salarak
bakýþlarý,bir kalbi durduracak kadar sert
kaþlarýný çatarak
hele bir dilleri var ki akýllara zarar
ayrý bir lehçe ayrý bir lügat
o alemi bilenler bilir
dil susar,silahlar konuþur
ve sona erer ilk baharýnda hayat.
Saymakla bitmez daha niceleri var
kader kurbaný,arkadaþ kurbaný
uyuþturucu kurbaný
ve yakýþtýrma adýyla damatlar
her birinin geliþ sebebi ayrý
kesiþtikleri tek yer koðuþ
sýrdaþý olan iki katlý ranzalar
artýk bir yer görünür, birde gök
dað ve deniz mazide kalan sade bir aný
býrak öfkeyi kini,sevgisiz atan kalbi sök
dost görünüpte düþüren düþmaný taný.
Siyah renk hakimdir burada
karanýn her tonunu görmek mümkün
çiçekler filiz vermez
koklanýr hasret koklanýr hüzün
bura ökseye tutulmuþ canlar yataðý
bura aslanýn kediye boðdurulduðu yer
vebal ve günahlarýn dolu sýðýnaðý
bura insanýn diri diri topraða gömüldüðü yer.
Ardýndan bizlerde derin yaralar açan
FÝRAR...
kahrolasý kara yýl
yedi mart bin dokuz yüz doksan yedi
yedi ocaða kor düþtü
hazýrdan yedi can zayi
Abidin Bayraktar,almýþ olduðu
cezanýn ardýndan emekliye ayrýIdý
Mehmet Ergül,
emeklisine dört ay kala
memuriyetten men edildi
Nail Yýlmaz,
dokuz yýlllýk memuriyetin ardýndan
þimdi serbest çalýþýyor
Zekeriya Atlý,
dokuz yýllýk memuriyetin ardýndan
temizlik þirketinde iþçi olarak çalýþýyor
Ömer Doðru,
dokuz yýllýk memuriyetin ardýndan
iþsiz,gün bulup gün kazananlardan biri
Selahattin Avan,
emeklisine bir yýl kala
daha fazIa strese dayanamayýp
kalp krizinden vefaat etti .
Þimdi; gün çile çekme günü
yaman,sahnenin baþ köþesinde o
sefalet,
sofrada bulunan kuru ekmek,
kuru soðan
gördükçe onlarý burkulurdu içimiz
demir kapý kör duvarlar ardýnda
kah aðlayýp kah gülerdi kimimiz
kýrarmýydýk,kýrmazmýydýk olmadan farkýnda.
Sonra yaprak dökümü misali sürgün
uzaklara taaa uzaklara
hasret ve hüzün çökerdi her gün
karýn geçit vermediði diyarlara
Batman’a,Kars’a Muþ ile Van’a
yeni bir heyecan yeni bir telaþ sarmýþtý bizi
ölen ve gidenlerin yerine
otuz yedi arkadaþ tastamam
baþkasýnýn üzerine mi kurulacaktý acaba
bize ödül olarak verilen makam
ve on arkadaþ baþ memur olarak
seçildi aramýzdan.
Hüsranla noktalanmýþtý
daha baþlamadan bu sevinç
fazlada dert etmemiþtim kendime
böylesi daha hayýrlýymýþ demek ki
diyordum ara ara kendime
derken dünyanýn bir ucundan
teselli etmeye ruhumu
bir can bir dost çýka geldi
at kuyruðu saçlarýyla,benzi soluk
çekik gözlü birisi
ne dili dilime ne dini dinime uygun
bir yüreði var ki sýmsýcak
vicdan yükü altýnda ezilmiþ biçare
bitap düþmüþtü ve yorgun.
Bu gelen Singapurlu denizci Moe Myint’ti
Mersin açýklarýnda kazara münakaþa sonucu
arkadaþýnýn baþýna vurarak
ölümüne sebebiyet vermiþti
gönül isterdi ki baþka þartlar altýnda tanýþmayý
lakin kýsmet bu güneymiþ
on dokuz ay’ý abi kardeþ
et ile týrnak gibi geçirdik on dokuz ay’ý
o kadar alýþmýþtýk birbirimize
onda gördüm dostluðu riyasýz
sanki ezelden,hele gülüþü,
kahkahayla gülüþü
gitmiyor hayalimden düþümden.
Ayrý düþtüðümüz tek þey yemek kültürüydü
biz etliye türlüye kaþýk çalarken
o ise haþarata böceðe
yani uçan kaçan her þeye
derken beklenen oldu
kötü haber tez ulaþtý yeniden
Moe myint’in Yunanistan’a sevki
on dokuz ay sonra nihayet
yeni çýkmýþtý elçilikten
vakit ayrýlýk vaktiydi
üzülmekten gayrý
bir þey gelmez oldu elimizden
on altý yirmi üç nöbetiydi
görüþtüðümüz son gece
zaman an ve an
duvar örüyordu aramýza
aþýlmasý imkansýz
ve bendeki kekeleyerek dökülen hece
güle güle git dostum
güle güle diyerek aðlýyordum.
Bu ayrýlýk bir parçamý alýp götürmüþtü sanki
ne ayaklarýmda derman býrakmýþtý gidiþi,
ne kollarýmda takat
feleðin sillesiydi inen o gün,
cismimde patlayan tokat
kaybolmak istiyordum gayrý
bir zaman diliminde ansýzýn
ne sarýp sarmalayaným olsun
istemem yaralarýmý,
ne arayýpta soraným
kaf daðýnýn ardýna vurdum kendimi
yaralý kanadýnda yaralarý kanayan
bir zümrüdü anka’nýn.
Bilmediðim hal almýþtý bedenim
sevinçmiydi,kedermiydi bilinmez
ruhumdaki kaynayan
gece gündüz demeden
meðer bir ilham volkanýymýþ
ard,arda patlayan
ve kalemimden dökülen ilk dizeler
hakký arýyorum ile baþlayan
sonra sýðýnacak asude bir liman bulmuþtu ruhum
fýrtýnadan dalgalardan uzakta
ve demirledim gönlümü
sefai deryasýnýn engin sularýnda
bir ney nefesinde gün doðumu
hayrullminennevm diye yükselirken
saba makamýnda ezanlar
þiirde buldum kendimi
Þiir ruhumun felahý olmuþtu
þiir aldýðým her nefes
þiir ekmeðim aþým
ocaðýmdaki köz
içimdeki öz
maddeye mana veren söz
ve þiir olmuþtu benim her þeyim
Avcýnýn av beklediði gibiydim pusuda
elimde kaðýt kalem
kah sayfalarca yazýyordum kimi zaman
kah bir tek kelimenin baþýnda
nöbet tutuyordum günlerce
býkýp usanmadan
çeliðin ateþte sýyrýldýðý gibi kavýndan
þiirle sýyrýlýyordu ruhum bedenden aþk ile
þu üç günlük meþakatli dünyadan
Varmýydým yokmuydum bilinmez
bir muammaydý halim
ne güneþin þavký vurur yüzüme
ne de ay doðardý karanlýk gecelerime
bir sayha bir çýðlýk yýrtsa sessiz geceyi
açsa gök kapýlarýný gayrý önüme
tane tane seçerim her heceyi
imbiklerden geçiririm süzerek
aþkýna yandýðýndýr denen büyük cümleyi
döküyordum satýr satýr kaleme
kalemdende dilime
Tarih 29 temmuz 1999
zaman,gecenin bir yarýsý
gök yüzünü sis bürümüþ
yýldýzlar hayal meyal
sanki göz kýrpýyor
bir tek kandil yanýyor üstümüzde
karanlýk gecelerime nurdan
ve ben;
diz çökmüþüm divanýnda
dilimde tekbir,
yüzümde hüzün
kaynýyor yüreðimdeki volkan.
Þiir deðiþtirmiþti büsbütün beni
en kalabalýk ortamlarda bile
yalnýzlýðý yaþarken ben
yazarken doðuyor buluyordum kendimi
hiç tatmadýðým sevdalarý
yaþamadýðým halleri yaþýyordum þiirle
esiri olmuþtum þiirin
hapsediyordum kendimi
beyaz sayfalara yazýlmýþ
kavuþulmasý imkansýz
aþklarýn en güzeline
aþklarýn en yücesine.
Sonra tekrar gömülüyordum karanlýða
demir kapý kör duvarlar ardýna
istemiye istemiye zoraki mecburiyetten
bir avuç mideyi doldurmaktý telaþým
yaradan böyle takdir etmiþti ezelden
muhtaç olarak yaratýlmýþtýk çünkü biz
özümüz bir damla su ile
et giydirilmiþ kemikten.
Fakat ardý arkasý kesilmiyordu arzularýmýn
ya üç odalý evde hayal ederdim kendimi
balkonda yudumlarken acý kahvemi
ya sekiz metrelik
novella adlý aðaç teknede,
balýk tutarken mavi sularda
ama gözüm hep daðlardaydý daðlarda
þirin yari ararken
ferhat’a hasret kalmýþ daðlarda.
Bir ara sanki sur’a üfürülüp
kýyamet kopmuþçasýna yankýlanýr
koðuþlardan gelen ses
memur bey memur bey
iþçi koðuþu memur bey
býrakýrdým elimden kaðýdý kalemi
avaz avazbaðýranda kim?
hasan’mýydý yoksa Ali’mi
ya cigarasý tükenmiþti garibin
dumansýzlýk baþýna vurmuþ
belki yarým kalmýþ olmalý gemisi
isteyeceði benden
bir boy ceviz kaplamayla
bir tüp bally’i vermekti en iyisi.
Deðermiydi be?
bu kadar baðýrýp çaðýrmaya
umutla bina ettiðim hayallerimi
pembe düþlerimi yýkmaya deðermiydi?
yýkýlmýþtý onca hayal onca düþ
mevsim ne bahardý ne de kýþ
öfkeden mi kýzarmýþtým acep ya
dallarýný yele verip sallýyor
salkým salkým akasya.
Borç bataðýnda boðulurken ben bir yandan
taaa ötede cancaðýzýmýn dertleri
uyandýrýr uyuyaný en derin uykulardan
tutmaya görsün þu illet iniltileri
öldürür insaný aman ha aman
alt kattada babam,
ak ciðer kanseriyle savaþta
aldýðý kemoterapi ilaçlarý
ne takat ne derman
ne bir tek saç teli býrakmamýþtý baþta.
Gayrý omuzlarýmdaki yük aðýr
öyle aðýrdý...
muratcan koþsana telefonun var diye
kýsým kapýdan lütfi çaðýrdý
ayaklarým gidip gitmemekte teredüt içinde
endiþeyi yaþarken
ahizenin öbür ucundaki ses
nerde kaldýn be oðlum
yetiþ baban çok aðýr
baban ölüyor diye baðýrdý.
Telefon düþmüþtü elimden
dizlerimin baðý çözüldü
konuþmak istiyordum ama konuþamýyordum
kelimeler boðazýma düðümlendi
ardýndan,gitme dedeciðim gitme
biz ne ederiz sensiz diye yükselirken
feryat figan duyduðum ses
çocuklarýmýn sesiydi aðlamaklý titrek
yürekleri daðlayan
bir köþede halam,üzgün yýkýlmýþ biçare
için için sessiz sessiz aðlayan.
Sükut etmiþti gelenler
aldýðým bir tek nefes
dualar yükselirken arþ’a
helal olsun hakkýmýz diyordu herkes
koca çýnar devrildi
bir baþýna yapa yalnýz
iþte salda giden o
babam garip gelmiþti hayata
garip dönüyordu meçhule
sessiz sedasýz...
Takdiri ilahi bu
emir yüceler yücesinden
hüküm onun mülk onun
Otuz dokuz yýl önceydi
onbir aralýk 1962 akþamý
babamla gözlerimi açtýðým hayata
30 mart 2001 sabahý veda ediyordum
çisil çisil yaðan yaðmur altýnda
ayrýlýk zor yokluðu acý olsada
Babamýn ölümüyle tatmýþtým ilk
kimsesizliðin ve çaresizliðin ne olduðunu
onun yokluðunda anladým büyük olmanýn
ve babalýðýn ne kadar zor olduðunu
Baba evin direðiydi,
baba aileyi kuþatan el
baba sevgi ve þevkatin ocaðýydý
babam babaydý hepsinden evel
Daha dün gibi hatýrýmda
babamýn BMW motorunun arkasýnda
her akþam iþ dönüþü
aðabeyimle birlikte dolaþtýðýmýz
Ýskenderun turlarý
balýkçý barýnaðýnýn iskelesinden
su üstünde kaydýrdýðýmýz taþlar
martýlarý çýðlýklarý
kayalarý döven dalgalara
el ayamýzla vurduðumuz þamar
ve babamýn bizi sarýp okþayan
sýmsýcak sarmaþýk gibi kollarý hatýrýmda
Hele bir koçum
bir caným deyiþi vardý ki;
duymalýydýnýz dostlar
ciðerinin kokusu sarardý etrafýmýzý
hoþ rayihalarla
çiçeklerin kýskandýðýný hissederdim o an
bülbüllerin sustuðunu
iki kez aðladýðýný görmüþtüm babamýn
yalancý kahkahalarla gülerek
Ýnci tanesi dökülüyordu sanki yüzünden
sevinçten mutluluktan diyerek haykýrýyodu
aðlamýyorum,aðlanacak ne var ki bunda
saklayamadýðý gözlerinden
saðanaklar boþanýyor
ýrmaklar nehirler taþýyordu.
Hani bunlar oðul balý oðul
oðlum derdin ya baba
hani oyun oynarken torunlarýn
düþecekler diye elini yumruk edip
koyardýn ya böðrüne
hani her akþam kurk misali
toplardýn bizi basardýn ya yüreðine
þimdi yattýðýn yerden doðrulupta
ah keþke ahhh keþke
bir kalkabilsen baba bir kalkabilsen
darmadaðýn oldu ocaðýn
savruldu dört bir yana
oðullarýn,
oðul ballarýn baba
oðul ballarýn
El öpüp bayramlaþmayalý
tam sekiz bayram geçmiþti
koskoca sekiz bayram babasýz
senden ayrý uzakta
belekteyken oðul balýn Kürþat
þimdi bir demet kýr çiçeði elinde.
bekliþyor gün doðmadan sabýrsýz
buz gibi alaca þafakta
Hayat deðirmeninde öðütüyordu beni zaman
zerre zerre,miskal miskal
eþiklere turab olsamda
ahhh deli gönül savrulsam
öbek öbek harman harman
bir çýrayla bir çýngýyla yakýlsam
alev alev duman duman
gök yüzüne uzansam
Yýl,hüzün yýlýydý benim için
dayanmýþtý kara gün
kapkara heybetiyle kapýya
elde yok avuçta yok
dert dersen katmer katmer
bire bin ekleniyordu sayýya
Ýlk huzur denen hal terki diyar eyledi
ardýndan soframdan yüz çevirdi et
kapýlar kapandý birer birer yüzüme
ölümün eþiðinde bu gün
duruyordum nihayet
ölüm bir kurtuluþmuydu bilinmez
lakin aslýn baþlangýcý olduðu belli
Zor ve badireli günler gelip çattý
çöreklendi yýlan gibi kapýma
önde ben ardýmda çocuklarým
yokluktan minicik yavrular
kývranýrken kývrým kývrým
Allahým kurtar bizi diye
el açýp dua ediyordu,
gözü yaþlý çocuklarým
Bir baba için en zor anlardan biriydi bu an
çocuklarýn gözünde küçülmek
bir lokmaya kul olmuþuz biz
yaþamak denirse buna eðer
evladýr bin kez ölmek
ölüp ölüp dirilmek.
dünü arar olduk her geçen gün
yarýndan kesildi umudum
kaným çekildi damarlarýmdan
yüzüm sessizliðine büründü
ölümün.
Elimde tutuyordum sýkýca
son veda mektubumu
elveda çocuklar affedin babanýzý
böyle ayrýlmak istemezdim sizlerden
sizleri çok seviyorum,ama
baþka çarem yok ne olur anlayýn yazýlýydý
benim felaketim çocuklarýmýn kurtuluþu
olacakmýydý bilinmez
bildiðim tek þey
ölüme randevu vermiþtim
üst üste iki kez
Moe Myint tarafýndan kurtarýIdým iIk
binbir güçIük iIe yanmaktan
diðerinde korkutmuþtu öIüm beni
hýrçýn denizIerde boðuImaktan
fakat gidip geImekteydim öIüm ve yaþam arasýnda
yoruIdum bitap düþtüm
baðIandýðým pamuk ipIiðine tutunmaktan.
Beyhude doIandýðým günIerde AIIah’ýn bir Iütfuydu o
yüzüme güIen taIih
sevgi ve muhabbetin kaynaðý
garipIerin sýðýndýðý koy
gönderiImiþ küçücük bir beden
kirIi eIIerimi tutuyordu þimdi sýmsýký
tertemiz öpüIesi eIIerinden
nereden eserse essin rüzgar
sürükIüyordu beni
bir gazeI gibi oradan oraya
zamaný geImiþti bir bedene tutunmanýn
iIk edepten baþIamýþtý anIatmaya
bir bir yoIIarýný kat etmenin
cefadan sefaya uIaþmanýn
GözIerinin içi güIüyordu
diIinden döküIen her keIamda
o anIattýkça ben eriyordum
ben eridikçe damIa damIa
kirIerimden günahIarýmdan arýnýyordum.
Durduðum kapý meðer
Alevsiz ocakmýþ anladým
gönül ateþiyle piþiyor burada hamlar
bir büyüðün elinde aþk ile olmalý hamur
canýmdan can isteyin
caným yoluna fedadýr canlar
yüreðim eIimde sundum kendimi
ahhh birde koparabiIsem
kahroIasý benIiðin içinden
bir garip beni
aIsam ayakIarýmýn aItýn çiðneyebiIsem
vecd haIinde haykýrarak
haIIacý Mansur gibi
eneI hak eneI hak diyebiIsem
Hani onu söyIeyecek diI bende
hani göðüs gerecek beden
kýrkdört yýIIýk sefiI ömre
þu üç günIük dünya yetti arttýda zaten
farkýndaydým hayatýmdaki bunca deðiþikliðin
kurtulmuþtum çýkmazdaki sapa yollardan
baktýkça duvardaki puslu aynaya
sanki yýllar deðil,
asýrlar geçmiþti aradan
Yalnýzlýk dersen bitti,
sona erdi nihayet
önde o,tüm sevecenliðiyle Sefa
kýlavuz rehber,ardý sýra giden ben
koþar adým yaya kutlu yola girmiþtik
þafak sökerken onunla beraber
Adým baþý çile adým baþý özlem
nice dilsizler gelmiþti burada
Aþk ile dile
bir kuþ uçumu mesafesiydi alýnan yol
onunla mana buldu alem
Þu kurak uçsuz bucaksýz çöl
uzanýr sevgiliye þimdi,
göz yaþýyla uzanýr bir çift günahkar kol
hadi tut elimi ey sevgili
eþiðindeyim ulu kapýnýn
savursanda beni yeller misali
sen ki makamý Ýbrahimi kucaklayan yar
yönüm sen,mihrabým sen
sen kara örtülü nurlu mekaným
sendin ilk kýblem
beytül makdiz,beytül haramým
Madde aleminden,
mana alemineydi hicretim
ve ben gönlü yaralý garip
yaratýlmýþ en þerefli varlýk
böyle bir garip Adem’im
yaþadýðým anlardan kesitlerdi,
beyaz kaðýda yazýlan
kara kalemle satýr satýr sayfa sayfa
kah gülüp eðleniyordum kimi zaman
kah göz yaþlarýna boðuluyordum
bürünürken hüzünlü hale
kaderim olan yalnýzlýk ve ben.
Bedenim mesken tutmuþken dünyayý
ruhum kat etmekteydi gökleri
oradan seyre daldým
þu bilinmez alemi,
yalandan ibaret kahýr dolu dünyayý
Dünya mavi ile yeþilin
gergef olup,umudun
nakýþ nakýþ iþlendiði koskoca bir yalan
bunca yalanýn ortasýnda
bir baþýnadýr insan
ne çalacak kapým kaldý
ne uzanacaðým bir tek el
þimdi yalnýzlýðým sade dost
dost bildiklerm birer birer oldu el
Dizeleri ýslatýrken susuzluktan kurumuþ
çatlayan dudaklarýmý
aþkýn esen yeline
Henüz yeni yelken açýyor,
aþk’a hasret kalmýþ divane sarsýn
bomboþ kucaklarýmý
Aþk,dilin bir nefeslik hecesi
aþk,buzullarý alev alev yakan kor
aþk,zamansýz la mekan
ne gündüzü belli ne de gecesi
aþk,aþktý ötelerin ötesi
Böyle bir sevda böyle bir tutkuydu bendeki
tarifi imkansýz
boðulurcasýna çekiyordum içime
her nefeste onu
ara ara yüklendiðinde kelimeler
dað misali üstüme
gül kokulu yar yanýnda bulurdum kendimi
Topraða bezenmiþ haldeydi bedenim
her ahýma bir türkü yakýlýrdý dillerde
her türküde bin alem dolaþýrdý bu garip
yüreði yaralý,kanayan gönüllerde.
Ardýndan uzun uzadýya uzanýrdý yollar
yýlan misali kývrýlarak kývrým kývrým
omuzumda siyah asýlý valiz
içinde dizili umutlarým
kah Antep’in yollarýný aþýndýrýrdý ayaklarým
kah sultanlar diyarý Konyanýn asfaltlarýný
Saplarken güneþ beynime ateþten oklarýný
ter boþalýrdý yüzümden boncuk boncuk
tenimin en ücra yerine ulaþýrdý
mola yerimdi her kapýný eþiði
dokunurken parmaklarým
çelik kapýnýn tokmaðýna ziline
bin dua dökülürdü dilimden ansýzýn
onun izniyle açýlýrdý elbetteki kapýlar
onun izniyle açýlýrdý,
ben gibi garibin birine
Ýlk ben Murat diye baþlardým söze
kekeleyerek arada bir
sonra klasik tanýþma faslý
derken koyulaþýrdý muhabbet
çayýn buðusuna karýþýrdý kimi zaman
kahvenin kokusu köpük köpük
bir kaç mýsra ötede þiir
bekliyor sýrasýný heyecanlý
yüzleri bize dönük...
Murat Cetin
Sosyal Medyada Paylaşın:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.