Sen ey, yaðlý saçlarýnda güneþ Ve zeytin gözlerinde ýþýk ýþýk umut parlayan çocuk! Simsiyah ellerinde bir lokma ekmek Ve o minicik ayaklarýnda bir çul bile olmayan, Soðuktan kýzarmýþ burnununu çekerek Ve yanaklarýnda kurumuþ göz yaþlarýn -Ki her damlasý bence zemzem suyu kadar mübarek- Bir duvar dibinde büzülerek, Ýki omzu arasýnda çökmüþ baþý. Bir ibret tablosu gibisin, Balolarla kutlanmaktayken yýlbaþý...
Hiç oyuncaðýn oldu mu senin, Bezden bir bebek, kâðýttan bir top bile? Çikolata nedir bilir misin, Hiç masal anlatan oldu mu sana? Ya da hiç bir gece, sýcak bir odada Annenin dizinde uyumayý tattýn mý sen? Titreyiþin, belki de aðlayýþýndýr için için, Kimbilir ne günahlar iþledin (!) , bu hâle düþmek için...
Umut, bedava be çocuk! Yeme, içme ama ümit et, Öðrenimini Amerikada yaparsýn, Yazlarý altýna bir Cadillac çekip gelirsin buralara, Bir de paralý askerlik çýktý mý, ondan da yýrtarsýn. Þimdiki çatlaklar kalmaz o minik ayaklarýnda, Pedikür, manikür, kuaför filan... Yalnýz, sakýn elletme o kývýrcýk ve yaðlý saçlarýný, Býrak, orda yine hep bu güneþ parlasýn, Varsýn onlarý yalnýz bu deli rüzgârlar tarasýn: Sen, bu toplumun ayýbýsýn, yüreðimdeki yarasýn...
Uyumasan da sýzacaksýn birazdan, Belki bir sýcak elle süslenmiþ rüyalar Ve gece ayaz var, uðursuzluk var, sabaha çook var... Bilsen gelir miydin dünyaya, Açlýk, soðuk, kimsesizlik, nerden bileceksin, Acaba daha kaç sabaha ulaþabileceksn?
Sen, ey yaðlý saçlarýnda güneþ Ve zeytin gözlerinde umut parlayan çocuk! Senin dünyan o sokaklar, suçlar ve günahlar geleceðin, Seni orda unuttuk...
Çok yýllar, yýllar önce, 23 Nisanlarýn sadece bazý çocuklarýn bayramý olmadýðý yýllarda, ilkokulda bize bir marþ öðretmiþlerdi. Sözleri þöyleydi:
’çocuklar, yurdun aziz malýdýr, ulu aðacýn birer dalýdýr. ......................... ......................... yarýnki hayat, yurt ufuklarý, herþey sizindir Türk çocuklarý’