Alnýmda üþüdü sabah sessiz ve derin
Uykusundan uyandý acýyan bedenim
elleri göðsünde beyaz susku
çörekli ot düþen üzgüler serpeli
pamuk üstü kara düþlü
o gün bu gündür yiyemediðim siyahî
nazara mý iyi gelirdi neydi
Bahçeye taþýndý tüm çýðlýklar
Ýki kollu tahtadan yapýlan tahtýrevanda
Ýnsan soluðu sokuldu minarenin kapýsýna
Titrek bakýþlarýmý yuttu gün pusa bulana bulana
gözlerimi eskitene kadar aðlýyordu nisan
çamura karýlan çocukluðumu içine çekerek
gökyüzü kopmuþ ipler sürüsü iskeleti çýtadan
alýp ruhumun yarýsýný yükseliyordu göðe babam
hayal gibi seyrediyordum öylece
sýnýrý olmayan tarlalar hüzün ekili
sorular imla hatasý, bakýþlarým küçük kalýyordu
ellerim boþ müzik kutusu kadar sessiz
çýðlýðým karabasan arasý belli belirsiz
tutunup acýlý çiçeklere saklanýyordu
yeþile sýkýþmýþ çivi delikleri sanki hançer
beyaza giydirilmiþ, nefesi kesik beden
ne çok göz bakýyor sana bilsen
hüzün ekili dallarda laleler kýrmýzý bir yaþ
bahçende sana bakan son çiçeðindim ben.
bilmezdim kucaðýnda yaþamýn rengi varmýþ
saçlarýmý saran gölgen bulutlara kaymýþ
Börtü böceðe yakalanan özlem sancýyor
Sarkýp bir yastýðýn kenarýna gözlerim saklanýyor
Her sessizlik sana dönüyor
Bulutlar seyri seferde
Geceler matem eskisi…