kalın mumlar mevsimi
yürüyordum, parasýzdým ve buna raðmen
zarafete yetiþen tohumlar saçýyordum etrafýma
pahalý çantalar taþýyan kadýnlar arasýndan geçerken
sonra bir koku, bir çocuk
on liraya oniki kestane aldým sigara paramla
Suriye’yi çoktan unutmuþ bir çocuða
kimse kestaneleri babam kadar güzel kesemezdi
ve bunu fýsýldadým oradan uzaklaþýrken minik kulaðýna
kendi kulaklarým geldi sonra aklýma
neredeyse yoktum ve sevdiðim her þeyden kopmuþtum
göremediðiniz yaralarýmý manzaralarla kapatýp
yemek yapýp, erken uyuyup-uyanýp
deliliðin gerçek sanatýný
kobalt mavisi porselen biblolarýn üzerindeki tozlarý
silerek mahvediyordum
ara sýra hatýrlýyordum
yüksek tavanlý bir evim vardý
mum ýþýðýnda yýldýzlar yakýp
yumuþak ayaklý geceler yaþardým
duvardaki kadýnýmýn dumanlý gözlerinde
boþluðu hissedip
bardaklarda sýcak buzlarýn döndüðü anlarý yakalardým
arkamda bir pencere vardý
çiçekli perdelerinden çiçekli gölgeler yansýtýrdý
odayý terk ettiðimde bahçeyi bulurdum
bir adamý terk ettiðinde
diðerini bulmak gibi bir þey deðildi bu
bahçeyi bulmak zemini hissetmekti
bir adamda mutlak bir zemin her zaman biraz eksikti
bahçeyi bulduðumda
kendimden uzaklaþýrdým
bir adamdayken uzaklaþmak kendinden
hiç mümkün deðildi
aklým bazen bir azaptý, gidip gidip gelen
bir yol iþareti veya sokak lambasý üzerinde tünemiþ
üç kanatlý gri bir puhu
kýrýlan sessizlikte öten
“gitmelisin” diyen “kalmalýsýn” diyen
aklým mütemadiyen bir azaptý
kalbimle birlikte o ötüþlerde uzunca ölen
tüm aðaçlarýn altýn çiçekler taþýdýðý bir yer düþlerdim
genç bir kýzken
tüm kuþlarýn beyaz uçtuðu semalar
içinden geçtiðimde aðzýma bal damlatan tenatlar
sonra büyüdüm
akýþkan kalbimi somurtkan þiirlere döktüm
karýncalar gibi kendi daðýmý ördüm
öldüm, öldüm, öldüm
anneme öykündüm
af derin bir kuyudur derdi annem
derindi, kuyuydu, annemdi
içine hep düþtüm
gnþk-jir
Sosyal Medyada Paylaşın:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.