sessizliðin alfabesini bilir misiniz?
beni bir kýþta yitirdim hevi
kendine yük olmaktan sýkýlmýþken
kar býçak donmuþ parmaklarla dua söylendim
gölgemi kalbimde büyütürken...
dalýný gölgesine uzatan bir aðaçtým
salkým söðütler sustum
yaðmurun sesini yiðindim
anýsý oldum tüm sokaklarýn damla damla sükunla..
’ah’ dedi aðzýmda destursuz dolaþan kabadayý
ah ki þiddetin tesciliydi gövdemde
gökyüzü imlemek toz bulut lal sayfalarda
penceresi yollarýn tenhasýna bakan
uzaklarý içinin odasýna kilitlemiþken
’ah’ dedi yýldýzlarý parmak boðumlarýyla sayarken dil
suskun kuyuyum
biraz yenilgi
biraz/cýk unutmak
az biraz ceset
bir odayým penceresiz...
beni bir kuyu baþýnda buldum hevi
harfleri derdest edip atarken...
babam çocuktu dili geniþ zamanda
7 yaþýmýn simyacýsý vay ki
yaþlanmýþ ölü zamanýn akrebiyim
beni vuruyor özlemek þimdi
incinmeyim esasýnda masallara tutunan...
Aynada yokluðuma alýþtýðým bir gün daha
bir gün daha düþüyor kirpiðimden
harfler dolusu susarken
naftalin kokuyor gülümsemekler...
beni bir duaya býraktým hevi
güneþin bulutlarýn yaðmurun ve rüzgarýn hiddetine
bir avuç yüz sürerken...
’gölgeler boþluðun uzayan telaþý,hevi uzun uzun ölelim’
Hazal Karadað