Râbıtaya Zâbıta
Tefekkür; rûhun Rabbiyle yaptýðý râbýta,
Tetebbû; tefekküre þâmil olan zâbýta.
Tefekkür (A.) [ تفکر ] Fikretmek. Düþünmek. Fikri harekete getirmek. (Tefekkür, gafleti izâle eder.)
Ýzâle (A.) [ ازاله ] Zevâle erdirmek. Gidermek. Ortadan kaldýrmak. Mahvetmek.
Rûh (A.) [ روح ] Can, nefes, canlýlýk. * Öz, hülâsa, en mühim nokta. * His. (Bak: Vicdân)
(Rûh, bir kânûn-u zivücûd-u hâricîdir. Bir nâmus-u zî-þuûrdur. Sâbit ve dâim fýtrî kânûnlar gibi,
Rûh dahi Âlem-i Emirden, Aýfât-ý Ýrâdeden gelmiþ, Kudret ona vücûd-u hissî giydirmiþtir.
Bir Seyyâle-i Lâtifeyi o cevhere sadef etmiþtir.)
Rabb (A.) [ رب ] Sâhib, Mâlik, Seyyîd. Cenab-ý Hak (C.C.)
* Besleyen, yetiþtiren. Terbiye eden. Mustahik. Hudâvend. * Allah. * Efendi.
Râbýta (A.) [ رابظه ] Münasebet, alâka, baðlýlýk, yakýnlýk.
Ýki þeyi birbirine baðlayan tertip. * Rabteden, bitiþtiren.
* Nefsini Dünyâdan men edip Âhirete, Allâh’a baðlanmak. Bað, iliþki, temâs.
Tetebbu’ (A.) [ تتبع ] Derinlemesine araþtýrma, inceleme. Araþtýrýp tetkik etme.
(Tetebbu’, tefekkürün aksiyona dönüþmesi.)
Tedkîk (A.) [ تدقيق ] Hakîkatý anlamak ve meydana çýkarmak için inceden inceye araþtýrma.
Þâmil (A.) [ شامل ] Çevreleyen, içine alan, ihtivâ eden, kaplayan. Kapsayan.
* Çok þeye birden örtü ve zarf olan.
Zâbýta (A.) [ ضابطه ] Kânûn ve âdet, zabt ve idâreye vesile olan bað. * Polis. Subay.
Yurt içinde emniyet ve intizâmý korumakla vazifeli devlet kuvveti. Güvenlik görevlisi.
Zâbit (A.) [ ضابط ] Askere kumanda eden rütbeli asker. Subay.
* Zabteden. Baþkalarýný zabtedip idâre etmeðe memûr olan.
Sosyal Medyada Paylaşın:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.