- 772 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
YAZAMIYORUM...
Ellerim tebeşir kokulu beyaz gülüşlerde kalırken gamzelerim çökerdi ruhumdaki çukurlara.Siyah önlüklü dirseklerim çökerken tahta sıralarıma bilinmez bir ufka dalardım sadece baş harflerini yazabildiğim bir köyün uzak kenarındaki bir okulda.
Musa emminin koyunları geçerdi pencere kenarından ben dinlerdim melemelerini.Öğretmen susardı biz gibi tenefüslerimizdeki su içmelere dalardı. Bende ona bakar dalardım Fatma dirseğiyle benim sol böğrüme dirsek atardı.
-gız nereye daldın gene. derdi ben susardım tahtadakileri okumak için kısarken gözümü.Omuzlarımla dokunma bana dercesine onunla konuşurdum.Bir inip bir kalkan omuzlarım ne bileyim dercesineydi.
O anlar hep sol yanlarım ağır gelirdi bana.Kireç kuyularına girerdi ruhum.Bin yıllık bir hüzün düşerken üzerime.Sessizlik koyunlar geçtikten sonra sürerdi.Yerini dışarıda geçen seneden birlikte diktiğimiz el kadar fidanların sesi alır götürürdü beni.Sallanırdım tenefüs zilinin ellde sallanışı gibi.
Nefes almak için çıktığımda dışarı nefesim daralırdı her seferinde.Erkekler patlamış plastik topla gol atma peşindeyken Fatma bahçedeki ıhlamur ağacına kurulmuş ipten salıncakları sallardı.
Ben okulun tek girişli üç basamaklı merdivenin ilk basamaklarına oturup onları izlerdim.Hep oturduğum yerden öğretmen koltuklarımın altından tutarak kaldırırdı beni.
-Hadi sende yapabilirsin.Bak karşı köyü görüyormusun orası o kadar uzak değil aslında.
-Biliyorum. demek isterken sallardım başımı sus pusum. O beni Fatmadan sonra ilk anlayan insandı.Biliyordum.
Bazen problemleri çözemesem de. O benim neden oturuşumu neden susuşumu biliyorken.İkimiz aynı anda gözlerimizi biliyor şimşek çakmadan gözlerimize yağmur getiriyorduk.
Öğretmen benim yürüyemediğime ve tekerleksiz ayaklarıma üzülürken, ben Fatma’ nın haftaya Veysel dedemle evlenip beni terkedişine üzülmeye başlamıştım. O an öyle düşünmüştüm.Sorana kadar.
-öretmenim niye ağlıyin.
-kızım biliyin niye ağliyim niye soruyin
-olsun söyleyin yürüyemiyim diye demi
-yok kızım bahçedeki Fatma için...
dediğinde anladım düşük omuzlarındaki yorgunluğu ve dilindeki yalanı. O benim yürüyemeyen ayaklarımla karşı köye kaçan anama gidişim için ve birde iki hafta sonra Fatmanın evleneceği için ağlarken, salıncak sırası Fatmaya geldiğinde sallanırken Fatma rüzgar onun siyah saçlarını sallıyordu.
Taki eski okul binasının duvarları öretmenimle benim üzerime düşene kadar.Onlar kaldırdılar enkazdaki cesedimizi.
Ben öldüğüm ilk gece gezerken ruhum öğrendim.Öretmenin memleketine gönderildiği toprağına, Fatma için çalarken davullar yüz görümlüğü ağlamaklı sesi duyuldu kulaklarımda.Ama gördüm bunları kefenli gözlerimle....Şu an bunları yazamıyorum.....
bu ara yorgunum klavye hariçi şeyler......