- 852 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ŞEHRİ TANITMADA TEKEL OLMAZ!...
Küçüktük, bilmezdik Tekel’in ne olduğunu. Sigara paketlerinde yer alan ibarenin sonradan farkına vardık: TEKEL.
Yaşlılarımız tütün tabakalarını şehre giderken yanlarında bulundurmaz ve şehirden tütün alırken, önce tütünü torbaya kor, üstüne de bir şeyler bırakırdı. Şehir kolcuları, tabakayı yakaladı mı ceza, tütünü yakaladı mı misliyle ceza… Tütünün yasaklandığı ve devletin satışa sunduğu tütünle sigara, bir mecburiyet halini almıştı. Yabancı marka sigara, birisinde yakalanınca aynı muamele yapılırdı.
Vatandaş “Motorlu” dediği Samsun gibi filtreli sigarayı alacak denli bir maddî imkâna sahip değildi. Birinci, İkinci, Üçüncü, Bitlis, Doğu herkesin almaya mecbur edildiği sigaraydı. Fakir olanlar, yaprağı üstünde olan tütün paketini alır, kılçıklarını (yaprak damarları) ayıklar, kesimin iriliğinden dolayı yaprakların ziyan olmamasına özen gösterirdi. Sonradan ıslatılan ve biraz nemli hale gelen tütün, sarılmaya müsait hale gelince içime hazır sayılırdı.
Gelincik, Boğaziçi, Sipahi, Silahlı Kuvvetler, Harman aklımda kalan Tekel markaları. Sonrasında Samsun, Maltepe bollaştı, diğer markalar meydana çıktı. Kimi kolleksiyonerler, özel günlerin anısına çıkan sigaralar için araya aracı bırakır, evlerinin camekanlı vitrinlerinde sergilerdi.
Evimizde Mardin Ğurs Köyü’nden getirilen içimi sert ve kirli kahverengi tütünden neler çektiğimi anlatamam. Yılda onsekiz kilo tütün alan Âile Reisimizi(Babam), bizi sigaraya karşı uyarırken, içtiği tütünle etrafına caka satmaktan vaz geçmezdi. Ne Licok ne Adıyaman Tütünü, illa Ğurs!..
Çoğu Suriye’den gelen Alman markalı elli gram tütün alan paslanmaz, içi sarı renkli tabakaların içine mevsimine göre ya bir yaprak ya bir yeşil fasulye bırakılır, hepsi Beyrut’tan gelen yaprak demetinin de çoğunlukla “Lezziz” olmasına dikkat edilirdi. Lezziz markalı tütün yaprak demetinin üzerinde Arapça ibare olduğu için, Kur’an-ı Kerim hatırına yere düşmesine de gönlümüz razı olmazdı.
Günümüzde TEKEL satıldı, ortadan kaldırıldı, tütün ekimine kota getirildi, ekim alanları daraltıldı ve nihayet TEKEL Çalışanları da ya emekli edildi ya 4/C kapsamına alındı. Anlayacağınız ülke sigarada özel teşebbüse yöneltildi. Böylelikle ülkenin yüz binlerce tütün alanında üreticisi, çalışanı, taşıyanı, işçisi, memuru işsiz kaldı, resmî manada primini, tazminatını alanı artık unutulur gibi oldu.
***
Her şey bu TEKEL bahsinden açıldığı için akla gelen tütün olduğundan biz de yazının önemli kısmını bu bahse ayırdık. Duyuyor ve öğreniyoruz ki şehir konulu çalışmalarda bulunanlar arasında bir tekelleşme vardır. Şehri sevmede kimse bir ölçü bırakamaz. Eğer şehri sevmede ölçü bırakılsa, bunun kıstasları ne olabilir?
Herkes şehrini sever ve sevgisini belli eder, yaptıklarıyla. Fakat kimisi kendisini öyle bir şartlandırmakta ve tanıtmaktadır ki bakar ve üzülürsünüz, “Yahu bu şehrin hiç mi araştıranı, yazarı, şairi yok?” sorusunu kendinize sorarsınız.
Biri bir şiir kitabı yazar, biri roman. Bakarsınız biri gazete yazılarını bir araya getirir. Kitap sayısı arttıkça kendisinden başkasını echel taifesi içinde görmeye başlar.
Bu şehre hizmet edenin ayak tozu olmayı kendimize şeref biliriz. Bu şehre hizmeti geçenleri, başımıza taç kılarız. Bu şehre hizmet edenleri, sırtımızda taşırız. Fakat bu şehirde sadece kendisini sevdalı, başkasını bilmezlikle suçlayanı da bu şehir ne eder, bilinir. Kimse fazla yüksekten uçmamalı, “Şehir benden sorulur.” Yanlışına kapılmamalı, bir TEKEL oluşturmamalı, şehri tekeline aldığını zannedenlere tütünün tekelini elinde bulunduran kurumu, aslında bilerek anlatmak istedik. TEKEL kuranlar, TEKEL ortadan kalktıktan sonra bakarsınız unutulmaya mahkûm kılarlar, kendi elleriyle kendilerini.
Bu şehri Kadim tarihinde şehre hizmetkâr olmuş birçok kalem vardır, bizim yaptığımız şimdilik onların yazdıklarını derleyerek, birkaç paragrafla yazı kotarmak iken, bu tekel muhabbeti kişinin boyundan büyük işlere kalkışmasıdır. Zinhar, buna kimse yeltenmemeli, niyeti olan da vazgeçmeli. Kişi alanında usta olabilir, söz söyleme yetkisine sahip olabilir. “Bu şehrin her şeyini bir, ben bilirim” mantığıyla yola çıkıyor ve bazıları kendilerini övüyorsa, Allah muhafaza nefsi firavunlaşanlar bizim gibi aynı kulvarda yazanlara hayat hakkı tanımayacaktır. Bilirsiniz, fazla pohpohlananlar, akıldan çok duygularıyla hareket etmeye başladı mı, bu iddialarla ortaya çıkarlar. Bu şehrin böylesi insanlara ihtiyacı varsa da yaptıkları hizmetleri, düşüncelerinden dolayı itibarını kaybeder.
YORUMLAR
Şehrinize olan vefa borcunuzu biraz da ödemeye çalışmanız tebriğe değer...Hep korkutuldu insanlar doğudan..Oysa sevecen ve misafirperverdir yöre halkı..Ben bile o kadar tanırken korktum gelmekten..Düşünün artık..
Ama en kısa zamanda bir DİYARBAKIR yolculuğum olacak Hak nasip ederse...
Tanımayacağımdan hatta tanıyamayacağımdan kesinlikle eminim...:)
Slm ve dualar gönderiyorum..ESRA