- 979 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
AYKIRI ZAMANLAR
AYKIRI ZAMANLAR
1912 İSTANBUL
-Ah Esma Teyzeciğim bilmem ki ne desem, ne söylesem…
-Ağlama Gülizar mutlaka bir haber eden olur, toptan yok olup gitmediler ya!...
-Selanik karıştığından beri Recep Amcamgillerden hiçbir haber alamadık. Biliyorsun ya anlattımdı…Selanik’in köylüğündenmişiz, babam ile amcamın arası sudan bir sebepten açılınca bizimkiler İstanbul’a göçmüş, amcamgiller orada kalmışlar. Şimdide biliyorsun ya savaş mavaş derken hiç haber alınamaz oldu onlardan…
-E kızım bak göçe dip gelenler var bir sürü sorsanız ya onlardan…
-Babam her gün gidip sorar teyzem Hacıhasanoğullarından Recep Efendiyi bilen var mı diye ama kimseler tanımıyor…Zaten millet kendi derdine düşmüş, evinden barkından olmuş aç bilaç…
-Doğru kızım doğru rahmetli anan da pek üzülürdü gurbete geldiniz diye, özlerdi köyünü garibim Zeynebim…
Gülüzar baş örtüsünün ucuyla gözyaşlarını silip içini çekti.
-De bakim amcanın üç kızı vardı değil mi ?
-Öyle teyzem üç kız Halide, Zekiye,Cevriye…Benim bildiğim çok istemesine rağmen oğlu olmamışmış. Halide ablamı hayal meyal hatırlarım sapsarı saçlı güzel bir kızdı…Ben Zekiye ile akranmışım.
-Eski padişahı da Selanik’ten geri getirmişler diyorlar Gülizar…
-Evet babam ile ağabeyim konuşurlarken Selamlık kapısından duydum bende…Apar topar trene koyup İstanbul’a getirmişler.
-Vah vah ne diyeyim devran kötü kızım…Sultan Hamid dağlar gibi padişahtı ama bak şimdi ne hallere düştü, Allah düşürmesin.
Elleriyle tahtaya vurup kulaklarını çektiler…
-Kız Gülizar bak ne dicem ağabeyin nişanlı hele de zabit yarın bir gün tayini çıkar gider…Senin de kısmetin çıkar…Baban kalakalmasın ortalarda yapayalnız…
-Biz de düşündük teyzeciğim ağabeyimle…Babamı evermek gerek diye ama Recep amcam yüzünden babamla konuşulmuyor ki çok üzgün…
-Hayırlısıyla haber alırsınız kızım…Babana gelince mutlaka ehli namus dul bir hanım bulunur elbet…
-Şeyyy Esma teyze ben de bu yüzden size geldimdi…
1922 İZMİR
Canım iki gözüm Hemşirem Nimetim,
Sana ne desem, nasıl anlatsam…Yok bu sevinci anlatmaya dil kafi gelmez, kalp dayanmaz…Cennetin bu cihana yansıması olan güzel İzmirimiz düşmanın pençesinden kahraman zabitlerimizin sayesinde kurtuldu…Allahım bu ne büyük mutluluk…Dün Mustafa Kemal Paşamız şanıyla şerefiyle İzmir’e girdi ben de bu büyük anı sana anlatmak için kağıda kaleme sarıldım ama dedim ya gülüm kelimeler kifayetsiz kaldı…Dün hepimiz en güzel esvaplarımızı giyip rıhtıma indik ve güzel İzmirimize sevinçten ağlayarak baktık durduk…Biz ne esarete düşmüş, ne acılar çekmişiz meğer Nimetim…Hürriyet ne güzel bir hissiyatmış kardeşim…Meğer hür değilsen yediğin ekmek bile zehir gibi gelirmiş ağzına…
Nimetim biz coşup bayram ederken Rumlarda bir sessizlik, bir suskunluk…Komşumuz Hristo amcalar korkup bize sığındılar dün sabah…Bugün de Metropolitlik kilisesine gittiler ne yapacaklarını öğrenmeye…Bana sorarsan korkmalarına gerek yok zira bizim derdimiz komşularımızla değil…Taaa Yunanistanlardan kopup da buralara harp etmeye gelen yabancılar korksun değil mi kardeşim ?...
İçim içime sığmıyor kopup koşup İzmirimin her taşını öpeyim, her köşesine Kemal paşamızın adını yazayım, denizin tuzlu kokusunu doya doya içime çekeyim diyorum ama annem bırakmıyor…
Nimetim hemşirem kalemim şimdilik nihayete ererken gözlerinden, al yanaklarından öper Hadiye teyzem ile Şevki amcama hürmetler ederim.
Saniye…
1932 ANKARA
Ulus’da bir ev, perdeler inik ağlaşan kadınlar ve ortada her şeyden habersiz koşturan çocuklar…
-Ah Nevriyem ah …Neler ettin kendine kızım…Yarabbim ben ne deyim kimlere gideyim…Benim canımı alaydın da kızıma dokunmayaydın…
-Bu annesi mi kardeş ?
-Evet öyleymiş…
-Yazık oldu tazeye çok yazık ama elden ne gelir…5. Çocuk daha süt emerken yine hamile kalmış, düşürmeye kalkmışlar ebeyle ama bir kan boşalmış ki sorma gitsin…Durduramayınca ebe korkup kaçmış, bu da sizlere ömür…
-Vah vah nasıl etmiş de düşürmeye kalkmış ?
-Çer çöple diyorlar…
-Uuuuu aman Allah…
1942 NEVŞEHİR
-Şimdi ajanslar…Alman orduları Stalingrad’a yürüdü…Adolf Hitler “Büyük Almanya mutlak zafere ulaşacaktır dedi”.
Öğretmen Şükrü Efendi Nevşehir’in Nar kasabasında evine ilk radyo alan kişiydi ve haliyle her gün ev beyaz yemenili kadınların istilasına uğruyordu…El işini alan, ağzını yüzünü iyice örten kadınlar bir telaş, bir merak koştur koştur Şükrü Efendinin evine gidip ajansları dinliyorlardı…Kadınlardan sıkılan küçük oğlan Ergin perdelerin arkasına saklanırken, Şükrü Efendi okuldan gelir, hanımının unuttuğu ikramı koca bir tepsi kuru üzüm çerezle yapardı…
Ajanslar her gün ateşle kavrulan Avrupa’nın bir başka köşesinden, ama en çok da Hitler’den haberler verirdi. Küçük Ergin en çok müzikleri seviyordu…romantik, klasik melodiler, bazen de yurttan sesler…Radyolu günlerin en canlı anısını, savaşın en kanlı günlerine denk hatırlardı Ergin…Her şeyin karneyle alındığı, çayın pekmezle tatlandığı, ekmekten saman çöpünün çıktığı kıtlık yıllarıydı ama yine de şükrederlerdi ki savaşa girmemişlerdi. Ülke bir dünya savaşına daha dayanamayacak kadar fakir, yorgun ama bir o kadar da gururluydu…
Öğretmen Şükrü Efendi bir Cumhuriyet öğretmeniydi ve çocukların eğitimine ciddiyetle okulda, kadınların eğitimine de radyolu evinde devam ediyordu…Böylece ülkesine bağlı, fedakar, çalışkan, aydın bir nesi,l yetiştirmeyi umut ediyordu.
1952 ADANA
-Osman Bey kardeşim Sayın Başvekilimiz önümüzdeki hafta Adanamıza teşrif edecekler her hazırlık tamamdır umarım…
-Merak etme Cenap Bey ne lazımsa yapıldı…Terziler Cemiyeti de karşılama töreninde tam tekmil hazır bulunacak.
1950 seçimlerinde 27 yıllık tek parti iktidarına son veren Adnan Menderes bir hafta sonra Adana’ya gelecekti ve hazırlık komitesinin başındaki grupta yer alan ünlü terzi Osman Cingil bu görevinden ötürü son derece heyecanlıydı…Nevşehir’den bir bavulla gelmiş, çalışmış çabalamış, sanatını konuşturmuş, önce Adana’nın en namlı terzisi, sonrada Terziler Cemiyeti başkanı olmuştu…Eskiden herkes kendi mütevazi ortamında babasının evinde, babasının işinde yoğrulup dururken, şimdilerde parlamak, büyümek, daha zenginleşmek önem kazanmıştı…Osman Bey her ne kadar ailesinin rızkını bolca sağlayacak bir gelire sahipse de yaptığı işi çok da sevdiği söylenemezdi…Kristal Palas ‘da ki dükkanında yeni müşteriler edinmek için çene çalıştırmaktansa, Seyhan nehri kıyısına kaçıp romantik aşk şiirleri yazmayı tercih ediyordu…Şair, yazar veya bir kalem efendisi olmayı tercih ederdi aslında…
1962 NEVŞEHİR
-Kız senin ki Almanya’ya işçi yazılmış öyle mi ?
-He bacım nidecen elde yoh avucda yoh…
-Gı bacım kaynatanın bağı bahçasına ne oldu ?
-Çoğunu kaynatam içkide alemde yedi…Kalanı da pay edince bize bişey kalmadı…
-E nolcek çıkarsa gideceniz mi ?
-Önden Efendi gidecek de sonrasına bizi aldıracamış…Yaban ellerde ne olur halımız bilmem bacım.
-Gız duydun mu Samigillerin uzaktan bi akrabasını asmışlar anarşimiymiş neymiş…
-Abovvvvvv!...
1972 ANKARA
Yenimahalle’nin leylak kokan sokaklarında ki sıvaları dökülmüş bir evde, badanası kirli beyaz bir odada bir grup genç sessizce oturmuş önlerine bakıyorlar, kızlardan ikisi ağlıyor içlerini çeke çeke…
-Demek bu sabah bitti…Denizleri astılar…
-Bitti yoldaşım bitti…Ama davamız bitmedi…Herkes bilsin ki Denizler ölmez…
-Haydi kardeşler hepinize çay koydum bir iki yudum için…
Çay bardaklarını ses çıkarmaktan korkarak yavaşça karıştırdılar…
1982 -1992-2002 ANKARA
-İhaleyi aldık Levent Bey !...Alıcaz tabii ….e az para yedirmedik…
-Eeee kaz gelecek yerden tavuk esirgenmezmiş azizim.
2012 TÜRKİYE
-Vah evladım vah Ecem vah…Nasıl yaptın bunu…Deseydin bize yurtdışlarına götürür kurtarırdık seni…
-Annesi mi ?...Evet öyle
-Allah sabırlar versin bu zamanda böyle bir ölüm…Evlerden uzak…
-Ya sorma kızın sevgilisi varmış olur ya normal…Bunlar artık nerede nasıl beraber olmuşlar, sonra Ece hamile kalmış…Hastaneye gidip doktora yalvarmışlarsa da doktor bir şey yapamamış, ne yapsın kürtaj yasak…Kızım git doğur evlatlık ver devlet bakar demişler…Kız korkudan kendini atmış çatıya çıkıp…
-Vah vah…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.