YÜREĞİMDEKİ MAHŞER/11
VIII. BÖLÜM
Birlikte yemek salonuna indiler ve Doktor Cemre’ye zorla kahvaltı ettirdi. Kahvaltı esnasında da sohbete devam ettiler. Sonra Doktor Cemre’ye bir sakinleştirici yaptı ve uyuması için bıraktı.
Uyandığı zaman başında müthiş bir ağırlık vardı. Kalktı elini yüzünü yıkadı. Vakit oldukça geç olmuştu. Üzerine şöyle bir çeki düzen verip koşarak odadan çıktı. Bu defa Fatih Doktor hiç zorluk çıkarmadan Nermin Hanımın yanına götürdü. Hava hortumunu çıkarmışlardı. Sanki uyuyordu. Ve sanki çok güzel rüyalar görüyordu. Cemre bunu görünce çok sevindi. Kulağına eğildi;
‘’Teşekkür ederim benimle kaldığın için…’’
Dedi. Sonra yanağına usulca bir öpücük kondurdu.
‘’Nermin Hanımı nasıl ikna ettiniz bilmiyorum ama sizden sonra tepki vermeye başladı. Sahi ne söylediniz ona?’’
‘’Avukat olduğum için ikna etmiş olmalıyım!’’
‘’Bir davam olursa ben de size geleceğim öyleyse! Ama gerçekten hadi söyleyin!’’
‘’Ona ihtiyacım olduğunu…’’
‘’Anladım. Sanırım Nermin Hanım sizi duymuş. Sizinle kalmaya karar verdi.’’
‘’Ona teşekkür ediyorum. Benimle kaldığı için…’’
‘’Çıkalım mı?’’
‘’Evet, artık çıkalım, rahat uyusun. Gözlerimle gördüm ya iyi olduğunu söz sizi üzmeyeceğim. Ama birkaç dakika yalnız bırakır mısınız bizi? Ona söylemek istediklerim var…’’
‘’Elbette! Ama biliyorsunuz fazla kalmak yok!’’
‘’Söz!’’
Cemre’nin neşesi yerine gelmişti. İçinden Allah’a şükrediyordu. Cemre çok alçak bir sesle, sanki uyandırmaktan korkar gibi konuşmaya başladı:
‘’Biliyor musun Nermin Anne; buraya gelmeden önce her şeyin başarı ya da başarısızlık olduğunu düşünüyordum. Hayatım bunun üzerine kurulu idi. Boşanmış olmam bile benim için evlilikteki başarısızlıktı. Oysa eşimi çok seviyordum. Ve hala çok seviyorum. Önceleri; ‘’biterse bitsin’’ diye düşünürken zaman geçtikçe içime çöreklendi yalnızlıklar. Sevdiğim insanı neden kendi ellerimle kendimden uzaklaştırdım diye kızdım defalarca. Çok çocuk istediğini bildiğim halde ve bunu bende istiyorken hep erteledim. Çok işim var, yapılacak çok şey var, önce güvenli bir hayat kurmalı onlara falan diye hep kendimi kandırdım. Oysa zaman geçiyordu. Ölmeyecekmişim ve hatta yaşlanmayacakmışım gibime geliyordu. Dün seninle konuştuktan sonra anladım ki önce sevdikleri gelmeli insanın hayatta. Maddiyat ün bir şekilde zaten hayatın içinde yer alıyor. Asıl önemli olan eşin, çocukların ve yakınların. Onlara ne kadar zaman ayırdığımız. O zamanları geri getirmek zor. Hiç birbirinizin kalbini kırmadığınızı söyledin dün bana. ‘’ Mümkün mü?’’ dedim kendi kendime. Akın şimdi gelse ve ‘’Hadi yeniden deneyelim !’’ dese bir daha yaptığım hataları yapmamaya gayret eder ve onunla giderdim. O benim bu hayattaki diğer yarım. Bunu biliyorum. Bundan eminim hatta! Ben bu hayatta bir kez daha denemeye karar verdim her şeyi. Yeniden hayatın renklerini yakalayacağım. Sen de katıl bana. Hatta tüm sevdiklerimiz katılsın bize. Yeniden hayata tutunalım hep beraber. Sen kaybettiğim annem ol ben kaybettiğin kızın. Beraber saralım yaralarımızı. Beni bu dünya da yalnız bırakma! Lütfen Nermin Anne! Beni sen de annesiz bırakma! Seni seviyorum!’’
Başını kadının ellerine koydu. Sıcaklığını hissetsin istiyordu. Kendi teyzesini düşündü.’’ Tülin Utku! Seni çok seviyorum. Sen hayatını kimselere kaptırmadın ve sonuna kadar direndin. Annemde çok dirençli bir kadındı. Bende bundan sonra size layık bir kadın olacağım.’’ diye geçirdi içinden. Bir el dokundu omzuna;
‘’Hadi bakalım yemeğe! Sanırım bunu Nermin Hanım da isterdi.’’
‘’Tamam, itiraz etmeyeceğim bu defa. Peki, yemekleri kim ısmarlıyor?’’
‘’Siz!’’
‘’Tamam, benden olsun. Menü de neler var peki?’’
‘’Sanırım bir tek kuş sütü eksik. Bulamamış çocuklar.’’
‘’O kadarı kusur kalsın artık. Hadi o zaman, ne bekliyoruz gidip yiyelim hemen. Kurt gibi acıktım…’’
Yemekhaneye doğru yol aldılar. Uygun bir masa bulup oturdular. Bu arada sohbete devam ediyorlardı:
‘’Bir şey soracağım Cemre Hanım; yanlış anlamayın ama bu değişim kalıcımı yoksa yalancı bir bahar mı?’’
‘’Emin olun kalıcı Doktor. Uzun zamandır kendimi hiç bu kadar rahatlamış hissetmemiştim. Gözlerim kapalıymış ya da ben hep yanlış yöne bakıyormuşum. Şimdi görüş alanım daha net.’’
‘’Evet, bu iyi işte. Hayat düz bir yol değil önce bunu kabul etmeli. Sevinçleri kederleri, inişleri, çıkışları vardır. Her günümüz mutlu ya da her günümüz mutsuz değildir. En önemli saplantınızı ele alalım mesela. Ölüm! Bu her gün başımıza gelme ihtimali yüzde elli olan bir şeydir. Belki kendimiz belki en yakınımız, sevdiklerimiz. Ölüm doğumla başlayan bir süreçtir. Doğan her canlı vakti gelince ölecektir. Bunu böyle kabul etmek gerek. Üzülmeyelim, yas tutmayalım demiyorum. Sadece ayarında yapalım bunu. Aksi takdirde bütün yollar çıkmaz sokak gibi gelir insana. O zamanda hayattan kopmalar başlar. Hayatımızdaki sevinçleri de üzüntüleri de ağır başlılıkla, sükûnetle karşılaya bilmeliyiz. Kimse hayattan zaman çalamaz ama hayattan olabildiğince mutluluk çalabilir. Bu da sizin elinizde olan bir şey. Yoksa!
‘’Delirebiliriz yani!’’
‘’Biz ona öyle demiyoruz ama bu seferlik dediğiniz gibi olsun. Önemli olan ruh sağlığımızı koruyabilmek. Ancak bunu başarırsak sağlıklı bireyler olabiliriz.’’
‘’İnşallah bu son seansımız olur Doktor Bey. Bunu bende çok istiyorum. Biraz zamana ihtiyacım var; ama daha iyi olacağım inanın.’’
‘’Buna inanıyorum. Sanırım yakında ayrılacağız sizden.’’
‘’Sık sık ziyaret ederim sizi! Şimdi müsaade ederseniz bir telefon açmalıyım.’’
‘’Tabi ki!’’
‘’Teşekkür ederim. Şimdi odama geçeyim. Müsadenizle.
‘’Lütfen buyrun.’’
Yemekten kalktıktan sonra herkes kendi odasına geçti. Cemre hızlı hızlı numaraları tuşladı.
‘’Tülincim! Nasılız bakalım.’’
‘’Yeryüzünde durumlar iyi. Uzayda durumlar nasıl peki!’’
‘’Çokkkk çok iyiyim. İyi ki gelmişim buraya. Çok iyi geldi. Çok şey öğrendim.’’
‘’Madem öğrenme merakın depreşmişti okula falan yollasaydık.’’
‘’İlk gün okula elimden tutup götüreceksen olurdu valla.’’
‘’Hey, bu hastane iyi bir yer galiba. Sen gel de ben de yatayım birkaç gün. Kuzenlerin çıldırttı beni. Espri de yapabiliyor olduğuna göre sana çok iyi gelmiş sanırım.’’
‘’Olur olur. Doktor tanıdık. Eski müşteriyim diye tanıdık indirimi de yaparlar.’’
‘’Ah deli kız! Gerçi artık tescilli delisin ya neyse! Bu arada Akın da seni sorup duruyor.’’
‘’Nasıl peki? O iyimiymiş?’’
‘’Çıldırmış durumda. Sürekli arıyor. Bir daha onu yalnız bırakmam diyor. Yeniden arayıp aramadığını soruyor. Adres istiyor, seni görmeye gelecekmiş.’’
‘’Kalp kalbe karşı derler. Ben de onu bırakmayı düşünmüyorum. Şimdi sana bir adres vereceğim; bunu ona verirsin. Salı günü saat 10 gibi beni almaya gelsin........’’
‘’Tedaviyi kafaya saksı vurarak yapıyorlar herhalde baksana aklın bayaca başına gelmiş. Kesin iyi bir yermiş orası; bir hafta yatacağım valla, yerimi şimdiden ayırt.’’
‘’Tamam teyze. Yazdın iyice adresi değil mi? Ama adresi hemen verme. Gelmeden birgün önce ver. Şimdi o hemen gelmek ister. Hadi şimdilik kapatıyorum. Yakında görüşeceğiz zaten.
‘’Tamam, çıktığın gün sevdiğin yemekleri yapayım, özlemişsindir benim yemeklerimi?
‘’Özlemem mi? Ama burada bir teyze edindim. Valla tıpkı senin gibi üzerime titredi. Seni aratmadı desem yeridir. ‘’
‘’Hemen kendine teyzelerde bulmuşsun!’’
‘’Senin yerini kimse tutabilirmi Tülin Utku’’
‘’Tutmaz mı?’’
‘’Tutmaz....Çok öpüyorum teyzoş. Gelince bol bol kaynatırız. Tamam mı?
Sevdiklerini üzdüğü için kızdı kendine. Doktorla vedalaşıp odasına çıktı. Günlüğünü açtı ve o gün keşfettiklerini yazdı defterine:
‘’ Sevgili Dostum; anladım ki hayat sandığım kadar karmaşık değilmiş. Sadece ben benim olmayan suçları da kabullenmiş ve taşımaya çalışmışım. Yıkılmayayım derken aslında ayakta bile değilmişim. Hayatımda olmazsa olmaz dediğim şeyler kâğıttan bir kuleymiş. Ve yağmurlu bir günde yıkıldı işte. Maddi gücümü artırmaya çalışırken kendime kule tepelerinde zindanlar inşa etmişim. Yalnızlığımın insanlardan kaynaklandığını sanıyordum. Oysa ben kendimi terk etmişim ve yalnız bırakmışım. Sevdiklerimi yeniden etrafıma toplayacağım. Onlara daha fazla zaman ayırıp hayatı gerçekten yaşayacağım. Kaybedilmiş o kadar zamanım var ki; onları telafi edip bundan sonrasında mutlu olmak için ve mutlu etmek için elimden geleni yapacağım. Küçük mutluluklara daha çok zaman ayıracağım. Ve en önemlisi kendimi sevmeyi öğreneceğim. İnşallah bundan sonrasında sayfalarına yazdığım cümleler hep mutluluk kokar. Şimdilik hoşça kal sevgili dostum.’’
Birkaç gün daha kaldı Cemre. Nermin Hanım da uyanmış tekrar ayaklanmıştı. O kısacık birkaç günün içinde her ikisi de mutlu zamanlar geçirdiler. Nermin Hanım da; daha iyi olmak için çaba göstereceğine söz verdi. Klinikten ayrılacağı gün Cemre de orada olacağına ve artık onu hiç yalnız bırakmayacağına. Artık ayrılık vakti gelmişti. Bir aydır buradaydı ve çok yol kat etmişti ruhunu iyileştirme yolunda.
‘’Artık ayrılma zamanı Cemre Hanım; kendinizi nasıl hissediyorsunuz?’’
‘’Beklediğimden de çok iyi.’’
‘’Desenize size bir faydamız dokundu!’’
‘’İnsanın sizin gibi bir doktoru olursa iyileşmemesi mümkün değil.’’
‘’Bu iltifatlar için teşekkür ediyorum!’’
‘’Kesinlikle iltifat değil, inanın siz bundan daha fazla sözü ve takdiri hak ediyorsunuz.’’
‘’Estağfurullah! Yaptığımız şeyler görevimiz. Layıkıyla yerine getirebilmişsem ne mutlu bana. Arada ziyaretimize gelirsiniz artık!’’
‘’Gelmez miyim? Zaten sırada bekleyenler var. Onlar buraya gelirler, ben onları ziyarete…’’
‘’Kahve de ikram ederim. Üstelik bir satranç oyunu borcunuz var bana...’’
‘’Eh oldukça bol kahve içtik zaten milyon kere hatırı var aramızda Fatih Bey! Ve eve mutlaka sizinle bir maç yapıp ne kadar iyi bir oyuncu olduğumu göstermem gerekiyor.’’
‘’Adımı söylediniz farkında mısınız?’’
‘’Sizi tanımaktan çok memnun oldum. Üstelik artık korkmuyorum. Mantığımı kullanacağım ve kimden bana zarar gelir kimden gelmez ayırt edeceğim. Önemli olan isimler değil isimlerin sahiplerinin nasıl insanlar olduğu.’’
‘’Demek son tabumuzu da yıktık gitmeden evvel.’’
‘’Evet! Şah ve mat! Her şey için teşekkür ediyorum. Bana yeni bir hayat bağışladınız inanın. Kalp krizi geçirip ikinci bir hayat şansı yakalamış birisi gibiyim. Bu defa ipin ucunu öyle kolay bırakmam. Bundan sonra hayattaki zorlukların üstesinden korkmadan ve yılmadan geleceğim, sevdiklerimle beraber tabi.’’
‘’Sizi tekrar aramızda gördüğümüze sevindik Cemre Hanım. İyi ki doğdunuz…
‘’Teşekkürler Doktor! Her şey için çok teşekkürler.’’
Çıkışta Akın bekliyordu. Koşarak Cemre’ye sarıldı. Elindeki valizini aldı. Cemre’nin gözleri parlıyordu. Tıpkı o ilk tanıştıkları gün gibi. Beraberce arabaya bindiler. Önce kısa bir sessizlik oldu aralarında. Sonra sanki araya hiç zaman girmemiş gibi sohbete başladılar. Akın; üzmekten kırmaktan korkarak sordu sorularını. Cemre hiçbir şeyden korkmadan cevapladı bütün soruları. Mutlu olmaya ve birbirlerini mutlu etmeye söz verdiler yeniden. Birbirlerinin yüreklerine imza atarak yeniden evlendiler. Hayatlarında hiçbir şeyi ertelemeden yaşadılar sonrasında. En çok da çocuk konusunda. İkizleri oldu; bir kız bir oğlan. Deniz ve Can! Bir daha yaşamak için hayatı bekletmediler ve yarına ertelemediler mutlulukları…
&
MUTSUZ RUHLAR ÜLKESİ–8
Bir anlar ve zamanlar yanılgısıdır yaşam. Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz seçimler bütünü. Cam kırığı acılarımız, hayal kırıklıklarımız ve yüzümüzde maskelerimiz vardır. Kurduğumuz dünyaya hapsettiğimiz benliğimizin; sinsice intikam alışıdır korkularımız. Yanlış ata oynamanın verdiği kaybedişlerdir hüzünlerimiz. Kalbimizin acıması hep bu yüzdendir aslında. Nereye gitsek kurtulamayız kendimizden.
Terk ettiğimiz ve terk edildiğimiz zamanların ‘’Bir daha Asla’’ moduna geçişleridir ayrılıklar. Her köşe başından hışımla bir anı çarpar yüreğimize. Öldürecek sandığımız yıkılışlar; sevmelere tövbeler ettiren yorgunluklarımızdır öylesi zamanlar.’’ Bir daha hiç mutlu olmayacak; bir daha hiç sevmeyecek; bir daha sevdalara yenilmeyeceğimizin’’ yeminleridir. Geçmiş sevdaların toptan intikamı gibidir yaşananlar. Her yıkılışın nasır tutan yanlarıdır bizi hayata karşı katılaştıran. Dört mevsim hüzün biriktiririz zamanla içimizde ve dökülen yapraklarımızı toplarız, saklarız anıların sandığında. Kızıllaşmış, küllenmiş sevdamızın önce bulutlara sonra gözümüzde sağanaklara dönüşüşüdür yağmurlar. ‘’Kerem ile Aslı!’’ , ‘’Leyla ile Mecnun!’’ hikâyeleri büyütürüz gecelerde. İnadına unutmayız, unutmamıza imkân vermeyiz. Unutursak sevdamızın büyüklüğünden şüphe ederiz, ihanet sayarız bunu kendimize. İşte bundandır yüreğimize ve gözlerimize yaptığımız işkenceler. Vücudumuzda tüm hücrelerimizi anılarla, fotoğraflarla doldururuz. An an aklımızdadır. Darma duman zamanlardır yaşananlar; gidenin ardından. Anılar yorgun, sevdalar yorgun, yürekler yorgundur…
Yeni başlangıçlar için bahar temizliğidir aslında içimizde kaynayan volkan. Küllerini savurup yer açmalardır ardından geleceğe. İşte bu yüzdendir çırpınmalar. Bir doğum sancısı gibidir. Uzun ve zahmetli. Ama biliriz ki; bu da öldürmez bizi; hatta güçlendirir bile tıpkı yenik bir pehlivan gibi. Yaralarımız bir gün kabuk bağlar. Mevsimler yine baharlara erer güneş yine parlar. Ara ara aklımıza gelecek olur; buruk bir gülümseme yayılır yüzümüze. ‘’Keşke!’’ deriz ‘’Keşke gitmeseydi ve hep yanımda kalsaydı!’’. Sonra unuturuz ve hayat devam eder gider.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.