Ne kadar tahammül edebiliriz?
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
-" Bir adamın, kendi anne ve babasına sövmesi büyük günahlardandır." Ashâb:
-" Ey Allah’ın Resulü! Bir adam kendi ebeveynine sövebilir mi? " dediler. Efendimiz (s.a.v.):
-" Evet, o, bir adamın babasına söver de o da onun babasına söver. Anasına söver de bu da onun anasına söver " buyurdu (Müslim c. 1, s. 65).
Bu Hadisi Şerif ışığında günümüze baktığımızda aslında çok yaptığımız bazı şeylerin bize nasıl döndüğünü / döneceğini görmememiz mümkün değil.
Öncelikle, eleştiri ile hakareti hatta küfrü birbirinden çok âcil olarak ayırmamız gerekiyor!
Dünyanın hiçbir medenî ülkesinde “ sınırsız özgürlük “ diye bir kavram, anlayış ve uygulama olmadığını bilmeyenimiz yoktur zannediyorum. Hakaret etme ve küfretmeyi özgürlük bahsinde ele almak , kişiye bir hak olarak vermenin çok daha büyük haksızlıklara ve kaosa neden olacağını söylemek kâhinlik olur mu?
Referansını ister inançlarından isterse diğer evrensel değerlerden alsın her insan yaşadığı toplumun kabul ettiği hukuku ve günden güne değişim gösterse de etik değerleri yok saymak, tanımamak lüksüne sâhip midir? Elbette her hukuki anlayış çok doğrudur tezini savunmak mantıklı ve gerçek bir tespit değildir ama memnuniyetsizliğin giderilmesinin yolu isyan, hakaret, tanımama değil demokratik haklar çerçevesinde etkin bir mücadeleden geçmektedir galiba. Eğer ülkemizdeki siyasi partiler bizi temsil ediyorsa bizim taleplerimize cevap vermeye onları zorlamayı denememiz gerekmez mi öncelikle? Bir kısmımız kendi anlayışına yaptıramadıklarının hırsını ve öcünü diğer bir anlayıştan çıkarmaya çalışırsa ortaya gülünç ve haksız bir fotoğraf çıkmaz mı?
Yıllardır sitemizdeki şiir ve yazıların içeriklerine dikkat ederim. Bazen şahısları, bazen futbol kulüplerini, bazen yönetimi ve yöneticileri, bazen diğer ülkelerin yöneticilerini ve siyasi anlayışlarını hedef alan eleştiri sınırlarını aşıp hakaret hatta küfre varan söylemler görürüm. Bu belki bir rahatlama yöntemi olarak düşünülebilir ama bizim hakaret ve küfrettiğimiz kişilere taraf olan veya sempati duyan insanların bu sözlerimizden ne kadar incindiğini hiç hesap ettik mi? Ya, etki – tepki bağlamında “ ..ben de senin… “ diye bizim duyduğumuz ya da duymadığımız bir karşılığın bize de döndüğünü / döneceğini?
Özellikle, ayakları bir Avrupa ya da Türkiye dışındaki bir ülkede olan arkadaşlarımıza sormak isterim:
-Yaşadığınız ülkenin Başbakanına, bir bakanına, bir bürokratına ya da sıradan bir vatandaşına özgürce ve rahatça küfredebiliyor musunuz?
Eğer orada bu küfür hakkı var ise ülkemizde de bunun olması için bir mücadele başlatmayı düşünebiliriz elbette (!). Ne var ki, beş yıl on yıl sonra bugün karşı olduğumuz siyasi iktidarın yerini bizim desteklediğimiz siyasi iktidarların alacağını da hesap ederek!
Ulemanın : “ - Ataşe dayanabildiğiniz kadar günah işleyin “ sözüne “ Camdan evde oturanlar başkalarına taş atmamalıdırlar. “ sözünü de ilave ederek bu konuyu bir daha düşünmemiz gerekiyor galiba.
Etrafımızda çok iyi taş atanların olduğunu hepimiz iyi biliyoruz!
Elbette eleştireceğiz!
Kendimizden başlayıp ailemizi, mahallemizi, yaşadığımız çevreyi, siyasi partileri, iktidara gelenleri, vazifesini düzgün yapmayanları, dini kullananları ve istismar edenleri…
Ama, eleştiriyi hakaretten ayırarak!
Millet olarak çok alışık olmasak, pek hoşlanmasak da eleştiri mutlaka ve mutlaka yapılması gereken en büyük yaptırımdır bana göre. Onun da altyapısı, donanımı ve bilgi – belge ile desteklenmesi gerekir ki; hurafeden, duyumdan, dedikodudan ve kahve- sokak edebiyatından ayrı bir yeri olup ciddiye alınsın.
Bizler; edebiyata, şiire gönül veren, farklı olduğumuzu düşünüp aydın olma vasfımızı ön plana çıkaranlar olarak ( böyle bir iddiamız var çünkü ) galiba biraz daha dikkatli olmak zorundayız. Sokağa çıkmaya, sosyal bir tepkiye ya da protestoya, bizim gibi düşünmese de haklı gerekçeleri için hak arama mücadelesi verenlerin yanında olmaya üşenip ya da korkup kurusıkı atmayı alışkanlık edindiğimizde korkarım ki Edebiyat Defteri yönetimin başını belaya sokmaktan öteye geçemeyeceğiz.
Herhangi bir dergide, gazetede bu ağır hakaretleri paylaşmamıza izin veriyorlar mı?
Kendi özel sitelerimizde yazabiliyor muyuz?
Karakola çağrıldığımızda, savcılıktan dâvet geldiğinde söylediğimizin arkasında durabiliyor muyuz?
Rivayet edilir ki, “ Nefi’nin ölüm fermanını yazıya geçiren siyahî bir paşaymış. Paşa mürekkebiyle fermanı yazarken aynı esnada kalemin mürekkebi dağılıp kâğıda leke bırakmış. Nef’i yine içindeki nüktedan heccav’a engel olamayarak ‘mübarek teriniz kâğıda damladı paşam’ diyerek âdeta kendi fermanını imzalamıştır.”
………………….
Var mı bu kadar cesaretimiz?
Evet,” - Habib Dağ gençtir, uğraşsın biraz da tecrübe kazansın “ demek de bir yol elbette…
Kolay gelsin Ansızın!
YORUMLAR
Defterin sol köşesinde yeşil ışık yakanlara bir göz atayım dedim. Size rastladım.Sayfanızı açtım rast gele bir yazınızı tıkladım.Bu ödüllü yazı çıktı karşıma. Harikasınız. Bir o kadar dolu bir o kadar insan ve farklısınız.Sayfama gelen yorumlara göz atmak ve arada bir iki satır bir şeyler karalamak için uğruyorum o kadar.Okumaya çok üşeniyorum ama sizi hep okuyacağım usta ve bilge kişi...
Selam ve sevgiler..
konudan habersiz olmakla beraber anladığım kadarıyla Habib Bey'e karşı hakarete varan eleştiriler mevcut.
Çok açık ifade edeceğim
Ben kendimde site yönetimini sonuna kadar eleştirme hakkını görürdüm. (hakaret değil)
* Eğer verdikleri hizmetten ticari gelirleri olsaydı
* Eğer kullandığım hizmetin parasını ödeseydim
* Eğer onların en azından yarısı kadar emek ve mesai ayırsaydım
* Eğer göze batan bir ayrımcılık farkedebilseydim
Bunlar olmayınca bana da eleştirmek düşmüyor.
Sadece bir üzüntümü ifade etmek isterim
Kalemini çok beğendiğim ve siteye kalite kattığını düşündüğüm simaların bir anda kaybolup gitmeleri
Eğer bir küslük varsa site yönetiminin civanmertlik gösterip bu insanları yeniden aramıza kazandırmalarını arzu ederim
Muhabbetlerimle dost kalem
Oflu
Bilginiz olsun istedim.
Selâmlarımla
Ben hiciv ve taşlama şiirlerini sevmiyorum.Onlar da bile üstü kapalı ,bazen açık gereksiz hakaretler olabiliyor. Banal bir çerçeve içinde yazıp geçiyorlar...
Bunun yanında edebiyatın bir duruş olduğuna inanıyorum.Şiirler arada muhalif duruşla akabilmeli bu duruşun da banal bir tarafı olmamalı.Şiir kendi içinde küresel bozulmuşluktan arınıyor havasında olabiliyorsa yazmalı diyorum ;Çünkü küresel aforizmalar sadece şiirlerin duygularına el atamıyor.
Banallığa kaçmadan yazabilme sanatı diyorum kısacası ...
Saygılar
ve yazının satır aralarında ruhumuzu çimdikleyen siyasi tik taklar içinde son şunu ifade etmek zorunda hissettim kendimi.
malumunuz rahmetli Adnan Menderes.
onun yakasına yapışıp "özgürlük istiyoruz" diye bağıran bir gence Menderesin "daha ne kadar özgürlük istiyorsun, bir başbakanın yakasına bile yapışabilecek kadar özgürsün" diye verdiği cevabı ne kadar manidardır değil mi?.
evet
biz gerçekten haddinden çok fazla aşırı özgürüz.
kalben saygımla yeniden..
imlahatası
Allahtan başka yalvardıklarına sövmeyin ki onlar da bilmeyerek aşırı gidip Allaha sövmesinler. Böylece her ümmete işini güzel gösterdik, sonra dönüşleri Rablerinedir. O, işlediklerini haber verir.enam 180
Ey iman edenler Allahtan korkun ve sözü doğru söyleyin" Ahzab 70
Kişi bile söz demini
Demeye sözün kemini Yunus
Dehre yani tabiata, yani kainata,yani yaratılan her canlı cansız her varlığa sövmek
Ebu Hüreyre ra.den Resulullah sav in şöyle dediği rivayet olunmuştur.
Aziz ve Celil olan Allah buyurdu ki "Ademoğlu dehre söverek beni ezalandırıyor
Halbuki Ben dehrin halıkıyım. Her iş benim kudret elimdedir
Geceyi ve gündüzü döndürüp birbiri peşine getiririm" Buhari Müslim
Güzel sözlü insanların en asil örneği bulunan Peygamberimiz sav olgun bir müminin vasıflarını tesbit eden bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurmaktadırlar
Kamil bir mümin zem edici lanet edici yaramaz işli ve kötü sözlü olmaz".
İnsani hasletleri İslami çerçeve içinde emretmiş bulunan yüce ve müntesiplerini yücelten dinimiz dil terbiyesini ve konuşma nezaketini talim etmiştir bizlere ve
çirkin sözlerden sakınmayı kesin hükümlere bağlamıştır.
Cabir bin Abdullah ra den rivayet olunmuşturki
Resulullah sav ümmü Saib veya ümmü Müseyyeb künyesiyle anılan kadın-ın ziyaretine varmıştı. Ona
Ey ümmü Saib -veya Ümmü Müseyyeb
sana ne oldu böyle titriyorsun? dedi.
Kadın
Allah ona bereket vermesin sıtma(ya tutulmuşum) dedi
Bunun üzerine Resuli Ekrem şöyle buyurdu
Sıtmaya sövme zir o körüğün (yaktığı ateşin) demirin küfünü giderdiği gibi, ademoğlunun hatalarını giderir (Müslim
müslümana sövmek
bir m'minin din kardeşine sövmesi İslami terbiye ile bağdaşması mümkün değildir. en şerefli bir uzuv bulunan ağzını en çirkin sözlerin yatağı ve konuşma vasıtası haline getirmek cidden esef verici bir durumdur.
bu sebeple bizleri uyaran Resul Efendimiz şöyle buyurmaktadır
Müslümana sövmek Allah'a itaatin dışına çıkmak onu öldürmek ise küfür (derecesine yakın bir cürüm)dür .(Müslim
sövmek islam ahlakına aykırı sözlerin e başında gelmektedir.
bunun en ağırı ise "sin" ve "kef" harflerini birleştirerek sarfedilen ırz ve namusa tecavüz ifade eden galiz sözlerdir.
ki bunlardan başka bir şahsın anasının karısının, kızının ve kendisinin ırzına ve namusuna leke teşkil edecek şeref ve haysiyetini zedeleyecek sözler sarfetmek de sövme fiiline dahildir.
cemiyet içinde öyle insanlar var ki kızdığı kimsenin annesinden tutunda soyundaki en son şahsa kadar en ağır ifade ve galiz sözlerle tecavüzde bulunur.
böyle bir hareket dargınlığa, kavgaya ve son nokta cinayetle neticelenen hadiselere dahi yol açıyor en son olarak
bazı yaratıklarda varki su içmeyen hayvana
uçan kuşa öten horoza, aksi huylu bineğe
hastalığa, esen yele ve akan sele sövmek gibi ibtidai (ilkel) insanlara yakışan davranışta bulunurlar
mücessem ahlakın müşahhas örneği bulunan Resulullah sav "kulağa kötü gelecek şeyden (kötü sözden) sakın" buyurmakta ve bizleri uyarmaktadır.
müslümana sövmek Allaha itaatin dışına çıkmak onu öldürmek ise, küfür derecesine yakın bir cürümdür. Müslim
bilhassa iki taraflı ve karşılıklı sövmeler dargınlıklara sebep olur
bazan bu kırgınlık kabre ve -hatta- haşre kadar intikal eden bir sona yol açar
bu sebeple Resuli Ekrem sav şu beyanda bulunmaktadır.
Haksızlığa uğrayan haddi aşmadıkça, birbirine söven iki kişinin söylediklerinin günahı), sövmeye ilk başlayanın üzerinedir". Müslim
Ashabi kirama sövmek
Sahabi Müslüman olarak Resulullah sav i gören veya onun meclisinde bulunan ve mü'min olarak vefat etmiş olan kimsedir.
Allah Resulü sav i seven onları da sever. bu zatlara dil uzatmak Resuli Ekremin gönlünü incitir. onlara söven kimsenin ayağı "sırat-ı mustekim"olan İslam yolundan kaymış ve dalalet bataklığına yuvarlanmış olur.
bu tehlikeli noktada biz ümmetlerini uyaran Peygamber sav. şöyle buyurmaktadır
"Ashabıma sövmeyiniz. şayet biriniz Uhud (dağı) misali altın harcasa onlardan bir kimsenin bir avuç miktarı ve hatta yarım avuç kadar (buğday veya arpa) sadakasına ulaşamaz." Buhari
Anne ve babaya sövmek
ebeveynimize sövmek Allah Resulünün diliyle, büyük günahlardan sayılmıştır. bu iddianın delili olan bir hadsi şerif mealini sizinde yukarıda aldığınız gibi yeniden aktarmak istiyorum
Bir adamın, kendi anne ve babasına sövmesi büyük günahlardandır." Ashab
Ey Allah'ın Resulü
Bir adam kendi ebeveynine sövebilir mi?" dediler. Efendimiz sav
Evet o bir adamın babasına söver de o da onun babasına söver. Anasına söver de bu da onun anasına söver". buyurdu Müslim
Nezaketle bağdaşmayan ve gırgırına dile pelesenk olmuş sözler
annesinden bahsedeceğinde "bizim kocakarı" demek
babasından söz açacağında "bizim moruk" demek vs gibi.
ki bu "moruk" kelimesinin anlamını bilmeyen yoktur sanırım.
vi işte yine (söz meclistebn dışarı)
anam avradım olsun ifadesi
karşısındakine sözlerini inandırmak için sarfedilen bu söz bayağının en adisi bir laftır.
muhatabını inandırma pahasına en aziz bir varlığı olan annesinin kendi karısı olma temennisi içinde ilkel insanları ve hatta diğer yaratıkları bile tiksindirir.
dün yazınıza bir kaç defa uğradım hocam
vakit darlığından üstünkörü bir kaç cümle ile geçiştirmek istemedim..
Rabbin bizleri kendi rızası dahilinde kendi terbiyesi güzelliğince korumasını diliyorum inş..
bu yorum çok genel bir yorum oldu
çünkü bu konu toplumun derin bir yarası.
son olarak
sayın Habib Dağ"ın üzerindeki ağırlığın tümüyle farkında olarak ve sayın Cömert Yılmaz ile sırf "oku" emri doğrultusunda Kelam ve kaleme olan bu mücadeleleri yolunda
Rabbimin onlara kolaylıklar ihsan etmesini diliyor,bu güzel çalışmayı kalben kutlayarak saygılar sunuyorum..
İmza her zaman o yazıyı yazanındır.
Katılırsınız veya katılmazsınız o başkadır. Ben bu imzanın sahibini gerçekten hiç tanımam.
Fakat:
Yazdıklarına tamamen katılıyorum. Edebiyat Defteri, ismiyle belli olduğu gibi bir Edebiyat Sitesi. Sadece bu amaçla kullanılan bir site olmalı. Şiirler, öyküler, makaleler, mektuplar, anılar vs.
Her şey bu kadar güzel giderken bir de bakıyoruz ki işin içine siyaset giriyor. Yobaz bir millet olup çıkıyoruz. Yapmayalım lütfen. Eğer birileri bize yapıyorsa bile, biz onlara yapmayalım.
Yine bir gün, bir bakıyoruz birisi şiirle evlilik yıl dönümünü kutluyor. Oldu mu şimdi.
Başka bir gün şiirle karısını boşuyor. Hoppaa.
Gün geliyor ana avrat, düz gidiyor canı sıkılan.
Beyler, bayanlar. Burası Edebiyat Defteri... İllâki Kırmızı Işık mı koymak gerek.
Lütfen.
**
"Bazen şahısları, bazen futbol kulüplerini, bazen yönetimi ve yöneticileri, bazen diğer ülkelerin yöneticilerini ve siyasi anlayışlarını hedef alan eleştiri sınırlarını aşıp hakaret hatta küfre varan söylemler görürüm."
Aynı düşüncelerle kaleme aldığım ve konuya denk düştüğü için "Taşlama" şiirimi izninizle buraya ekliyorum. Selâmlar.
T A Ş L A M A
Taşlama deyince umûmiyeti;
Öfkeyi öfkede haşlamak sanır!
Başrole geçirip o ard niyeti
Sanatsal filmine başlamak sanır!
Nükseder âniden müzmin marazı
Gaz verir kaleme sâbık garazı
Mısrada kanlanır içsel arazı
Çarpık fikirleri işlemek sanır.
Çekmeden kendini hakta tartıya
Veryansın boşalır bir karartıya.
Zanneder ki, nefsi; geçtim artıya!
Egonun düşünü düşlemek sanır.
Takılmışsa hele gözüne noksan
Aklına yatmaz ki; kendini yaksan!
Acımadan edip yer ile yeksân
Ağzına geleni dişlemek sanır.
Çekilmez vicdâna; eylemez insâf;
Hasmına aptal der el âleme saf.
Îtidâl kaybolur savrulur sinkaf;
Düşmanı düşmanca şişlemek sanır!
Taş yerinde ağır! Bunu bilmeden
Bağır!... Bağır!... Bağır! İyi de neden?
Göz kör; kulak sağır! Bende demeden
Kendini toplumdan dışlamak sanır.
Söz ki; çok yüzlüdür: Her yöne eser
Bumerang olur da sahibin keser!
Kurumuna baksan; şâh-ı şâheser!
Edebi edepten kışlamak sanır.
14.05.2012 08.57-11.40
Ey Allah’ın Resulü! Bir adam kendi ebeveynine sövebilir mi? " dediler. Efendimiz (s.a.v.):
-" Evet, o, bir adamın babasına söver de o da onun babasına söver. Anasına söver de bu da onun anasına söver " buyurdu (Müslim c. 1, s. 65)
Ben böyle bir hadisin olabileceğine ihtimal vermiyorum.
Günaha kıyas olur mu?
Allah ayetinde kıyas var der ve ekler affeden daha kazançlıdır.
Zira burada kıyas yapılsa iki taraf da suç işlemiş olur. Şimdi bu noktada düşündüğümüzde sevgili hocam sizcede bu hadis olarak atfedilen söz üzerinde düşünmemiz gerekmez mi?
Haricinde İnsanlarla uğraşmak kadar zor zanaat yok sanırım.
Herkes kendisini alacaklı görünce vaziyet bu boyuta çıkıyor. Dediğiniz gibi sayın Habib Bey'i tanımam ama Allah güç versin. Bir seviyesizliğini görmedim bu sitenin, Allah razı olsun.
Site yönetimi zoru başarmış. Saygılar Hocam.
Oflu
O Hadisin kaynağı orada yazılı. İhtimaller üzerinde değil de kaynağı inceleyelim o zaman. Siz de bakın ben de bakayım. Müslim sağlam bir Hadis kitabıdır.
Nilgün Akçay
Müslim, Sahih'inin mukaddimesinde, hadisleri üç grupta tasnif ettiğini açıklamıştır:
I. Bellediğini sağlam belleyen hâfızların rivayet ettiği hadisler;
2. Halleri kapalı, belleyiş ve sağlamlıkta orta derecede bulunanların rivayet ettiği hadisler;
3. Zayıf ve metruk kimselerin rivâyet ettiği hadisler.
Müslim, kitabının ana kısmını birinci grubun teşkil ettiğini ifade eder. İkinci grub birinci gruba destek olarak alınır. Üçüncü, tamamen merdûdtur.
Müslim, bir hadisin bütün tariklerini (isnadlarını) müteaddid isnadlarla ve muhtelif lafızları ile hep bir araya topladığı ve kendince o hadîs, fıkhın hangi bâbına ait ise, toptan oraya dahil ettiği gibi; bu toplama esnasında ilk önce güvenilir olan hafızların rivâyetlerini dercedip mestur, hıfz ve güvenirlikte orta halli olan râvilerin naklini sonraya, zayıflar ve metruklerin tabi olarak ve şahit göstermek yolu ile rivayetlerini de daha sonraya bırakır ki; aranan hadis hem daha kolay bulunur, hem de gerek senedler ve gerek metinler hep birden gözönünde tutulup istinbat edilecek hüküm kolayca istinbât edilir (Ahmed Naim, Tecrid-i Sarih Tercemesi, "Mukaddime ", s. 219).
Şimdi bu hadis kaçıncı kategoride bununla ilgili bir bilgim yok. Zayıf ve sahih hadis olma olasılığ varsa o zaman;
hala, Düşünmez misiniz! diyor Mevla ayetlerinde, işte benim yaptığım budur Hocam. Belki yanlış bir düşünce vardığım netice, belki siz başka bir pencere açabilirsiniz ve düşünme eylemi farklı bir boyut alır tarafımdan. Sevgiyle kalın.
Nilgün Akçay
Hocam ön yargımın tokatı yine çarptı yüzüme. Olsun böylelikle yol alrım ben hep,sizi kırdıysam af ola. Dürbün misali bakmak varda ben o cevhere ulaşamadım.
"Ama eleştiriyi hakaretten ayırarak"
Konunun özeti bu sanırım üstâdım.
Hiciv yazıyorum diye kahramanlığa soyunup sövenler, hakaret edenler hiç düşünmüyorlar hicvettikleri kişiden daha çok hicvedilecek hale düştüklerini.
Haklı ve faydalı bir yazıydı.
Emeği ve yüreği kutlarım.
Selam ve saygımla.
Küfürde bir numarayız. Almanların üç beş küfür içeren kelimesi vardır. Onlar da çok hafif. Biz anadan girip bacıdan çıkıyoruz. Ahlak bakımından mayamız bozulmuş. Bunu kabul etmek gerekiyor. Zor ama gerçek bu.Başbakana veya vekile sövenler de oldu; ,,ananı da'' diyerek. Aslında küfür içimizde bastırılmış cinsel sapkınlığın bir nevi dışa vurması. Biz de eleştiri kültürü de yok. İyi eleştirmen de yok. Herkes refleksif düşünceyle hareket edip hakaret ediyor. Ön yargılarını karşısındakine yamıyor herkes. Bu defterde buna çok şahid oldum.
Güzel bir yazıydı.
Tebriklerimle
Her zamanki gibi meseleyi bilmiyorum ama Habib Beye ve onun gibilere Allah'tan kolaylıklar diliyorum.
Örneklemeler yapmışsın ama olay muallakta kalmış. Belki de böyle olması gerekiyormuş. Saygılar.
Aynur Engindeniz tarafından 6/12/2012 12:19:07 PM zamanında düzenlenmiştir.
Öncelikle çok haklısınız...
Bana göre buna iki çözüm var;
1-SABIR
2-EĞİTİM (Gerek okulda gerekse aile içindeki hal ve hareketlerle)
Şahsen bir insanda en nefret ettiğim şeydir küfür, ne yazık ki Türk toplumu küfrediyor. Hele hele yeni çekilen Türk filmlerinde haddi hesabı olmayan küfürler geçiyor. Kendimizi nasıl tanıtıyoruz :(
Saygılarımla...
Değerli Akadaşım.
Sevgili Hemşerim.
Epey uzun zaman önce yazmış olduğum ''Niçin Küfür ediyorum '' Başlıklı bir yazım ve ona sizin yaptığınız yorum aklıma geldi bu yazıyı okuyunca...Oraya dönmeyeceğim yine...O tatsız bir nostalji olarak kalsın. Ki siz çok haklıydınız aslında. Lakin insanız...Etten, kemikten ve sudan ibaretiz...Ya da bir topak çamuruz. Veya bir kan pıhtısı , nutfe vs...Yüce Rabbim her birimize keşke Hz. Eyyuba vermiş olduğu sabrı verseydi. Her birimiz Hz. İsa gibi '' İkl taşı hiç günah işlememiş olanımız atsın '' diyebilecek olgunluğa sahip olabilseydi. Ya da her birimiz '' Allajh'ım onlar bilmiyorlar, onları affet, onlara hidayet ihsan eyle'' diyen Muhammed-ül Emin ( S.A.S) olabilseydik. Eğer öuyle olabilsydik zaten Şeytanı ve nefsi yaratmış olmazdı Allah Zülcelal. Neyse..Bu konularda sizin benden çok çok bilgili olduğunuzu biliyorum.
Yazdıklarınızın her satırına, her noktasına imzamı atarım. Doğrudur...Olması gereken bu dur. Lakin sizin de buyurduğunuz gibi bu ülkede toplumun en az yarısının sevgisine mazhar olmuş biri ( Ya da birileri ) için bir sürü küfürler yapıldığı gibi o kişileri destekleyen, onları sevenlere de ' Aptal, ahtapot beyinli, balık hafızalı, öküz, sığır, bidon kafalı vs. hakaretleri yapanlar bir de hakaretleri için referans olarak adını bile anmak istemediğim birini gösterir ve '' Tahmetli ne kadar doğru söylemiş '' derlerse....O rahmetle andıkları ise ölmeden evvel '' Son demimde kelime-i şehadet getirirsem bana inanmayın'' diye vasiyette bulunmuşsa Buna rağmen o kişi '' Allah rahmet etsin '' diye anılıyorsa eh artık hocam... Ben küfretmeyim de ne yapayım? İçimde tutsam patlarım...Bana da yazık...Ben de insanım daaa.
Yakışıyor mu peki bir öğretmene küfretmek? Aslaaa... Lakin dedim ya insanız...Bazılarımız gibi ben de zaman zaman. ayetin.Eğer ceza vermek isterseniz size yapılanın aynıyla mukabele edin. Kısmıyla amel ediyorum galiba...''Sabrederseniz and olsun ki bu, sabredenler için daha iyidir.'' kısmıyla amel etmek lazım biliyorum lakin dediğim gibi insanız neticede. İnsan beşer elbet şaşar....
Selam ve saygılarımla.
Küfrü ve darbı her zaman insanın acizliğinden kaynaklandığını düşünmüşümdür... Fikri olmayan kendine güveni olmayan insanların baş vurduğu bir yöntemdir... Aklına güvenen daha doğrusu doğrunun ve güzelin ne olduğunu bilen insan, her şeyin sınırını da bilir... Kılıç kuşanması gereken yerde kaçan, kaçması gereken yerde kılıç kuşanan insan için ne düşünürsünüz? Gereksiz ve yerli yerinde olmayan tepkilerin getirisi sadece hüsrandır...
Eleştiri nedir bunu iyi anlamak gerekir belirttiğiniz gibi! O çok geniş bir kavram olmakla birlikte sınırları vardır... Küfür değildir, hararet belki ama bir derece hoş görülür ki onda da dilin veya elin ayarını iyi muhafaza edebiliyorsa...
Hatasız insan yoktur... Küfre küfürle veya yapılan bir kötülüğe aynı ölçüde karşılık vermek kısas yapmak hakkı olsa da imanın zayıflığıdandır. Asl olan ve faziletli olan hoşgörüdür... iyiliğe iyilikle karşılık vermek herkesin harcıdır kötülüğe iyilikle karşılık vermek er kişinin harcıdır ve işte onlardır insan gibi insan ve Allah katında güzel kul olan... Bir insana ulaşmanın en iyi yolu sevgi ve şefkattir... Sen böylesin demek yerine, nasıl olunması gerektiğini önce hal dili ile göstermektir...Söz uçar gider külü dahi kalmaz... En iyi eğitim şeklidir sevdirmek...
Defterde de buna benzer olaylara rastlar ve üzülürüz... Çatmak, aşağılamak, küçümsemek bunlar güzel olmayan ve kişiyi de küçülten hareketlerdir... Aynı zamanda kelime israfıdır.. Kim ne yaparsa kendine yapar düsturu şiar edilmeli, haklıyken haksız konuma da düşünülmemelidir...
Çirkin olanı çirkinle düzeltemez kimse... Çirkin, kötü, şer ancak; güzelle,iyiyle, hayırla düzeltmek mümkündür... Öyle olmasaydı zıtların hükmü olmazdı...
Allah (c.c.) güzeldir güzeli sever...
Merhametlidir , merhamet edeni sever
Cömerttir, cömert olanı sever
Dürüsttür , dürüsttü sever
Güvenilirdir (emin), güvenilir olanı sever..
Kur'an ahlakı ile donananlardan eylesin Allahu Teala... Güzel ve ders veren isteyene çok şeyler kazandıracak yazınızı kutlarım... selam ve dua ile... saygılar....
Hocam her tepkimizin evvela kendimize verildiğini düşünüp empatiyle eleştirirsek sanırım saydığınız onca hataya düşmeyiz...
Ki bizler burada bir çatı altında toplanmışız ve bu toplandığımız çatının ev sahibine zorluk çıkartmak ayıptır zaten...
Bu duyarlı yazınızı ayakta alkışlıyor, ellerinizden öpüyorum...
Saygım, sevgim daim...
Sağlıcakla...
(( Seçil Nimet )) tarafından 6/6/2012 2:25:17 PM zamanında düzenlenmiştir.