- 886 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
O VE BEN VARIZ, BİR DE DAVETSİZ MİSAFİR
Zaman papatyalardan arta kalmış bir mayıs ikindisi.Güneş sırrını bana açmış ve ben uzun zamandır ilk defa “ Mutluluk” denilen,kimin varsayımı olduğunu bilmediğim o ütopik duyguyu yaşıyorum.Aslında ne o beni tanıyor tamamıyla ne de ben onu.Jaluzilerin arkasından sızın ışık huzmesine rağmen yine de loş…O ve ben varız, bir de davetsiz misafir.Gözlerinin beyazına bakmayı seviyorum,kirpiklerini yavaşça kırpışını,bazen gözlerini ayırmadan bakışını…Onu seviyor muyum bilmiyorum ama gözlerinden anlam çıkartmaya çalışmayı seviyorum,anlamamayı seviyorum.Yan yanayken sevebilmenin acemiliğini ve aslında umursanmamayı;içerlemeden yine de.Başkasının yanındayken hissettiğim o emanetlik duyguyu atıp onun elinde dolaştırdığı; yanına yakışmayan poşeti gibi saymıyorum bu defa kendimi.Zıtlıkları sorgulamıyorum, susuyorum,onu dinliyorum,o beni sevmeye çalışmıyor biliyorum.Tüm “ pekala” lar uysallaşıyor onun ağzında, o büyüyor yanımdayken ve ben daha da çocuklaşıyorum aslında hiç büyümemişken.
Alışmak kaybetmek biliyorum.Alışmak istemiyorum fakat arıyorum onu bir yerlerde. Oysa çoktan hazmetmişken telefon rehberindeki tüm isimlere gönderilen toplu hazır mesajlar gibi sevgilerini sunanları; isteksizce kabullenmişken alışmak istemediğini biliyorum ve alışıyorum.Her şey olabildiğince loş o ve ben varız, bir de davetsiz misafir…Bana benziyor,içinde bir yerlerde gizlediği çelişkileri ve iradesiyle.Ve tamamen uzak.Aleniyken benim hislerim, onun duyguları onları perdeleyen yüzünün çok çok ardında.Aydınlık teninden öte bir yerlerde.Aklıyla duygularının kapışmasında aklının galip geldiğini düşündürüyor hep bana ama bazen sevmeyi iyi bilen bir adam oluyor yakınken uzaklarda.Uzun tırnaklı parmaklarıyla şefkatle gitarını kucaklıyor,öğrencisini sevmeyen bir öğretmen edasıyla dokunmamı söylüyor tellerine.Sonra kendisi dokunuyor,parmaklarıyla okşadığı tellerin sesi kendi pürüzsüz sesiyle birleşirken aydınlanıyor her şey.Şimdi o mutlu,o üzgün,o sevmeyi bilen ama sevmeyen,o gerçekçi,şefkatli…o her şey oluyor müziğin aksiyle,her şey de o.
Üzerini örttüğü ne varsa gitarının tınısıyla dökülüyor kalbinin derinliklerinden.Sonra onun sesiyle İstanbul “ Sonbahar” oluyor en güzel perdeden. O gidiyor..fakat değişen zamanda gitarıyla bir adam silueti kalıyor,hiç değişmeyen.
YORUMLAR
Mükemmel bir anlatim.Cok kendim gibi hissettim okurken.Yüreginize saglik arkadasim.Kaleminiz daim olsun.:))