Doğanın Yengesinin Namusu
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Deneme birki, deneme birki! Dikkat dikkat! Bu bir kamuoyu oluşturma yazısıdır. Ses ses... Deneme birki, deneme birki! Gerçi kamuoyu nasıl oluşturulur onu da bilmiyorum ya hayırlısı. Neyse önce bir kamuoyu oluşturalım, yoklamayı sonra yaparız.
Fıkra bu ya bizim Temel ormanda ağaç kesiyormuş. O sırada çevreciler de ormanda yürüyüşe çıkmışlar. Temel’i bu vaziyette görünce Doğa’nın dengesini bozduğunu söyleyip bir güzel pataklamışlar...
Temel üstü başı perişan halde köye dönerken Dursun’a rastlamış, Dursun "Ula Temel bu ne hal böyle? " diye sormuş, Temel de anlatmış ," Orman’da ağaç keseydum, birden kalabaluk pir grup Doğan’in yengesini bozmişum diye dövdü peni, halbuki ne Doğan’i taniyruuum, ne de yengesuni.."
İndiii! Bu fıkrayı niye mi anlattım?
Malumu âliniz İstanbul ’a kar yağmayınca memlekete kış gelmiş sayılmaz(mış).
Eskiden sadece şakayla karışık söylenmiş bir rivayet olan bu tespit günümüzde bizatihi yazılı ve g(k)örsel basının, “kör gözüm parmağına” şeklindeki yüzde beş cinlik yüzde doksan beş andavallıktan mütevellit arsız ve utanmaz yayın politikaları ile maalesef memleket gerçeğimiz olmuştur. Öyle ki neredeyse memleket eşittir İstanbul. Algılamadaki bu frekans farkları yüzünden memleket(!) gündemi ile bizim memleket(ler)in gündemi çoğu zaman paralel gitmez.
Anadolu’nun herhangi bir köşesinde meydana gelen doğal veya suni afetin memleketin hipotenüsünde bıraktığı tesirin Richter ölçeğine göre karşılığı en fazla bir buçuktan ikidir, yani titreşim bile değil. Ahalinin en büyük kazancı ki buna yediği kazık da diyebiliriz; ileride torunlarına anlatacakları veya köy kahvesinde çayın yanında garnitür niyetine yuvarlayacakları “vay bee! ana haber bültenlerine de çıktık anasını satayım” geyiğidir, hepsi bu. Böyle planlı programlı bir yayın harmanı neticesinde reyting yüksek olursa da insan rekoltesinde kalite kaybı yaşanması kaçınılmaz. “Ne kaa ekmek o kaa köfte!”
Yerelde böyle de globalde sanki farklı mı?
Bu gün dünya insanlarını incelediğimizde, aradaki saat farkını dikkate almadan gecenin köründe NBA liginden bir basket maçını yatak odasında helaliyle yapacağı erotik bir maça tercih eden birçok erkeğe şahit olursunuz. Bu tercihin rengi şartlara göre basketten futbola, tenise, boksa döner. Bir bakarsınız hoca yanık, yanık sabah ezanını okurken bazı pörtlemiş gözler ağır sıklet unvan maçında, kulaklar gongun sesindedir şuursuzca. Ula oğlum yat zıbar, sabah işe gideceksin. Veya aynı saatlerde “Bired Pit”, “Leonardo Di Kapriyo” hayranı bir “bağyan” Namık Kemal’e inat hayalleriyle beraber televizyonda “Oskar” törenini seyrederken o saatlerde reflüsünü azdıracağı gerçeğinden habersiz bir yandan da çekirdek çitler.
Bu insanların, ne nesli tükenmekte olan Pandaların gördüğü tüp bebek tedavisinden haber vardır ne kutup ayılarının ayazda fazla kalmalarından dolayı paso cırcır olduklarından ne de semizotundan artık kuzu çevirme bile yapıldığından. [Anlayın GDO (genetiği değiştirilmiş organizmalar) mevzusunda nerelere geldik.] Tamam, onu da geçtik. Peki, Ozon’un deliğinin çapından kaç kişi haberdar.
- Aa delinin zoruna bak, ayıp ayıp ne biçim konuşuyorsun sen bakiim!(yani ben).
Yahu ozon dediğim şu meşhur tabaka, yanlış anlaşılmasın. Evrensel şuur faul yaptı, Allahtan ceza sahası dışındayız. İtiraf edeyim delikten haberim vardı ama çapını ben de bilmiyordum. Geçen gün internette deliğin çapı hakkında bir haber gözüme çarptı. Ne kadarmış biliyor musunuz? Tam iki milyon metre kare, yani iki buçuk Türkiye büyüklüğünde. Yuff! Yurttan sesler korosu;
-amaan canım elalemin derdi bizimi gerdi, büyürse büyüsün elişme sen de.
Evrensel şuur gene faul yaptı, bu sefer hem penaltı hem kırmızı kart. Dünyada olmaz, topun başına ben geçeceğim, tutmayın beni.
Alouuuv, aloooo çekmiyor. Maalesef ki delik âdemoğlunun kapsama alanı dışında. Arada bir seldi depremdi tsunamiydi hortumdu falan derken çekiyor da anlayana. Global ve ulusal cenahta vaziyet aşağı yukarı bundan ibaret. Fazlası var eksiği yok. Şimdi diyeceksiniz ki; “bayram değil seyran değil durup dururken gene niye kabardı Greenpeace (girinpiis okunur) damarın” . Müjdeler olsun, ozon kadar olmasa da benim de bir deliğim var artık !.
Efendim yukarıda fotoğrafını yayınladığım cennetten bozma, lebi derya, havaalanına 20 km, Maldiv adalarına 6855 km, ilçe merkezine ise sadece 800 metre uzaklıktaki bu şirin yer benim öz be öz memleketim, doğduğum yer. Her ne kadar seyrek gitsem de “o köy benim köyüm" . Trabzon ili Araklı ilçesi Hürriyet Mahallesi sınırları içerisinde, ismi "TURUP” mevki olarak geçiyor.
Yerin kısa ama ilginç bir hikayesi var.
Araklı ilçesi Hürriyet Mahallesinin merası ve gençlerin top sahası olarak kullandıkları yere, 12 Eylül İhtilali ile beraber askeriye el koyar, (istimlâk bedeli olarak tüm köylülere svatch marka kol saati hediye edildiği rivayet edilir). Akabinde atış poligonu adı altında SSCB’ ye karşı savunma amaçlı füzeler yerleştirilir. SSCB’ nin dağılması soğuk savaşın sona ermesi ile füzeler sökülür, askeriye araziden çekilir ve arazi orman bakanlığına geçer. Hepsi bu. Orman olsun da varsın orman bakanlığının olsun. İlginç olan ne mi?
Şimdilerde bu şirin bir o kadar da bahtsız "TURUP" mevkiine “katı atık depolama merkezi” yapılmak isteniyor. Bakmayın ismindeki fiyakaya bildiğimiz çöplük işte. Hani nükleer santral kursalar sesimi çıkarmayacağım. Öyle de böyle de doğanın ırzına geçiliyor hiç olmazsa beleşe gitmemiş olur.
Fotoğrafta dikkatinizi çekti mi bilmiyorum, soldan sağa;
Ayaktakiler: 1,2,3,..........364,365,.........961,962....çam ağacı
Oturanlar: İlk yirmi beş yaprak ve sağ baştaki kırk beş yaprak fasulye (sırığa asılmış olanlar) ortadakiler ise fındık ağacı. Yani yerleşim alanına da bu kadar yakınlıkta
Şaka bir yana “âlemin kerizi” yerine konmak bir Araklılı olarak çok kötü canımı acıtıyor.
Herhalde artık fıkrayı niye anlattığımı anlamışsınızdır. Gerçi ulusal basının çok da gülibikindeydi ama Doğa’nın yengesinin namusu biraz da bizim namusumuz sayılır.
“Turup çöplük olmasın aga”
İsmet BABAOĞLU
YORUMLAR
Ağyar
Son yirmi yılda fıstıktan yetiştirip sağa sola diktiğim çam ağaçları koca koca ağaçlar oldu, hiç tanımadığım insanlar örtülerini serip gölgelerinde yayılıyorlar. Ayriyeten eşe dosta hediye ettiğim fidanları saymıyorum.
Evimde biriktirdiğim atık kâğıt, plastik, cam türevi çöpleri ayrı biriktirip bir şekilde geri dönüşüm merkezlerine iletirim. Bitmiş pilleri evsel atıklarla beraber çöpe atmam, ayrı olarak biriktirir atık pil toplama merkezlerine götürürüm.
Allah seni inandırsın, sırf ozon tabakasına zarar veren flora karbon gazı çıkardıkları için bu kavurucu sıcaklarda bile evime klima taktırmıyorum,
Daha neossun :-)
Hani bir laf vardır “kendim için bir şey istiyorsam namerdim” diye. Ne kimseden bir teşekkür ne bir takdir bekliyorum. Bütün bunları doğaya olan sevgimden, saygımdan yapıyorum. Lakin bırak ayağımızı neredeyse kafamıza basıyorlar tabiri caizse.
Ozon hakkında okuduğun haber kesin yalandır. Yoksa yaz günü her tarafı(Türkiye, Rusya, İtalya, Japonya) niye sel götürsün.
Duyarlılığın için çok teşekkürler
Selamlar, saygılar
sözbir
Bu doğanın yengesi var ya, ciddi ciddi ortalık malı hatta kamu malı olmuş ama salına salına geziyor. Alını yeşilini giyip, devlet umumhanelerinde peşkeş çekiliyor. 'Milli' olduktn sonra bir de uluslar arası vesika almışlar kızımıza! Almanya ve Fransa'da toplanan sözüm ona dönüşümlü atıkların, dönüştürülmek yerine Türkiye'ye yakılmak üzere geldiğini biliyor muydunuz. Dönüşüm işlemine harcanak paranın üçte biri bir meblayı ödeyerek, memlekette doğanın yengesini belliyorlar da doğanın akrabalarının ruhu duymuyor. Doğa dediğiniz nedir ki, siz nefes almasanız da olur, yeter ki kasa şıngırdasın!
Onca uzun bir aradan sonra gelip, böylesi mükellef bir ziyafetle karşılaşmak çok hoştu. Girişinden finaline sürükleyen, güldüren, düşündüren, sövdüren her zamanki gibi müthiş bir Ağyar yazısı. Gönülden teşekkürler ve tebrikler.
Ağyar
Saygıdeğer Zeynep Hanım
Gönül isterdi ki “TURUP” için farklı yazılar yazal(y)ım
Mesela;
Turizm bakanı “Falancı Zart” TURUP’ta yapımı tamamlanan içerisinde restoran, kafeterya, kütüphane, spor salonları, kapalı yüzme havuzu bulunan aynı anda 1001 kişiye hizmet verebilen Avrupa standartlarındaki sosyal tesislerin açılışını yaptı...vs.
Veya
Milli Eğitim bakanı “Filancı Zart” TURUP’ta yapımı tamamlanan Karadeniz Teknik Üniversitesine bağlı Uzay Bilimleri!!! Fakülte binası ve kampusunun açılışını yaptı...vs
Veya
Sağlık bakanı “Feşmekan Zart” TURUP’ta yapımı tamamlanan içerisinde genel cerrahi, dahiliye, fizik tedavi, dermatoloji, göğüs hastalıkları, göz sağlığı, kbb, kardiyoloji poliklinikleri ve tam teşekküllü “KANSER ARAŞTIRMA ÜNİTESİ!” bulunan 250 yataklı Sanatoryum Tıp Merkezinin açılışını yaptı...vs.
(Ki radyasyonlu çayları unutmadı bu millet, nasıl unutsun ki her evde bir kanser hastası.)
Lazım değil hiç birisini yapmasınlar, hani derler ya “gölge etme başka ihsan istemem” diye.
Herifler yapılması gerekeni yapmadıkları gibi üstüne üstlük bir de çöplük yapmaya kalkıyorlar. Bildiğimiz vahşi çöplük.
Sağ olsun yöre gençleri ve bilhassa çilekeş kadınları siyasi görüş gözetmeden bir araya gelerek hiçbir maddi destek ve profesyonel yardım almadan, hiçbir illegal yola başvurmadan çeşitli eylemlerle meseleyi kamuoyu gündemine taşımayı bildiler. Seyrekte olsa ulusal haber kanallarına çıktılar, yerel gazeteleri tetiklediler, ekâbir takımından akil kişileri dürttüler öyle ki konu Meclis oturumunda bile tartışıldı.
Bu yazıyı yazmadaki gayemiz insanlık şuuru, vefa duygusu bir yana, yöre insanının bu demokratik, haklı ve kutsal mücadelesine, o yörenin bir çocuğu olarak bir nebze de olsa katkıda bulunabilmektir naçizane.
Esma hanıma da söylemiştim, birileri bizi çok kötü kekliyor ya hayırlısı!
Umutla bekliyoruz
Duyarlılığınız için çok teşekkürler. Selamlar, saygılar
Bu kalemin gözlemler ve özlemleri-yaziyi okurken anliyoruz- okunmaya hep deger.
Kutluyorum yine.
saygilar
Ağyar
Hani derler ya “kendim için bir şey istersem namerdim” diye. Yemin billah aynen öyle.
Selamlar, saygılar
Tebrikler değerli dost.
Artık Doğa'nın yengesi ile uğraşan yok direkt anasına bacısına tasallut başladı.
Selam ve sevgiler.
Ağyar
Eyvallah hocam, çok teşekkürler
Selamlar, saygılar
.
adım gibi dikçe yazmayacağım bu sefer ama bu bir serzeniştir!
kaprisi olan kıskanma güdüsü olan bir adam değilimdir lâkin..
ben hariç herkese selamlar saygılar yazmışsınız..
mecburiyetiniz yok elbet demek ki saygı kişilere özel.
bu yüzden sildim yorumu.
rastgele.
Dikçe tarafından 5/31/2012 6:40:38 AM zamanında düzenlenmiştir.
Ağyar
güzeldi”
Arkadaşım yazıp da sildiğiniz ilk yorum işte bu yukarıdaki yorumcuk!
Biraz fazla laubali bir yorum geldi bana. Ben laubali olduklarım ile laubali olmaktan hoşlanırım ama laubali olmadıklarımla laubali olmayı sevmem.
Siz selam-saygı yolladınız da almadık mı yani.
Rasgele demişsiniz uğurlar ola arkadaşım uğurlar ola
Dikçe
tamda öyle değildir yazdığım .
diğer yorumlara bir bakın ben haha diye güldüm başka yorum sahipleri :):)
bu işaretle gülmüş..
ve edebiyat ile uğraşıp güne yazı düşürüp yazdığım temeliçgüdü kelimesini anlayamamışsanız bunada bir şey diyemem...
ha siz laubalilikten hoşlanabilirsiniz elbet lâkin ben
samimi olup laubali olmamayı tercih edenlerdenim öyle olmasa idim bu yorumu sildiğimi nedeni ile yazmazdım..
bende ''aholi'' aklimla gittim.
evet uğurlar ola..
:))) Dün ilk okuyanlardanım. Fakat yoruma ne yazacağımı kestiremediğimden okudum sadece. Ne de olsa yarı karadenizliyum. Tebrikler yazarım. Kelimeler ve içindeki mesajlar dansetrmiş yani horon tepmiş. Saygılar
Nermin Kaçar tarafından 5/30/2012 1:10:58 PM zamanında düzenlenmiştir.
Ağyar
Selamlar, saygılar
Ah Karadeniz !
Ah Karadenizliler !
Yıllar beklemeyle geçti,gelmediler !
Ha bu sabah,olmadı yarın sabah inşallah,olmazsa ertesi sabah diyerek her şafakta Kızılordu'nun kapımızı çalıp "Здпавствуй " demelerini bekledik,gelen giden olmadı.
Rus sahillerine bakan tepelerde ağaçların arlasına saklandık,KGB uzaktan resim çekme makinesiyle vesikalık fotoğrafımızı çekip bizi fişlemesin diye.
Üç yüz metre menzilli füzelerimizi vatanımızı işgal etmek arzusuyla yanıp tutuşan SSCB (ki Trabzon'da " SSÇP" derler-yani normalde Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği Trabzon havasahasında Sovyet Sosyalist Çümhüriyetler Pirluği'ne dönüşür) yönüne çevrili durdu yıllardır.
Hatta bazı füzeleri sökemedi askeri teknik personel de içini boşaltıp hatıra olarak kaldı tahliye edilen radar tesislerinde.
Olmadı...
Gelemediler...
Yıllar sonra GDO ( Genetiği Delinmiş Organizmalar) Rus'ların yaptığı vefasızlığı yapmayıp koşarak geldi Karadenize.
Bu GDO pozisyonundaki varlıklar bazen tekel Bakanı olarak göründü gözümüze,radyasyonlu çayları (Vişne suyuydu )halkın gözü önünde içerek "aha baaak bişi olmadı" dedi.
Bazen kendi içlerinden bi Başbakan,bakan oldu HES'leri soktu karadenizin bakir ormanlarının ...ciğerine.
Ya bir milletvekili ortaklı şirket oldu dağları yeşili yıkıp dolara çevirdi göğsünü gere gere...
Araklı Karadenizin bütün sahilinde olan yeşilliğe ve manzaraya sahip.
TURUP alanının ayrı bir havası var.
Cennetten indirilmiş gibi.
Ve hakikatten çok güzel "Katı Atık Depolama merkezi" olur orada.
Düşünün; memleketin en güzel Allah vergisi doğal cennetlerini Avrupanın Biyolojik,Kimyasal ve Cinsel artıkları depolama merkezi yapıp ,ecnebilerden "Ay ne şirin çocuk bu Türk,şeytan diyo al şunu Avrupa Birliğine zabaha kadar..." takdiri ve bir çanta "yürrööö" almak maksadıyle yanıp tutuşam "GDO" lu bürokratları orada depolasak da mı saklasak depolamsak da mı saklasak.
Şimdi sak'la samanı ayırma zamanı.
Araklı KDM olmasın demekle olmuyorç
Araklı Ko-Du-Mu " otutturur demek lazım.
Maalesef ben halkımızın mukavemetinin kırılmasını ,hak arama hususlarının tamamen "mahafazakar" kesimin irade ve inisiyatifinde kaldığına bağlıyorum.
Bizim Mahafazakarlae Irak'ı ABD işgal ederken gece telefonla "meşaz" atıp "ABD bu gece Irak'ı işgal edecek ,engel olmak istiyosan Fil süresini on kere oku Kıble tarafına dooru üfle " diyorlardı.
Yanı sokağa inelim,cepeye gidek, ölürsem şehidim kalırsam aç kalırım söylemleri artık kalmadı.
Biz de bu ruhsal dürtülerin ışığında Araklı için üç Kuluvellah bi Elem gönderiyoruz.
Valilik makamına diye de duanın sonunda not düşüyorum.
Değerli AĞYAR , muhteşem yazın ve düşüncelerin için en kalbi saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
Bir eylem olacaksa en önde ( TV'lere daha iyi çıkıyo insan en önde olunca) yürümeye hazırım.
Aynı dert ve tasa içerisinde olduğumdan Değerli Yazarın endişelerini ve güzelim TURUP bölgesinin akıbetini gözlerinin önüne getirip "bir şeyler yapmak" gerektiğine inandığını anlıyorum.
Benim köyümde de HES'ler doğayı tahrip ederek bazu kuş ve ağaç türlerinin erken ölümüne sebep oldu.
Karşı koyan dernek ve vakıfları HES leri inşa eden firmalar çantalarla paralar taşıyıp susturdular.
Ben de diyorum ki onlara " Lan beni de susturun ..N'olur beni de " .
Yok şaka.
Ben sussam da çocuklarım ve o bölgenin çocukları toprağın altına üstüne yığılan tonlarca "kanserojen" maddenin etkisiyle gelecekte susmayacak.
Ağlayacak,bağıracak ve babalarına isyan edecek.
Neden bu kadar "sığır "oldunuz diye .
Değerli AĞYAR,
İnşallah bu yazı ile kalmaz , fikirleriniz de Karadenizde ve Araklı'da gün'e gelir.
Selam saygı ve tebriklerimi sundum.
Ağyar
Sevgili “erolabi” heriflerde ki mantık şu; “Ula Zeki İstanbul ne ki Erzurum yayla”
Nasıl olsa Karadeniz’de bunlardan çok var, bunlara ” komaz” anasını satayım (göbek adımız da “tomas” değil ama)
Çok teşekkürler "erolabi"
Selamlar, saygılar
Ağyar
Temel diyor ki; ben Şile’nin otuz beş sene önceki halini bilirim. Bir de şimdi ki haline bak. Davidoff’a söyle o kendi derdine yansın. Elçiye zeval olmazmış, aynen böyle söyledi :- )
Çok teşekkürler, selamlar, saygılar
Davidoff
Temel için uyanık derler, ama Fadime daha uyanıktır unutma Ağyar ;)Ben Şile' nin çocukluğumdaki halini bilirim. Fenerin köşesindeki Enver bakkaldan yoğurt almadığımız halini.
- git kızım derdi annem, ayşe teyzelerden manda yoğurdu al :)
Temel bir gün caddeye gezer iken muz kabuği görmiş yerde...Doğaya saygısi de var ha pu laz uşağunun...Demiş ki kendi kendine "ha bu muz kabuklarıni atayler yerlere hem doğayı kirletiyler hem de her defasında yere düşmek zorunda kalayrum...Selam ederim, değeri kaleminden kavi dostumuza
Ağyar
gülümsetirken finalde düşünce ormanına daldıran sıkı bir iç dökümdü...
toplumsal bir sancıyı cümleleriniz ile ne kadar hafifletmeye çalışsanız da
duyarsızlığın zırhını aşmanın artık ne kadar zor olduğunu en iyi bilenlerdenim...
çalışmalarınız ve o çok özgün yorumlarınızı özlemiştik...
Ağyar
Vallahi ne diyeceğimi bilemiyorum. En iyisi Oturan Boğa’nın bir konuşmasından arakladığım birkaç manidar kelime ile cevap vereyim size;
“Bu insanlar ………………toprağı binalarıyla ve diğer süprüntüleriyle çirkinleştiriyorlar. Bu ulus, baharda yatağından taşarak, yoluna çıkan her şeyi yok eden bir ırmağa benziyor”
Bu insanlar dediği beyaz adam!
Her taşın altından şu beyaz adan çıkıyor, kahretsin
Çok teşekkürler, selamlar, saygılar
Ağyar
Ey kidi hemşerum penum, poşina “ASİ KARADENİZ” temeyiler pize.
Eyvallah hemşerim, teşekkürler, selamlar
Değerli hemşehrim, yazılarınızı okumayı özlemişim.
Gerçekten köyünüz cennetten bir köşe, yeşil ile mavinin buluşması, insanın içine ferahlık veriyor.
Umarım ve dilerim 'katı atık projesi' iptal edilir.
Başka yer mi kalmadı, çöplük kondurmak için!
Selam saygı dualarımla.
Ağyar
Saygı bizden,
selamlar Paşa'lı hemşerime
harika bir şekilde anlatmışsınız meramınızı... önce bol bol güldürüp, sonra da gerçeği yüzümüze çarparak.
malesef, yazınızın en doğru yeri, ne kadar ekmek kadar köfte idi. türkiye kapitalizminin en vahşi halini yaşıyor. böyle haberlere - söylentilere inanasım gelmiyor. bir şeyler yapılabilmeli diye geçiyor içimden...
ama mevcut politikalarla doğanın yengesinin namusunun daha çok çekeceği var. bir katk olsun diyerekten, yazınızı faykbukumdan paylaşıyorum, bir işe yarasın :)
Ağyar
Yeter ki TURUP’a bir katkısı olsun
Teşekkürler dost kalem
Selamlar, saygılar
Ağyar
Çok teşekkürler, selamlar, saygılar
Ev almak için gezinirken her zaman emlakçıya sorarım:
- Bahçede değişiklik yapmak için izin almam gerekiyor mu?
Boşuna değildir bu soru; burada aklınıza her geleni yapmak cahil cesareti ister.
- Ne yapmak istediğinize bağlı. Ağaçları mı keseceksiniz?
- Yo, dikeceğim.
- Ağaç mı dikeceksiniz? Niye?
Emlakçının sorusunun anlamsız olmadığı bir yerde yaşıyorum. Ülkenin doğusu bağımsızlıklarını ilan etikleri 1776 yılına göre çok daha ormanlık. Her yerden ağaç fışkırıyor. Bahçenizde sincap, opossum, rakun, tavşan cirit atıyor. Ara ara geyikler geçiyor. Türkçe'ye ''Yan sokaktaki akbabaya çarpmamak için fren yaptım'' diye bir cümle bile kazandırdım. İster istemez adamlar soruyor: ''Daha fazla niye ağaç istiyorsunuz?'' diye. Diyebilsem ki onlara ''Ağaçlara açım'', rahatlayacağım. Ama diyemiyorum işte.
Ağyar
Teşekkürle İlhan Kemal, selamlar, saygılar
şahane bir resim...
sizin ince zekanızla buluşan fıkraların ardından gelen mesaj beynimizin içerisine zikretti..
her zamanki gibi bu olaylar karşısında üzülüyoruz..
siz bir araklılı olarak ve tüm araklılar tepkilerini sunmalılar...
kime mi?
anlayabilecek hanzolara tabiki..
hiç yoktan susmaktan iyidir...
sizi okumak ayrı bir keyif..
inanın bana..
selamlar..
Ağyar
Araklılılar gereğini yapıyorlar da sorun hanzolarda :-)
Selamlar, saygılar
SEVİLAY DİLBER
çokça kutluyorum..
hakettiği yerde..
selamlar..
Verdiğiniz sosyal içerikli mesaj için sizi kutlamak gerek diyeceğimde, bu kutlanası bişey değil ki mecburi bir hizmet değil mi?. Kul gördüğü yanlışı yazmalı ve görmek istemeyenlerin gözüne gözüne sokmalı bence . Şimdi sizin yaptığınız gibi.
İnsanız ya bile bile bindiğimiz dalı kesecek kadarda avanağız... Umarım gelecekteki İnsanlarımızın beddualarına hedef olmayız... selam ve saygılar
üstad yazınız için sizi tebrik ediyorum.mesaj umarum ulaşmıştır yerine:))
Ağyar
Teşekkürler, saygılar
Güldürdün güldürdün sonunda yine verdin sosyal mesaji İsmet Abi :)
Yorumsuzluğa bakılırsa kamuoyu dedil kamouyu modundayız yine.
Turup çöp olmasın. Türkiye çöp olmasın. Dünya çöp olmasın. Şu mavi gezegenin akibeti iyi değil görmek için medyum olmak gerekmiyo..
Benim torunlarımın akibetinden korkuyorum :(
Büyük ihtimal oksijen tüpüyle gezcekler.
Sevgiler, Saygılar.
Ağyar
Moralin bozulmasın ama senin anlayacağın durum o kadar vahim sevgili kardeşim.
Teşekkürler, selamlar