- 712 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KENDİ OYUNUMUZ
KENDİ OYUNUMUZ
Dündü sanırım –öyle ki dünleri karıştırıyorum artık- uzun uzun seyrettim penceremden estetiği, zarafeti, hoşluğu, güzelliği tanımlayan yürüyüşünü. Hem çok uzağımda hem de çok yakınımda olduğunu düşündüm hiç uzağımda olmadığını bilerek. Sen yürüdün, gözlerim yürüdü arkan sıra, durduğum yerde yürüyor hissini yaşadım. Durdun bakışlarım dondu, zaman durdu.
Yaşanmamışlıklarım sıralandı bir bir gözlerimin önündeki rengârenk perdeye. Perde açıldı. Meğer yazamadığım ve oynayamadığım kendi oyunumda ne kadar eksiğim varmış. Bilemedim tek perdelik oyunuma bu kadar yaşanmamışlığımı sığdırabileceğimi. Yaşadıklarım yalan mıydı yoksa benim mi değildi? Yine karıştı düşüncelerim. Kendi oyunum diye başkalarının oyununu mu oynadım yıllarca?
Bir rüzgâr esti güller ülkesi nefesinden. Derin derin nefes aldım. Gül kokuları sardı evrenimi. Bir yaprak kımıldadı başının üzerinden selam verdi saygıyla karışık, güzelliğine. Serçe bir an durdu ara verdi neşeli cikciklerine, geçmeni bekledi, zarafetini seyretti. Umutsuz çocuğun elinden tutuşun ona hayat verdi gözlerinde umuda, pırıltıya dönüştün. Elindeki ekmek parçasını düşürdü farkında olmadan. Aslında farkında olmadığı ne kadar çok şey vardı. Arkandan bakakaldı bir kez daha tutarsın diye elinden. Eli boşlukta kaldı yavaşça düştü cılız bedenine. Bilmediklerini unutturdun belki de.
Gelecekten el salladın elindeki beyaz mendille, umutlar ülkesinden. Rüzgarı üfledin yorgun bulutlar üzerine. Canlanıp birbirlerine koştular yağmak için güzelliğin üzerine bayram sevinciyle. Güneş el salladı ay sırasını beklerken sabırsızlandı. Çok uzaklardaki yıldızlar göz kırptı görmedin.
Sen, düşünüldüğün geceleri bilmeden, gecenin karanlığı çöktü üzerine. Nice umutsuz anlardan sıçradın umut deryalarına. Ağlamanın baharını yaşamak gibi, ıssız gecelerin çaresizliğinde kayboldun. Hala, elinden ekmeğini düşüren cılız çocukta aklın, avuçlarının içinde hissettin küçük kemikleri çıkmış parmaklarını gece boyu. İçinden sıcacık ırmaklar aktığını hissettin feri kaçmış gözlerine bakarken. İçin acıdı diz boyu çaresizlikten geçmeye, uzaklaşmaya çalışırken. Biliyor musun diğer elini sımsıkı yumruk yapmıştı. Avcunun içinde umutları, geleceği, istekleri, amaçları, kinleri, nefretleri, yaşayacağı aşkların, uğrayacağı hüsranların tohumları saklıydı senin gözlerine bakarken. Belirli bir süre elini hiçbir şeye değmedi. Elinin bıraktığı sıcaklığı kaybetmemek için.
Dün dokunaklıydı; düşlerde ve gerçeklerde, bu gün ise acı verici, geleceğin ne getireceğini kestirmek zordan da öte.
Tek perdelik oyunun her bir sahnesi kendi içinde başlı başına seyri ve oynanması doyumsuz bir oyun. Tekrarı olmayan oyun; ya iyi oynarsın ya da tutturamazsın çünkü telafiye imkân vermeyen,” bir kere daha oynamak istiyorum” veya “oynamak istemiyorum” diyemeyeceğin oyun. Kuraldır; herkes kendi oyununun başrolünde oynamak zorundadır. 28/05/2012
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.