KALENİN BURCU
Bireysel yaşamdan toplumsal yaşama geçen insanlar, tarihi geçmişlerinde ilk ve zorunlu olarak güvenlik içinde, yardımlaşarak ve dayanışarak karşı gruplarla mücadele edebilmek için coğrafyanın en nirengi noktalarında surlar içinde kaleler inşa etmek zorunda kalmışlar.
Bu gün ülkelerde kaleli yerleşim alanları ve şehirler ilk kez böylece inşa edilmişler. Bir bakıma ülkelerin tarihi kalelerin tarihi oluvermekte. Yüksek tepelerin tam orta yerinde, dört bir tarafı gözetlemeye ve uzaklarını görerek tedbirler alamaya elverişli noktalarında taş ,toprak ve ahşap karışımı malzemelerle iç ve dış kale surları yapılmıştır.
Kalelerin ana girişinde çatal kapıları atlı ve arabalı süvarilerin girmesine elverişli ve dayanıklı malzemelerden sürgülü olarak yapılmıştır. Bu kapılardan krallar, kraliçeler, beyler, emirler, hanlar, hakanlar , askerler ve halk ayrı zamanlarda girerek iç kalede düzenlenen mekanlarda yaşamlarını sürdürmüşler.
Dış kale burçlarında gözetleme kuleleri yapılmıştır. Çevreye hakim noktaları gerebilecek kulelerin belli yerlerine mazgallar, ok ve mancınık atma noktaları inşa edilmiştir. Dış kale ve iç kale özel güvenlik tedbirleri ve üst yetkililerin belirlediği esaslarla korunmuştur. Savaşlarda en son kale komutanı ve ardından han, hakan, kral vb. kimseler teslim olmuşlar ve kaleler sıkça el değiştirmiş.
İşte bu kalelerin tarihi geçmişleri acı ve tatlı yönleriyle destanlarda, türkülerde, şarkılarda, şiirlerde , halk hikâyelerinde ve tarihlerde yerlerini almışlar.
Gezginler ilk iş olarak gittikleri yerlerin kalelerini inceleyerek anılarına almışlar. Evliya çelebi, Marko Polo, Piri Reis, Kâtip Çelebi gibi önemli gezgin ve yazarların dünyaca ünlü seyahatnâmelerinde kaleler öncelik ve önemle yerlerini almışlar.
Yıllar önce bu gezginlerin duydukları heyecanı ve farklı duyguları, Tarihi İpek Yolu’nu uzun yıllar bir baştan öteki başına kadar gezip, araştırdığım zaman bende duydum. İpek Yolu kitabımı yazarken bir ipek şerit gibi ipeksi duygularla sardı beni. Halen sımsıcak gönlümde yaşamakta.
Prof. Dr. Metin Sözen başkanlığında ÇEKÜL VAKFI , tarihi kentler projesi ile bu kalelerin restorasyonuna ve tanıtılarak korunmasına önemli bilimsel ve teknik projeler üreterek büyük katkılar vermektedir. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Şehircilik Bakanlığı’da bu konuyla yakından ilgilenmektedir. Yerel yönetimler imar planlarında kalelerin korunması ve aslına uygun restorasyonla onarımlarını sağlamaktalar. Kentlerinin tanıtıp kitapçıklarında ve albümlerinde kaleleri baş köşeye koymaktalar.
Tarihi İpek Yolu üzerinde kervansaraylar, kaleler ve konaklama yerleri de önemli hizmetlerin merkezleri olmuşlar, kentlerin tarihine damgalarını vurmuşlardır. Semerkant, Buhara, Merv, Aşgabat, Ulan Batur, Alma Ata, Taşkent, Kaşgar, Bakü ve diğer önemli kentlerde kaleler tarihi geçmişe tanıklık edercesine halen ayaktadırlar. Buralarda tarih kale, kale tarih olmuş.
Anadolu’da İpek Yolu ve Kral Yolu’nun geçtiği kentlerde kaleler dimdik ayaktadır. Erzurum, Diyarbakır, Kars, Kayseri, Konya, Niğde, Ankara, Bursa, İstanbul, Edirne, İzmir, Alanya gibi pek çok yerleşim yerlerinde tarihi kaleler Anadolu’yu kaleler ülkesi olarak dünya tanıtmaktadır.
Binlerce yıllık geçmişe tanıklık eden Ankara Kalesi , güney doğusunda Kurşunlu Han ve Mahmut Paşa Bedesteninde birlikte hizmet veren 1997 yılında “ AVRUPA’DA YILIN MÜZESİ” SEÇİLEN VE yurdun dört yanından getirilen arkeolojik eserlerin sergilendiği, binlerce yerli ve yabancı ziyaretçinin gezdiği ANADOLU MEDENİYETLERİ MÜZE yer almaktadır.
Yıllardır ne zaman Ankara sözü duysam Ankara Kalesi gelir hemen aklıma. O haşmetli burçlarından Ankara’nın aydınlık görünüşü insanlara ilham kaynağı olmaktadır. Güneşin doğuşunu ve batışını kaleden seyretmek doyulmaz duygular uyandırır gönüllerde. Gözetleme kulelerinden çevreye bakmak adeta deryalara götürür insanı. Dostluk, arkadaşlık tarihi mekanlarda unutulmaz anılar ekler anılara. Kale gibidir bu anılar hep ayakta kalırlar ve yücelirler arşa çıkarlar adeta.
Nice türküler, destanlar, şarkılar bu kaleler ve kalenin burçları için yazılmıştır. Denizler, nehirler, dağlar, ovalar ressama, müzisyene şaire, yazra ilham kaynağı olurlar. Bunun daha fazlası kaleler için de geçerlidir. Her zaman insan kalbinde uzaya çıkarcasına yankılar uyandırır kaleye çıkmak. Kaleli yaşamın geçmişini solumak, gününü yaşamak ve geleceğine gönül vermek bambaşkadır. Kalede tarih içinde sevgiyle , saygıyla, umutla ve heyecanla buluşmak insanda unutulmaz izler bırakır. Bir tiyatro ve opera sahnesi gibidir kaleler. Geçmiş ve gün örtüşür, serpilir. Bu duyguları, düşünceleri yaşamak ve unutulmaz anılar arasında özel yerine yani kale burcuna dikmek için kaleleri geziniz ve kale burcunda tarihi teneffüs ederek dünü bugüne taşıyınız ve paylaşınız. Son günlerde kaleye çıkınca bu duygular, esintiler sardı beni ve bu düşünceler geldi aklıma. Okuyucularımla, dost ve arkadaşlarımla paylaşmak istedim ve kaleme aldım.
Ankara kalesine yada bulunduğunuz kentin kalesine çıkınız ve unutulmaz anıları gönlünüze, kafanıza yazınız. Belki bir gün anılarınızı yazarsınız ve geleceğe armağan kalır.
Yahya AKSOY
YORUMLAR
Yine çok değerli ve çok anlamlı bir yazı okudum kaleminizden
Kalelerin önemini, tarihte üstlendikleri önemli rolleri yazınızla bir daha hatırlayıp
yeni bilgiler ekledik bilgilerimize.
Bir şehrin kalesinde gezmek ve tarihi hakkında bilgi edinmek çok ayrı bir duygu.O atmosferde attığınız her adım sizi tarihin içine çekip alır, tarihi yaşar, tarihin güzelliklerini, geçmişi hücrelerinizde hissedersiniz.
Söylenecek söz yok. Yazınız sardı sarmaladı tarihin o muhteşem güzelliğiyle
Muhteşemdi!