- 1368 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
ELVEDA AŞK
Bu gün Mecnunla buluşmamın son olacağını düşünmemiştim. Hatta elim ayağıma dolanmıştı heyecandan, kalp atışlarım kulaklarımdaydı, gözlerim sevda körlüğündeydi eskisi gibi. Yaşlar geçmiş gençlik gitmişti son randevudan bu yana. Belki tanıyamayacaktı Mecnun, belki bana da yabancı gelecekti. Mecnunun elleri sıcak mı acaba, dudaklarında yine şeker tadı var mı? Gözleri eskisi dibi sevdalı mı bakıyordu? Kokusu yine aynımıydı, eskisi gibi iç gıcıklayacı mıydı acaba. Mecnun yaşlanmış mıydı, yoksa bıraktığımız yerde taze bahar dalı gibi miydi? Leyla gibi kahkahalarla gülmeyi unuttuğu dudak kenarlarında? Yoksa onunda kırışıklıkları artmış mıydı? Mecnun, düşünürken yarım kalmış sevdaları, uykusuz gecelerinde gözaltlarına çökmüş müdür gecenin karanlıkları? Leyla gözlerinden giden fer acaba aşkın gözlerinde var mıydı?
Mecnun merak ediyordu Leyla’sını, Leyla kararsızdı. Belki de korkuyordu Mecnun’un karşısına çıkmaya. Eskisi gibi yine acı çekerse ve yine kalbi kanarsa aşkın avuçlarında. Leyla yorgundu geçen zamanda ama aklı hep Mecnun’a takılıydı tıptı oltanın ucundaki çırpınan balık misali. Leyla zemheri kışlarında dışarıda kalmanın ne demek olduğunu biliyordu. Kanatlarının buz tuttuğunu ve her uçmaya çalıştığında Mecnun’un kalbinin penceresine çarpmalarını hatırladı. Kışlar bitmemişti, Leyla’nın kar kuşu yüreğinde zemheri soğukları daha yeni geçmişti. Leyla korktu Mecnun’un tutkulu gözlerinden, zemheri soğuklarının gelmesinden. Zifiri karanlık kış gecelerinde aşkın penceresine çarpıp, kara gecelerde yüreğinden kırmızı kanların cama bulaşmasından korkuyordu belki de. Beden gibi yaşlanmıştı belki de yürek, Mecnun’un yüreği de yaşlanmış mıydı acaba? Yoksa Leyla’nın her cam kırıklarının tuz basıp kavrulan yaralı yüreği gibi yaşlanmış ve kavrulmuş muydu acaba? Mecnun da Leyla dan sonra tuzla tedavi etmiş miydi? Kanayan yaralı yüreğini yoksa sadece Leyla mı çekmişti aşk acısını.
Leyla kararsızdı gidip gitmemekte, sonunda dostluğa danıştı. Kaçmalımıydı aşktan yıllar öncesi gibi ve hayatı boyunca acabalarla yaşamak mı kolaydı. Yoksa aşkın açılarını yine yüklenmelimiydi hamalın iplerinle bağlamalımıydı sırtına. Kamburuna aldırmadan ağırlığında ezilmeden taşır mıydı ki Leyla’nın küçük yüreği aşkın ağırlığını. Yoksa Leyla, Mecnun’u zaman aşımına uğrayıp yükü atmalımıydı çok uzaklara, bulamasın Leyla’nın ürkek yüreğini bir daha.
Leyla dostundan yardım istedi, tut beni gönderme aşka dedi. Dosttu kendinden emin gitmelisin hem de cesurca durmalısın Mecnun’un karşısında. Sen güçlüsün benim gibi kendine güven yeter dedi. Dostça sakin ve huzur veren sesiyle Leyla ya. Çektiğin acılara değmiş mi Mecnun’un gözlerine bakınca yine gözlerin kamaşacak mı? Bıraktığın gibi mi acaba, Mecnun’u görünce karanlık kış gecelerine bahar güneşleri doğacak mı? Kaçmamalısın bundan sonra o veya onsuz yön çizmelisin hayatına. Belki ışıltısı geçmiştir gözün kamaşmayacak aklın karışmayacak. Belki yılların eskittiği bu gözleri ve bedeni aşk beğenmeyecek, ışıltısına yatıştırmayacak yanına, senin gibi gece rengini. Gitmelisin dedi dostu ya aşka esarete devam edeceksin ya da bunca yıl kalbinin kapısının kilitli zincirlerini kırıp Mecnun’un eline vereceksin. Gitmelisin ama gittiğin gibi onurunla dimdik geri gelmelisin. Gelince aynalara baktığında yüzünü aramamalısın, bırakmamalısın Mecnun’un sıcak kollarında.
Leyla ürkek ve soğuk vurmuş yüreğiyle gitti Mecnun’un yanına. Buluşma yeri kalabalıktı ama sadece onun kalp atışlarını duyuyordu Leyla. Sonra dinledi kendi kalp atışlarını sanki ritim yıllar içinde değişmişti. Zaman durmuş çevrede ki herkes donmuştu. Bir tek Mecnun’un gözleri görüyordu Leylayı sanki. Leyla baktı aşkının gözlerine, kendi hüzünlü ve yorgun gözleri gördü. Sanki resim farklılaşmış, rutubetli karanlık bir oda da kalmışçasına bozulmuştu tablo. Mutluluğun resmini çizmişlerdi bir zamanlar oysa. Şimdi gördüğü tablo yorgun ve ihtiyar elleri titreyen bir ressamdan çıkmamışçasına kötü ve anlamsızdı. Dışarının uğultulu sesleri arasında bir tek Mecnun’un sesi duyuluyordu ama eksik gelmişti bir şeyler Leylaya. Kulaklarını okşamadı aşkın nameleri müzik değişmişti sanki.
Leyla, Mecnun’un ellerine dokundu titreyen ellerinle. Sevdiğinin elleri eskisi gibi sıcak değildi ve tutkunun terlemeleri yoktu avuçlarında. Mecnun dedi sende değişmişsin benim gibi, yıllar senide yormuş. Leyla dedi uzun zaman geçti, zaman ve acılar yoruyor yüreği ve bedeni. Sonra Leyla bağımlılıklarım dan kurtuldum ondan bedenimdeki kötüye giden değişimlerim ama bilirsin eskisi gibi olurum. Yine tanıdığın eski ben olurum belki de. Bağımlılıklarımdan vazgeçtim ama bir sana kaldı tiryakiliğim seni bırakıp atamadım kötü habismişcesine kalbimden. Mecnun dedi kötüde olsa ayrılmıyor sevdiklerinden. Bende sensizliğe alışamadım bunca yıldan sonra. Keşke boşa geçmeseydi onca zaman ve keşkem olmasaydın dedi Mecnun. Leyla belki buydu olması gereken geçmişi düşünüp üzülmek nafile şimdi giden yılların ardından.
Leyla baktı kalbine dinledi kalbinin seslerini. Mecnun dilsizdi sanki lal olmuştu. Bir zamanlar aşkla şakırken oysa şimdi dut yemiş bülbüle dönmüştü gül fidanın dibinde. Mahsun kalmıştı bülbülde gülde aşk ölmüş müydü acaba? Mecnun anlatıyordu Leyla ya kaçan zamanı telefi etmeye çalışırmışcasına. Leyla duymuyordu onu kulakları kalbinin sessizliklerinde belki bir melodi duyar ümidiyle. Leyla, bir zamanlar aşık olduğu adama baktı sanki sessiz sinema izliyor gibi Mecnun’un dudakları kımıldıyordu ama sesi duyulmuyordu. Leyla’nın kalbine ses gitmiyordu. Sanki Leyla’nın kalbi, Aşkın sesine izole edilmiş bir oda misali duymuyordu.
Leyla, Mecnun’un gözlerine bakarak sordu, mutlu muydun bunca zaman zarfında. Mecnun’un gözleri daldı ve bir bulut geçti gözlerinden mutlu değildim ama sorumluluklarımı yapmanın huzuru vardı içimde dedi. Sonra Mecnun sordu aynı soruyu, Leyla yalan mı söylemeli burnu havada, yoksa aşkın acısından ağladığı gecelerimi anlatmalıydı. Mutlu olsak ne işimiz var şimdi burada ve ikimizin kaçamak bakışlarında dedi. Gözlerindeki yağan hüzün incilerini saklamak için başını öne eğdi.
Leyla kaçan zamanı mı yakalamaya geldin bunca zaman sonra, yoksa bıraktığın yerde aşkın duruyor mu diye görmek miydi niyetin? Mecnun, sevdiği kadının sitemli sözlerine cevabı yoktu sustu. Ben dedi öksürüp boğazını temizledik den sonra. Ben çok uzaklara gidiyorum, ben ve sorumluluklarım buradan çok uzaklara. Seni son defa görmek istedim ölmeden, bellimi olur görmem seni belki bundan sonra. Leyla gelmeyecek misin bir daha gittiğin yerden dedi sanki içini bir hüzün kapladı. Üzüldü ama kendi için mi yoksa onun için mi bilemedi. Yıllar önce gitme demişti seni görmesem de nefesini hissederim yüzümde çok uzakta olmayınca. Sen gidersen demişti araya okyanuslar ve dağlar girecek o kadar uzaktan hissedemem nefesini kalbimde. Mecnun dinlemişti sevdasını gitmemişti uzak dönülmez ülkelere. Belki yine Leyla’nın gitme demesini bekliyordu Mecnun. Leyla baktı aşkının gözlerine umut kıvılcımları gördü ama gözlerini çevirdi başka yöne. Leyla, baktı eskimiş aşkla ve kırağı yemiş çiğdem misali gönlüne sadece GİT dedi usulca. Gitmen gerekiyor biten aşkın ve sevdanın ardından matem elbisesi giymeye gerek yok bundan sonra dedi. Mecnun, belki kal der umuduyla baktı Sevda’nın gözlerine.
Leyla anlamıştı geçen zaman zaafında aşkını fazla abartmış ve ateşler yakmıştı içinde. Aşk hep yansın kalbinde diye. Şimdi hayatı boyunca sevdiği adam karşısındaydı ama ateş sönmüştü birden bire gökten yağan zaman yağmurları yağınca üzerine. Yolun açık olsun, beni unutma ve kalbinin kenar köşesinde sakla ufacıkta olsa yeri, sakla kalbinde dedi Leyla. Mecnun hafızamı yitirdiğim zaman sakladığım yeri bilemeyeceğim belki ama sen yine orada kalacaksın ben hatırlamasam bile dedi. Leyla’nın hüzünlü bakışlarına. Leyla bunca zaman kalbini kilitlemişti sadece sevdiği var diye içinde ve kimse girmesin diye. Leyla kalbinin zincirlerini çıkardı kilidinden, Aşkını söktü kalbinden zaten eğreti kökleri kalmıştı kalbe tutunan. Kalbinin zincirlerini ve titreyen mum ışığı gibi zayıf aşkını, Mecnun’un avuçlarına bıraktı usulca.
Sonra kalktı oturduğu yerden sanki zaman durmuş herkes heykelleşmişti birden. Ellerini tuttu aşkının sonra gözlerine baktı son kez. Sonra sarıldı biliyordu Leyla, bu son kokusunu içine çekişiydi. Leyla farkına vardı ki artık aşk kokmuyordu teni. Tutkudan eserde yoktu sadece zamanın naftalin kokusu sinmişti Mecnun’un üzerine. Leyla, Mecnun’una sarıldı son defa ve kulağına sokuldu usulca. ELVEDA MECNUN dedi. Ayrıldı Mecnun’un kollarından arkasını dönüp gitti hızlı adımlarla. Arkasına dönüp bakmadı bir zamanlar deliler gibi aşık olduğu adama. Mecnun artık Leyla’nın Mecnun’u değildi. Artık geçmiş geçmiş de kalmalıydı ve genç olmasa da hayata devam etmeliydi. Sonra kendini ve kalbini dinledi sanki hafiflemişti. Zincirlerini ve aşkını bırakmıştı bunca yıl boşuna mı ezilmişti ağırlıklarının altında. Yine de içine bir hüzün kapladı, yağmur bulutları indi gözlerine. Nedense kendini özgür hissetti ve tekrarladı yolda yürürken, ELVEDA AŞK
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
27.5.2012
YORUMLAR
Yine anlatımıyla harika bir yazı Eraycım. Senin o güzel yüreğin hiç susmasın. Bizlerde her daim okuyabilelim. Kucak dolusu sevgilerimle...
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
sevgiler
aşka veda edebilmekte yürek işi önce aşk veda eder insanın veda etmesi daha sonra olur kanısındayım emeğinize sağlık saygılarımla selamlar
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
evet zamanı geldiğinde bırakıp gitmek gerekiyor
teşekkürler
saygılar
bekir odaci
gerçek bir aşk yaşanmış ancak zaman içerisinde hayatın getirdiği sorumluluklar arasında küllenmiş.Leyla hep derinden sevmiş hiç unutmamış.aşka sadık kalmış.
Mecnun daha mantıklı hareket etmiş ve hayatı yaşamaya çalışmış.Bu yaştan sonra aşk yaşansa ne olurki sadece acı ve hüzün verir.
En iyisi anılarda kalsın daha iyi.Zaten yazarda öyle yapmış.
kaleminiz daim olsun.
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
yorumunuz için teşekkürler
saygılar
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
sevgiler
"bir zamanlar aşık olduğu adama baktı sanki sessiz sinama izliyor gibi" bu yazıyı okurken hayalimde bir sinama filmi canlandı başrollerde herhangi birileri duygu dolu anlar yaşattın,yağmur bulutları geldi gözlerime üzdün beni hemde çok sevgilerimle...
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
teşekkürler
sevgiler