ALDIRMA GÖNÜL
ALDIRMA GÖNNÜL ALDIRMA”
Allah kimseyi düşürmesin. O zindanlar, o hücreler, o koğuşlar, o prangalar… Hapishanemizden söz ediyorum, en ünlü hapishanemizden; Sinop Hapishanesinden.
Birkaç sene önce turizme açılan hapishanenin girişinde uçtan uca yarım metreyi aşan bıyıkları, heybetli tespihi ve ökçesine bastığı Çarşamba Ayakkabısıyla “PALA” karşılıyor grubumuzu.
Bacak bacak üstüne atmış, bir köşede muhteşem tespihini çekmekte olan “Pala’yı” kimse bir şeye benzetememiş; şaşkın şaşkın dolaşıyorduk önceleri.
“Sinop Cezaevini gezdin mi gezdim. Cezaevi böyle gezilmez.” Cümleleriyle söze giren “Pala” uzman bir kılavuz ustalığıyla gezdiriyor grubumuzu…
27 sene gardiyanlık yapmış. “Kamusal alanda böyle bıyıkla gezilmez.” Diyenlere “meclistekiler sakalını keserlerse ben de bıyığımı keserim sözleriyle karşı çıkarak bıyığımı korudum” diyor. Buraya düşen yakın zamanın ünlü kabadayılarını sayıyor ad, ad…
Dışarıda hava atanların burada nasıl uysallaştıklarını, haftada bir yarım saatlik hamam sefalarını, hücre ya da zindana atılanların jilet, kravat, kemer ve çarşaf gibi bedenlerine zarar verecek eşyalardan nasıl arındırıldıklarını, havalandırma koşullarını, kısaca hapishane şartlarını ayrıntılarıyla sayıp döküyor.
“İdam mahkûmu, babasını bile öldürmekten çekinmez” diyor. Cezası kesinleşen mahkûm yeni bir suç işlerse yeniden dava açılıyor. Dava sonuçlanana kadar suçlu yaşama şansını elde ediyormuş. Çünkü herhangi bir davası devam eden suçlu, mahkeme bitene kadar asılamıyormuş.
Film çekmeye gelmişlerdi. Ferhan Şensoy ve arkadaşlarını burada soydum, donuna kadar. Son zamanlarda atv de gösterilen “köpek” dizisi burada çekildi. Kızın idam sahnesi şurada gerçekleşti…
Yüksekçe bir yeri işaret ediyor: Sabahattin Ali ünlü şiirini orada besteledi. (Yazdı demek istiyor.)
“Dışarda deli dalgalar, gelir duvarları yalar” diyor.
Şimdi niye yalamıyor? Çünkü belediye denizi doldurup yol yaptı. Böylece deniz kıyısındaki duvar içeride kaldı.
Cezaevi koşullarına dayanamayıp intihar edenler, firara yeltenenler de oluyor. Çarşafları saç örgüsü gibi örüp, jandarmanın uyumasından yararlanıp duvardan aşağı sarkan; yarısında ipin kopmasıyla denize düşenleri mi, kanalizasyon yoluyla denize ulaşmaya çalışanları mı? Hangi birini sayayım!...
Pala’nın açıklamaları eşliğinde gezerken hangimizin kafasında neler geçiyordu kim bilir?
Hükümlülere mi acıyorduk, onların zarar verdikleri insanlara, ya da kurumlara mı?
Aracımıza bindikten sonra “Pala”yla neden resim çektirmediğimize hayıflandık. Muhsin Bey koştu ya koydunsa bul “Pala”yı. Yerinde yeller esiyor. O, evinin yolunu tutmuş bile çoktaan…
Turizme açılmış ünlü bir cezaevi gezisi, böyle başladı böyle devam etti, böyle bitti
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.