- 1878 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Mutluluk ve Yaşamak Üzerine!.
Bu ölümlü dünyada mutlak bir mutluluk yoktur. Her mutluluk kendi içinde bir zehir taşır, yahut, dışarıdan gelen bir zehirle zehirlenir. Cheov
İçimizdeki yaşam coşkularıyla yürürken hayatın uzun yollarında, bir haykırışla dökülüp düşlerimizin gölgesinde soluklanırken, en çok çocukluğumuzu özler, anıların sığınaklarında vazgeçilmez bir türküyü söyleriz.
Hayatın engebeli yollarında hep açık kalmış bir yarayla dolaştıkça, yaşam zorluklarıyla ve ekonomik sarsıntılarla yaşadığımız bu camdan kubbe altında hep bir amaç için yaşadığımızı, amacımızın peşinde titrek bir gölge gibi yürüdüğümüzü kabul ederiz.
Yaşamak üzerine, mutluluk üzerine öyle anlamlı, öyle sıra dışı sözler yazılmıştır ki, bugüne dek ne için yaşadığımızdan çok, nasıl yaşamak istediğimizin kurgusuyla tükenmiştir ömürlerimiz. Gelişen dünyamızda hızlı bir değişim sürecine yetişemiyoruz. Çoğalan imkânlar eski değerlerimizi bir bir alıp götürürken, eski yaşantıya özlemi de beraberinde getiriyor. Müthiş bir evrim geçirerek, özümüzdeki güzellikleri hızla yitirerek yaşayıp gidiyoruz bu çelişkili atlasta.
Hayat felsefesi üzerine, sağlıklı ve mutlu yaşamanın uğruna feda edilen onca değer, onca çelişkiyi de beraberinde getiriyor. Üç adımlık bir yola varmak için ulaşım araçlarını tercih ediyoruz, yetmedi özel arabamızla savurgan bir aymazlıkla bu çelişkili atlasta sağlığımızı hiçe sayıyoruz. Oysa yaşı 80’i geçmiş bir insanın enerji kaynağını sorduğunuzda alacağınız cevap basit, ama gerçekçidir. Önce yaşamayı sevmek, sonra yürümek ve hayatı Ti’ye almak.. Doğrusu da budur ve ben çevremdeki Osman Şan amcamdan bunu çok iyi gözleyebiliyorum. Ondaki yaşam aşkı, ondaki yaşamak felsefesi kıskanılacak kadar özel ve asil. Ellerinden hürmetle öpüyorum ve daha nice yıllara Osman Amca diyorum…
HAYAT AYRINTILARDA GİZLİ
Mutluluk üzerine bir öykü. Bu alıntıyı sizlerle paylaşmak istedim. ‘Ailesi ve kendisini seven hiç kimsesi olmayan bir yetim kızla ilgili çok güzel bir masal vardır. Kendini çok ama çok üzgün ve yalnız hissettiği bir gün, çayırda yürürken, bir çalıya küçük bir kelebeğin takıldığını görür. Kendini kurtarmak için çabaladıkça, dikenler onun narin bedenini daha çok hırpalar. Küçük yetim kız dikkatle kelebeği kurtarır. Uçup gitmek yerine, kelebek güzel bir periye dönüşür. Kız gözlerine inanamaz.
Peri, kıza, "Senin eşsiz iyi kalpli davranışın için, sana bir dilek dileme hakkı veriyorum."der.
Kız bir an düşünür, sonra "Mutlu olmak istiyorum." der.
Peri "Peki" der, ona doğru eğilir ve kulağına fısıldar. Sonra da ortadan kaybolur.
Kız büyüdüğü sürece, ondan daha mutlu kimse yoktur. Herkes ona mutluluğunun sırrını sorar. O ise gülümser ve "Sırrım, küçük bir kızken iyi kalpli bir periyi dinlemiş olmamdır."der.
Yaşlanıp, ölüm döşeğine düştüğünde, komşuları etrafına toplanırlar. Sırrının da onunla birlikte yitip gitmesinden korkmaktadırlar. "Lütfen bize söyle" diye yalvarırlar. "İyi peri sana ne dedi?"
Sevimli yaşlı kadın gülümser ve "Bana şöyle söyledi" der:"ne kadar güvende, ne kadar yaşlı ya da genç, zengin ya da fakir olursa olsun herkesin sana ihtiyacı var"
KÜÇÜK BİR NOT: Kim demiş " Mutlu olmak zor diye " hayatı ince detayla yaşayan insanlar ufacık olaylarla mutlu olurlar. Uyandığında yastığının altında bulduğu sevgi dolu bir not, sevgilisine sürpriz yapmak ....
GÜLÜMSEYİN HAYATA!
Her mevsim yenilenen, yağmuruyla, rüzgârıyla, karıyla ve boranıyla müthiş bir değişimi gözlerimizin önüne seren yaşam gerçeğini algıladıkça, izledikçe ve bu değişimleri ruhumuzla karşılaştırdığımızda mutluluk aslında insanın yaşadığı rutin hayatın bir üçlemesi şeklinde çıkıyor karşımıza. Düşlerimizin peşinde sürüklenirken, vakitsiz yağmurlarda ıslanıveririz, göğsümüzdeki yaşam atışlarıyla, dudaklarımızdaki mutluluk şarkılarıyla bir deniz kıyısında yürüdüğümüzde hayata neden sıkı sıkıya sarılmadığımızı düşleriz. Uçsuz bucaksız denizler, az ötesindeki yüce dağlar bize çok şey anlatır aslında.
Hayat direncimize geçirgenlik veren bu görsel güzellikler, ömrünü tamamlayan ve toprağa düşen bir tohumun hikâyesinde gizlidir. Sadece bir mevsim rengârenk olan bir çiçek mevsimlerin değişimiyle önce toprağa düşer, rüzgârla savrulur ve geçen günlere yaslanarak baharı bekler sabırla. Yağmuru bekler, sabahların yaşam çiyini içerek yeniden filizlenir ve bu değişim asırlarca bu şekilde devam eder.
Her sabah aynalara gülümsemeyi bir alışkanlık haline getirerek yaşamın titrek ışıklarına mutlu bir gülücük olabilmek çok zor değil aslında. Yüreğimizdeki kanamaları, ruhumuzdaki artçı depremleri görmezden gelerek ömrümüzü daha yaşanılır bir hale getirmek, kirlenmiş düşüncelerimizden arınarak tıpkı bir çiçeğin döngüsü gibi yaşamın içindeki mutluluk karelerinde yer almak o kadar mümkün ki. Önemli olan bunu gönülden isteyebilmek.
Selahattin Yetgin