- 686 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Kanamalı Bir Sancı Yaratıyor Bu Bakışlar Ruhumda...
Hoyrat bir düşünce, aymaz bir duruş, boşverilmiş umutlar, durgun bir yaşam, sürgün istekler, belki de son duruşuydu aşkın...
Kanamalı bir sancı yaratıyor bu bakışlar ruhumda... Boş verilmiş hayatın sancıları düşüyor omuzlarıma, bir ruh bozukluğu bu başıboş dolaşmalar, kimi kime tercih etmeliydim, en önemlisi kimdi, değer üstü değerli olan kimdi, nedenleri vardı bu aşkın, boşverilmişlikle haytalığa yakışmıyordu bu aşk, sadece zamana yayılıyordu tüm istekler, kaçışlar ve karanlıklar birbirini bir korkuda tamamlıyordu, korkuyordum aslında kaybetmekten aşkı, korkuyordum aşkın ardındaki gölgeliklerde kaybolmaktan...
Zorlamasına geçen günlerdi bunlar ve ben zamanı zorluyordum veya zamanda kayboluyordum acıların pervazlarından çıkarak...
Oysa düşlerimi zorlayan O ne diğerleriydi, ne diğeriydi ki onun ayrıcalıklığıydı aşkla duruşu...
Bizi anlatan her cümle eksik, bizimle yaşayan çabuk gidiyor, bizim dediğimiz şarkılar çok kısa, sevdim derken ömür bitiyor, bu acı bize çok fazla derken bir yığın, bir yığın daha geliyor üstümüze, yeter artık dedikçe sesimiz ya boğuluyor ya da feryada dönüşüp dağlardan yankı olup dönüyor, ben şaştım bu hayatın çilesinden, ne söylesem yüreğimi deliyor veya sevgi ağlıyor, bu dünyadan başka iş mi yok ki her hareket üstümde eriyor, en iyisi boş veriyorum artık çilenin acısına, boş veriyorum nefesin sesine...
Yine de korkuyorum arkamdan belki bir ağlayan çıkar ki zaman geliyor ona da boşveriyorum...
Cana yakın can yakınıyor, bu sevda uzak bize, gülmeler yasak bize, kahır kasvet getirdi, el tutuşup koşmalar uzak bize...
Her şey yarımdı, her şey rastgeleydi, ne tam bir sen olabildim, ne de tam bir benle olabildin...
Her şeyin ardına özlemle bakmak kaderimdi, ne bana gelebiliyor, ne gidebiliyor, ne de senle olabiliyordum...
Rastgele nefesler bizimdi, rastgele bakışlardı bize kalan ve bir hayatın içinde kaybolmamak için zamanın içindeki vuruşlarda hasrettik...
Tek şey vardı senden bana kalan bir resim ve resme yüklenmiş binlerce anı ve en önemlisi bu anıların çoğu acıya çıkan bir kapıydı velhasıl hayatın zorlanmasına çıkan her şey asılmıştı o resme ama artık her resme yaslanmaya hazırım, hayata hazırım, acılara hazırım, senin yokluğuna hazırım, yalnızlığın çivilerinin omuzlarıma çakılmasına hazırım, tüm gülüşleri boş vermeye, tüm yalnızlaşmaya ve de sensiz yaşanacak her şeye artık hazırım seni de boş vererek...
Geceler vardı yaşamda, gecelerde bir adam bir de kadın vardı hep uyanık, üzgün, mahzun, umut vardı içlerinde sadece beklemeyi öğrenmişlerdi acıların arasından, bir adam vardı çaresizdi kadına karşı, hep suçlu suçlu baktı gözlerine, hep ağlamaklı baktı ardından, bekledi yılların yaprak döküşlerini, bir kadın vardı hep adamın ardından düşler kurar, hep adam gibi adam için ağlardı sessizce, belki kendinden utanır belki de kendini umutlandırırdı, adam sevmeyi öğrendiğinde korkuyu öğrendi, tıpkı kadın gibi, sonra el tutuştular, bir anlık bakıştılar, korkmadan hayata, diz çökmemeye yemin etmişçesine, sonra el oldular eller oldular kayıplıklarına ah çekip yazgıyı yazdılar, dilleri sürçerek, yazgıya fermanlandılar umutsuzca, sonunda beklemeyi bekleyerek ağlamayı öğrendiler, sonra birbirlerinin omuzlarında geçmişe ağladılar, bekleyerek gülmeleri…
Oysa hayat zorluydu ve zorlanıyorlardı aslında daha çok...
Zorlanacaklardı zorlanabildikleri kadar ki zorlu aşkın sahipleri olacaklardı...
Elbette yalnızlık var kaderimizde, elbette yalnızlıkla çıldırasıya zamanlar var kaderimizde, elbette yaşamdan vazgeçtiğimiz zamanlar var kaderimizde ama insan çoğu zaman etrafındakilerle kalabalıklaşır, işte o an zamanıdır kendimizi kalabalık hissettiğimiz ama asıl yüreğimizdir kalabalıklaştığımız bu da etrafımızdaki sıkı dostlardır yalnızlığımızı gizlediğimiz, bir de yanıldıklarımız vardır bizi yalnızlaştıran, en çok da çok sevdiğimiz dediklerimiz vardır, bizi yalnızlaştıran, işte o anlardır yalnızımsı seslerle hıçkırdığımız zamanlar, umutlarımızı umutsuzluğa attığımız, çoğu zaman kendimize yalvardığımız, işte o anlardır ki çaresizce yalnızım dediğimiz…
Beni bir kadın kendine benzetti ben onu kendime benzetirken, hep düşünürüm öncelik kimdeydi diye...
Adam kadına bir eski zaman aşk kahramanlarının olduğu bir masal anlat der, kadınsa, sen o masalın içinde yoksun çünkü daha seni öldüremedim masal yapmak için der, oturup müşterek bir masal yazarlar ki o masalların kahramanlarını tanır masal dinleyen aşıklar ve masal mutlu sonla bitsin diye dua ederler, dünyada çok az aşk vardır mutlu sonla biterken masal kahramanlarına dua edilsin... Ve onlar kendi masallarını kendileri yazdılar dünyadaki sevgiden kaybolmamak için...
Eksik cümle şuydu aslında bu yazının tamlanması için... Onlar aynı şarkıyı uzaklardayken bile dinlerken onlar bir birleri için yaşayıp ölmek istediler... Aslında bu da bir gerçekti ölürüm senin yoluna derken ve biliyorlardı ölümden sonra ki el tutuşmalarının da var olduğunu...
Her zaman gece, her zaman siyahlık, her zaman kayıplıkla yaşamdı senin yokluğunda...
Gökyüzünde tüm yıldızların arasında
Küçük Ayı kümesi var
o kümeden
dördüncü yıldız
az biraz sönüktür
ve o sönük yıldıza bir dert küpü deriz
iki taraf da ona konuşur
kimin canı yanmışsa diğeri o an onu hisseder ve diğerini arar
tek cümle geçerlidir o an
şu an tüm ateş böcekleri ile ismini yazdırdım karanlığın en koyusuna
ve ben de haykırıyorum beni hissettiğini biliyorum diye
ve sadece o yıldıza bak adımı tekrarla dert anlatma ben senin acılarını içimde hissederim
boynumdan aldığım terli avucumla sana terimi gönderdim
hisset beni
ben seni hissettim
dertlenme
ben de dertlenmeyeyim
zorlayacağız bu gün de hayatı
ve biz bu zorluklardan güçlenerek çıkacağız…
Ve söylem devam eder
tek kelimede birleşirler
ben de sende severek kaldım
ben de sende severek kaldım
ben de sende severek kaldım derler karşılıklı
ve iki avuç o yıldız altındaz
gece yarılarına altı çeyrek kala
hasret sonsuza uzar…
Seni hasretin kahrıyla alkışlarken, o kahır alkışlarının seslerinin resmini ileteceğim sana, o zaman inanırsın sanırım çektiğim acılara...
Söylenecek son sözler söylenmiş gibi ama yine de eksik bu yaşamın cümleleri, herkesin bir baharı vardır, kışı sahiplenen kimse yoktur aslında, belki de biz yanlış yaşadık yaşadıklarımızı, belki tek kusurumuz vermek ve adanmaktı...
Aslında taş taş üstüne yığılmış sanki, oysa dibi çürüyecekti zamana karşı hayatın…
İşte o gecenin loş ve ıslak kokusuna dalıyorum adımlarımı aksatmadan, durmayasıya koşuyorum sana doğru belki umut belki de umutsuzluktu cebelleştiğim...
Sadece geceye yalvarıyordum uzaklardaki sen sesini saklamak için, bir telaş bu uzaklara yapışan, hasreti astım yafta ile boynuma, ölesiye sen isteği bu yalvarışların ardında kalan, sana koşmak kopmak ölüm düşlerinden, sana koşmak varmak vuslata, sana koşmak beklemekten öte varmak ve sen karanlıklarımdaki yalnızlığımı tamlayan ve ben artık sana bağladım tüm isteklerimin ardındaki düşünceleri, .
Galiba sen oluyorum yavaş yavaş benden çıktıkça, sen oluyorum senleşerek bıkıp usanmadan…
Pişmanlıksız bir yaşama koşmaktı sen olmak, işte pervasız kalamadığım an düşünceleri bunlar…
Mustafa Yılmaz
YORUMLAR
Gözlerim hep nemli bakıyor
Seni düşünmekten artık usandım demiyorum.Seni düşünceme ilikledim.Aklımda oluşun, yüreğimi dolduruşun,Daralsada özleminden yüreğim, seni asla ama asla çözmeyecek oluşum...bilmeni istedim.
Söz verdim işte ben kendi kendime. Yokluğunda iliklenen sen iliklerime, İşle bakim ne kadar işlersen düşüncelerime o kadar sensin elbette bende.
Dün çıktım dışarıya, şöyle bir gezmek için. Yalnızdım seni ve düşüncelerimi bıraktım, O sana özel olan yerde mi sanıyorsun? yo yanılıyorsun, seni hiç bırakabilirmiyim. ben nerde, sen orda. Hemde iliklerime iliklenmiş halde.
Arama sorma beni dedim kendi kendime, küstüm ya ben senin aklımdaki hayalinle. Ah yürek, şarkılardan fala başladı, sanki senin haberin varmış gibi, teselli umuduyla her şarkı sözünden bir sana benzerlik, senden bir nefes aradı...
Komik biliyorum. Yarım asrı geride bırakmışken seninle bir gelecek düşlemek çok komik, hemde yolun inişinde tökezlemeler başlamışken.
Bu ne haller böyle diyorum. Seni özlerken kaçıp sana gelmeler istiyorum.. Uzakta olsan, kısa artık yollar biliyorum. Bir gün çıkıp sana gelmek, seni şaşırtmak istiyorum.
neden seni düşüncemde olduğun gibi, neden seni rüyalarıma geldiğin gibi sevemiyor göremiyorum. Sanal mı kalmalı bu sevgi, sadece sözdemi olmalı? ya yürek o ne olacak?
ben ona mezar kazmadım sen gibi. Hala elimde kazma ve kürek.
Ne garip değil mi?
Bende uzakta, senden alıp gittiğim yalnızlıkla örtünmüşken geceyi üstüme, sen geldin aklıma ..
Ürperdi yüreğim birden bire ve seni iliklemişken yıllar öncesi iliklerime, kulağım takıldı gecenin bu yarısında dışardan gelen seslere..
şarkılar mırıldanır gibiydi bir yerlerde birisi, duyduklarımı çözmeye uğraştı beynim. Hiç kalp olmadan bir iş yaptığını görmedim şu aklın. Yine karıştı, arap saçı gibi oldu. Nasıl çözerim sen omadan, nasıl üstesinden gelirim söyle bu aşkın...
Bende teselliyi şarkılarda bulmaya başladım. tuttuğum her şarkıda seni ve geride kalışını yaşadım.
Bu gün yola çıkıyorum. Hadi gözün aydın ..
Mustafa YILMAZ
Ve
Bu anlar yaşamdan kopup düşüncelere dalma zamanlarıdır, tüm istekleri yapıştırırsın olamayacağını bile bile, dalarsın düş haline...
Bir anda umulmazı yaşarsın senden alınanlar bir başkasından geri gelir, arzu edersin yaşamın her karesindeki kendinin gülüşlerini, umulmaz bir iç gülüşün oluşur gözlerde aradığın gülüşleri görmek istedikçe, en son gülüştür oysa aklında kalan, bir başkadır aslında mutluluğun gülüşleri, beklediğindir aslında farkındasızlıkla bu gülüşler, yol açılır uzak düşlere, kimsesizliğini unuttuğun anlardır o anlar ki, saklı gülüşler çıkar ortaya umudun kol gezdiği kulvarlarda bulursun kendini bir gülümsemenin ardına takıldıkça, hep çıkmazlardadır aslında düşüncelerdeki hayaller, belkisiz bir bakışı alırsın göz diplerine umudun son noktasıdır bu bekleyişe sahip olmak, gel, bir daha gel dersin mutluluk çerçevelerinde kalmak için, belki de ilk olmayan yakarışlardır bunlar özlemi tutmak için, en son beklenmedik bir cümlen akar dil uçlarında hadi artık bekletme gel bir kez olmasın ama derken bile bir kez olsun demeğe rıza gösterirken, aslında doyumsuzluktur bunlar aslolan vuslattır aslında, sevginin kökleridir bunlar, beklemenin ardına sarılan...
mustafa yılmaz