Du’ Dağında Üşüdüm Dilgül
hayrettin taylan
Belki diyorum , belkilerde kalmayanlarımız var. Keşkelerimizi kızartan gerçeklerin seline salına salına gül olsan. Anlasan beni.
Yüreğime yağmurlar serpildi. Sözlerin damla damla içimde.
Bir gün , bir gül şehri olursun.Kokun yayılır sol yanıma. Mazimin sevda dikenlerini batmasın sinene.
*Yaşamakla yazmak kardeş değil. Belki doğarsın güllerin güneşiyle.
*Yazgının prangası peşinatsız sen ödemeleri sunarken.Geldiysem sahiline , kıyıcı yapma .İçimdeki aşk kayalarına çarpılmayı dene.
-G’özlerine benziyor özleyişim.Senin kadar sana yakın bir yakınılma buharındayım. Y’amaçlarına yağmak için senli günler beklemekteyim.
Üşür sensizliğim.Varsıl düşlerin yansır gecelerime. Yanımda oluşunu tümler umudun tan küresi.
-Yürek kürenin güneyine gelir sevi penguenleri. Dilime güller ektin, gülüme diller ekledin.
-Bir dil şehrisin . Sözcükler ve gönüller cadde cadde büyümekte. Aşk saçan gözlerin aydınlatır yarınları, yarimleri.
Yine kendime gittiğim sen sonrası, ben sonrası, sonraların da sonrasını anlatan sonrasızlığın sızılarında sözsüz sazların dili olup gönlüne metelik atıyorum.
-Müebbet bir ilginin adresisin.İsimsiz kalışlarını seçtim.
*********
Güllerin yapraklarına yazılan masalların kırmızılarındasın.
Kırmızı, kırmızı ,şu gelen kimin kızı. Bir kızıl kıyamet getirmiş sevdaya.
Yakıp gidiyor bu içsel muammanın yelkencisini.Denizin neden sığ, suların neden aşka berrak.
-Uçurum uçurum şelalelerinden düştüm , düşlerim su üstünde, sen yüreğimin en üstünde.Üst benliğin işaret ettiği bilinç gülüsün.
-Kokun kadar ömrün artsın dünyamda.
***********
-“Du’dağın ne kadar yüksek. Öpülecek çiçekler yetişmiş. Rujlarının sakladığı yeşilliklerle kaplı. Nefessiz bıraktığın tepelerin var. Zirvene geldim.
-Çektim ciğerlerime kadar hevesinin rüzgarını. Meltemlerin esip gürledi.
Yaşanmanın ak duvağına yazıldı yazgımız. Yürüdüm durdum Du’dağında.
-Senin olmak istediğin yamaçların yeri gibi kalakaldım.
Yeşil umutlarımı sende topladım. Yağmuru çok Du’dağının. Öptükçe artan istemlerin buhurları var.
-Sislerin içinde, hislerin sol yanında. Özeldi Du’dağın. Hiç dokunulmayacak uç’urumlarımların vardı.
-Uçarılarım dağcı, tırmandılar en istendik yere. Meşru ve hoşluk yan yana geldi.
-Sevilerimle dağıldım Du’dağında. Duçardım sana karşı. Bir ka’dın vardı, bin kadim kadını cebinden aşıran.
Bir yürek damıtırken toplandı okyanuslarım sana.Islandım durdum sevginle.
-Yunus gibi Yusufluğumu ıslattım gecelere.
Kırılmış gül dalların bahçıvanıyım, kırılmayacak ummanlarım var .Umarım beğenirsin gözlerinle yüzmeyi, yüreğinle süzmeyi, ilginle derin mevzuluğun kumrusu olmayı.
-Hadi öp beni beni sevgilerden.
Bu sensizlik coğrafyam güzel dünyanın paftalarında erimesin.Bir atlas gibi içimdesin.Renk renk , renkli dünyan siniyor. Her renkten bir hayat sun.
-Henüz yaşamadığın kentlerim var. Henüz derinliğini keşfetmediğin keşf-i zünunlarım var.
-Gurbet gurbet aşk kesildi uzaklarım. Hadi kendine git önce, kendine geldiğin ilk yerin aynasına bak.Beni göreceksin, güleç yüzlü ve Du’dağlarında gezinmiş bir aşk aslanı göreceksin.Ürkek ceylanların etrafında fır döndüğü
Belki bilmeyeceksin.Onu yüreğini sana kırmızı hala yapmışken uzak kalarak üzüntülere hamilelik testi yaptırma Dilgül.
-Ben sende kalan Fil Dişi Kulesinin kadimiyim.Bilinç kulemde senli demlerin adresiz yaşanırlığı akar.
-Bir gül ektim dilimde. Bir dil konuştu gülümle. Gönlün gülü olup, gülün dili kalıp dilin gül sözcükleriyle yaşama alıştık bilesin Dilgül.