- 868 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
AYNADAKİ RESİM
AYNADAKİ RESİM
Tarih: 1992
Yer: Trabzon Arsin Yeşilyalı Merkez Kuran Kursu
Burası, Karadeniz’in kıyısında bir kur’an kursu. Kıyısında dediysek tam kıyısında, denize sıfır, hatta Karadeniz hırçınlaşıp coştuğu zaman dalgalar zemin katta yemekhanenin camına vurur. Kursun önünde uzayıp giden yemyeşil fındık tarlaları vardır. Az ileride küçük bir dere dökülmektedir Karadeniz’e. Hemen yan tarafında cami, önünde Karadeniz otoyolu, yolun karşısında dükkânlar ,şirin kasabadır Yeşilyalı. Eski adı Falkoz’dur. Pek dindar bir kasaba değildi eskiden. Kumar oynanırmış kahvelerde. Bir gecede tırlar el değiştirir, kavga gürültü eksik olmazmış. Nasıl olduysa Kuran kursu yapılmış, kasaba biraz sükûnete kavuşmuş ama yinede kasaba çok dindarlaşmamış. Kursa uzak olsa da içki içilen restaurantlar hala vardır. Arsinliler sert, kavgacı insanlardır. Halk arasında şöyle bir söz dolaşır; “akrep Arsinliyi sokmuşta akrep ölmüş”. İnsanlar nasıl olursa olsunlar kurs talebelerini severlerdi.
Kurs beş katlı betonarme binadır. Zemin kat yemekhane, birinci katta derslikler üst katlarda yatakhaneler vardır. Kurs müdürü Ahmet hocadır. Sert yapılı olmasına rağmen çok adaletli biri idi. Öğrenciye dayak atılmasına müsaade etmezdi. Hocaların karakterleri de çeşit çeşit idi. Kemal hoca en iyi hafızları yetiştirir Yusuf hoca yumuşak huylu, Halil hoca hepten mülayim idi. Halil hocanın lakabı “imam “dı. Mustafa hoca disiplinli idi.
Çoğunluğu fakir aile olan öğrencilerde çeşit çeşit karakterde idi. Bahri denizi seyretmeyi sever, kemal kungfu filmi seyredip hareketleri taklit ederdi. Ferdi zor ezber yapar, Yasin güzel flüt çalardı. Sabah öğlene kadar ders verilir öğlen namazı kılınır yemek yenir ikindiden akşama kadar tenefüs. Akşam yatsıya kadar ders, saat 10 da yatış vardı. Yazın ikindiden sonra denize girilirdi. Cumartesi günleri televizyon kurulur kungfu filmi izlenirdi. Öğrenciler arasında garip alışkanlıklar vardı. Örneğin; saç teli biriktirmek. En iyi arkadaşının saç teli alınır kuranın arasında saklanırdı. Zeytin çekirdeklerinden tespih yapmakta bir başka uğraştı. Zeytin çekirdekleri silindir şeklini alıncaya kader duvara sürtülür yumuşak kısmı iğne ile delinir si. Bu işlem 33 tane çekirdeğe uygulanırdı. Bir 33 lük tespih en erken 20 günde biterdi. Bazen de betona kiremit parçası ile 16 ya 16 kareler çizilir, dama oynanırdı. Gri çakıl taşları bir oyuncunun, kırmızı kiremit parçası bir oyuncunun olurdu.
Yemekler güzeldi her sabah peynir, zeytin, helva, tereyağı kuru kayısı ve kuru üzüm çıkardı. Kurban bayramından sonra 15 gün boyunca her sabah kavurma da eklenirdi menüye. Öğlen yemekleri 6 çeşit diye yapılır nöbetçiler porselen tabaklarda dağıtılırdı. Nöbetçilik güzeldi. Zira nöbetçiler hem dersten kaytarırlar hem de yemekten sonra istedikleri yemeği yerlerdi.
Öğrencilerin hepsi güzel çocuklardı da Ayhan bir başka güzeldi. Yakışıklıydı, giyimine özen gösterirdi. Saçları her zaman taralıydı. Kibardı, kurstaki herkes tarafından sevilirdi. Kimseyi kırmamaya özen gösterirdi. Çalışkandı hafızlığı 3 yılda bitirmişti şimdi tekrar ediyor hafızlık sınavına hazırlanıyordu. 16 yaşında idi. Yalnız garip, mahzun bir hali vardı. Sanki annesi kurbana verilmiş bir kuzu gibiydi. Az konuşur az gülerdi.
Ayhan’ın bir aynası vardı. Hani şu bayanlarında kullandığı yuvarlak kapaklı cep aynalarındandı. Bazen aynaya bakıp yüzünü inceler, saçlarını tarardı. Aynanın kapağında solmuş bir kadın resmi vardı. Siyah saçları ortadan ayrılmış, mavi bir kazak giymiş gülümseyen çok güzel bir yüzü vardı. Ancak 22 yaşlarında olmalıydı. Ayhan bu resme dakikalarca bakar resmi öperdi. Bazen resme bakıp Fatiha okurdu. Aynayı kimseye vermez kesinlikle unutmazdı. Aynanın üstüne titrerdi.
Bir gün Ayhan aynayı açıp yüzünü inceleyip, saçlarını tararken en iyi arkadaşı Faruk kadın resmini görüp Ayhan’a sordu.
-Ayhan bu resimdeki kadın kim?
-Annem
-neden annenin resmini aynada taşıyorsun
-Annem ben 6 yaşındayken ölmüş. Ben annemi hayal meyal hatırlıyorum. Bu annemin tek resmi bu resme bakıp onu hatırlıyorum. Onu çok özlüyorum. Bu resim kaybolsa ölürüm.
-Ama bak resim iyice yıprandı yeniletsene.
-Ah keşke! Param olsa hem büyütüp hem resmi çoğaltmak isterim. Ama fotoğrafın filmi olmadığı için fotoğrafçılar çok para istiyor benim ise gücüm yok.
Ayhan yatarken aynayı yastığının altına koyardı. Bir sabah uyandığında aynayı yastığının altında bulamadı. Telaşla aynayı aramaya başladı. Dolabına baktı, halıların altına bakıyordu. Sonunda umudu tükendi. Sonra avucunda ancak bir paket bisküvi alacak kadar para gösterip bağırmaya başladı koğuşun içinde, dersaneler de:
-Aynamı gören var mı? Lütfen aynamı geri verin. Size para veririm. Lütfen o aynada annemin tek resmi var….
Hatta kurs müdürüne gidip olayı anlattı kurs arama yapılmasını istedi. Kurs müdürü Ahmet hoca;
-Tamam, oğlum, bakarız dedi
Ama arama yaptırmadı.
Faruk bir gün Ayhan’ı çağırdı. Yanına gelince;
-sana bir sürprizim var dedi.
Gözlerini bağladı. Onu iki kat üstteki yatakhaneye götürdü. Gözlerini açtı. Duvarlara büyük resimler asılmıştı. Bu annesinin resimleriydi. Ayhan sevinçten ağlamaya başladı. Faruk’a sarıldı. Faruk ;
-Ayhancığım seni üzdüğümüz için özür dileriz ama sen aynanı ya da resmi kimseye vermiyordun. Kurstaki arkadaşlar aramızda para topladık ve aynanı ödünç alıp resmi büyültüp çoğalttık, bir tanesini çerçeveletip duvara astık, diğerlerini indireceğiz.Ahmet hocanın da haberi vardı Ayrıca vesikalık şekilde de çoğalttık. Eğer ilerde resmi kaybedersen, zarfın içinde fotoğrafın film numarası var Trabzon da stüdyo Foto Nihat’a gidip numarayı söyleyip, düşük bir ücretle, yeniden çıkarttırabilirsin.
Faruk zarfı ve aynayı uzattı. Yatsı namazı kılındıktan sonra Ahmet hoca ayağa kalktı.
-Arkadaşlar Ayhan’ın annesi Selahattin kızı Asuman Hanım için hatim okuyacağız okumak isteyenler kalsın, okumak istemeyenler gidebilir dedi.
Mescitte çıt çıkmıyordu. Hiç kimse kıpırdamadı. Hâlbuki yatma vakti idi. Ahmet hoca;
-Madem herkes okuyacak cüzleri dağıtın dedi.
Kuranın yirmişer sayfa halinde 30 cüze bölünmüş kitapçıklar dağıtıldı. Buna cüz deniyordu. Herkes bir cüz okuyordu kursta 120 kişi vardı ve herkes bir cüz okuyunca 45 dakikada 4 hatim okundu. Ahmet hoca çok güzel bir dua yaptı ve duanın sonunda;
“ya rabbi bu hatmin okunmasına vesile olan hafız kardeşimiz Selahaddin kızı Asuman hanıma af ve mağfiretinle muamele et. Onun kabrini cennet bahçelerinden bir bahçe yap hesaplar görüldükten sonra onu cennetine koy. Geride kalanları onun hasreti ile yakma sabr-ı cemil ihsan et onlara.” Diye ayrıca belirtti.
Ayhan çok mutlu olmuştu. O gece rüyasında annesini gördü. Yemyeşil bahçelerde, çiçeklerin içinde gülüyordu, yanında gencecik kızlar ona hizmet ediyordu. Ayhan bir gönül ferahlığı mutluluk içinde uyandı rüyasını Faruk’a anlattı. Faruk;
-hayrolsun inşallah… Dedi
Ayhan Faruk’a
-Sana çok kızmıştım ama sana çok teşekkür ederim. Bu vesile ile annem için hatim okundu, dua edildi. Umulur ki annem kabrinde rahat eder. Sana hediye almak isterdim ama gücüm yok sana aynamı vereceğim ama annemin resmini alacağım, ister hatıra olarak saklarsın istersen kullanırsın.
Faruk;
-Teşekkür ederim ben ayna kullanmam ama bu aynayı bir ömür boyu hatıra olarak saklayacağım. Teşekkür ederim.
Ayhan’ın annesinin resimleri 3 gün duvarda asılı kaldı neden sonra uyarıya gerek kalmadan Ayhan resimleri güzelce söküp dolabına yerleştirdi. Yalnız çerçeveli resim kaldı duvarda. Kurstaki tek kadın resmi hatta dersanelerde asılı olan Atatürk resimleri dışında tek canlı resmiydi. Hafızlık sınavından sonra da Ayhan liseyi okurken de kursta kaldı bu yıllar boyunca da Ayhan’ın annesinin resmi duvarda kaldı