ŞİDDET ÜSTÜNE
Söz konusu şiddet, insanın var olmasıyla ortaya çıkmıştır. Bu olgu insanoğlunun toplumsallaşmaya başlamasıyla varlığını yoğun bir şekilde hissettirmiştir. Öyle ki, toplumun her alanında; evlerde, okullarda, hastanelerde, futbol sahalarında, sokaklarda insan ilişkilerinde büyük bir rol oynamaktadır.
Şiddetin temel sebepleri olarak şu etkenleri sayabiliriz: İnsanlar arasındaki sevgi, saygı, hoşgörü eksikliği, eğitim seviyesinin yetersizliği, düşüncelerdeki fanatizm.
Toplumun huzurunu kaçıran ve insanlara maddi, manevi zarar veren bu eylemi en aza indirmek için, nesillerimize küçük yaşlardan itibaren insanları sevmek, onlara hoşgörülü olmak öğretilmeli ve yaşatılmalıdır. Bunun yanında eğitim seviyesi iyi durumda olan bir nesil şiddette uzak kalacaktır.
Şiddet, insanların birbirlerine olan saygısı, sevgisi ve hoşgörüsü tükendiği durumlarda ortaya çıkar. Çünkü birbirine karşı tahammül edemeyecek noktaya gelen insanlar, çözümü birbirlerini yıpratmakta bulurlar. Aile içinde de durum böyledir.
Aile içinde eşler arasında zaman zaman sorunların olması normal bir durumdur. Ancak sorunların sık sık tekrar etmesi, bu sorunların sonucu olarak şiddete başvurmak, eşler arasındaki bağı zayıflatır. Bu sorun eşler arasında sınırlı kalmayıp çocukları da etkilemektedir. Özellikle küçük yaştaki çocukların anne-babaları arasındaki kavgalara şahit olmaları yahut anne-babalarından şiddet görmeleri onları da olumsuz etkilemektedir. Çünkü aile ortamında şiddet gören çocuklar ileri ki dönemlerinde şiddeti bir araç olarak kullanırlar. Yazar Ramazan Alemdar’ın da dediği gibi “Çocuğunu döven yedi göbek torunlarını döver.”
Aile içi şiddeti ez aza indirmek için yapılacak ilk iş eşlerin evlenmeden önce birbirlerini iyi tanımaları olmalıdır. Çünkü anlaşamayacak insanların evli olması ileriki dönemlerde farklı sorunları ortaya çıkaracaktır. Ayrıca anne-babalarda çocuklarını şiddet kullanarak değil de konuşarak büyütmeleri konusunda bilinçlendirilmelidirler. Bunların yapılabilmesi için devlet eliyle yeterli sayıda insan yaşayan alanlara bu konunun uzmanları yönlendirilmeli, insanlar bilinçlendirilmelidir.
Kasım, 2011 itibariyle güzel bir gelişme olmuştu. Türkiye, Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ni, imza atan ülkeler arasında, parlamentosunda ilk onaylayan ülke oldu. Sözleşmeye imza koyan ülkeler, cinsel suç faillerinin tekrar suç işlemesini engelleyen tedavi programlarını oluşturulması için önlem alacak. Şiddet mağdurlarına, yasal ve psikolojik danışmanlık, mali yardım, konut, eğitim, öğretim ve iş bulma desteği sağlanacak. Sözleşme, şiddet konusunun, eğitimin her seviyesine eklenmesi için gerekli adımları atma sorumluluğu getiriyor. Ayrıca uluslar arası alanda kadına yönelik ve aile içi şiddetle ilgili ilk bağlayıcı belge olma özelliğini taşıyor.
Son dönemlerde özellikle Türk medyasında yer alan doktorlara şiddet konusu da çarpıcı bir durumdur. Çünkü bizlere ellerinden geldiğince hizmet etmeye çalışan doktorların ellerinden gelmeyen şeyler için şiddet görmesi ilginç bir durumdur. Bu nokta da insanların anlayışsızlığı ve karşıdaki insana yaptığı saygısızlık ortaya çıkmaktadır. Bu ve benzeri durumları engellemek için biz insanlara daha çocuk yaşta ailede ve okulda, insanları sevmek, saymak, hoşgörülü olmak öğretilmelidir. Ancak bu erdemleri öğretebilmek için öncelikle çocukların ailelerinde ve okullarında bu erdemleri görmeleri gerekir. Yani bugünkü şiddeti kınayan büyüklerimiz, geriye dönüp baktıklarında bu çirkinlikteki paylarını inkâr edemeyeceklerdir. Ayrıca bu konuda doktorlarımızın da halka iyi niyetlerini göstermeleri ve ellerinden geleni yaptıklarını, ilgili bir şekilde göstermeleri gerekir.
Çok kısa bir zaman önce iki büyük futbol takımımızın maçından sonra meydana gelen şiddet görüntüleri bir kez daha yüzümüze medeniyetin neresinde olduğumuzu çarpmıştır.
Yirmi birinci yüzyılda olmamız bu şiddetin olmasına karşı koyamamıştır. Çünkü şiddet, sadece eğitimle, teknolojiyle halledilecek bir şey değildir. Daha önceki cümlelerimde de vurguladığım gibi insanlar her şeyden önce diğer insanları sevmeyi, onlara saygı duymayı ve onları anlamayı bilmelidirler. Bu duygulara sahip olmadığımız sürece, kaçıncı yüzyılda olduğumuzun bir önemi olmaz ve şiddet haberleri gazetelerimizde hep büyük bir yer alır.
Ayrıca futbol sahalarımızdaki şiddetin bir diğer sebebi de fanatizmdir. İnsanların tuttukları takımlara karşı besledikleri aşırı sevgi, onlara karşı tarafı her yönden kırma hakkını vermiş gibidir. Fanatizme sadece futbol sahalarında ya da sadece sporda rastlanılmaz, toplumun farklı alanlarında rastlanabilir. Ancak görüldüğü gibi fanatizm, yer yer insan ilişkilerini ayağa düşürmüş, sevgiyi, saygıyı, hoşgörüyü bitirmiştir. Dale Carnegie’nin dediği gibi “Toplumsal hayatta en yararlı erdem hoşgörüdür.”
Sonuç olarak, şiddete karşı en iyi çözüm yolu sevgi, saygı ve hoşgörüdür. Bu duygulara sahip insanlar, eğitimle de desteklendikleri zaman şiddete şiddetle uzak duracaklardır. Bu anlamda özellikle küçük çocukların şiddeti görmemeleri gerekir. Bazen aile ortamında şiddeti görmeyen çocuklar medyada subliminal yöntemle şiddete özendirilebilirler. Burada da anne-babalara iş düşmektedir. Unutulmamalıdır yarının şiddet sorununu bugünün çocuklarıyla çözebiliriz. Ayrıca her yerleşim yerinde bu konuda haklı bilinçlendirecek uzmanlar mutlaka olmalıdır. Bu konu sürekli konferanslarla desteklenip daima canlı tutulmalıdır.
Benden Söylemesi,Sonra Söylemedi Demeyin.
YORUMLAR
Son dönemlerde özellikle Türk medyasında yer alan doktorlara şiddet konusu da çarpıcı bir durumdur. Çünkü bizlere ellerinden geldiğince hizmet etmeye çalışan doktorların ellerinden gelmeyen şeyler için şiddet görmesi ilginç bir durumdur. Bu nokta da insanların anlayışsızlığı ve karşıdaki insana yaptığı saygısızlık ortaya çıkmaktadır. Bu ve benzeri durumları engellemek için biz insanlara daha çocuk yaşta ailede ve okulda, insanları sevmek, saymak, hoşgörülü olmak öğretilmelidir. Ancak bu erdemleri öğretebilmek için öncelikle çocukların ailelerinde ve okullarında bu erdemleri görmeleri gerekir. Yani bugünkü şiddeti kınayan büyüklerimiz, geriye dönüp baktıklarında bu çirkinlikteki paylarını inkâr edemeyeceklerdir. Ayrıca bu konuda doktorlarımızın da halka iyi niyetlerini göstermeleri ve ellerinden geleni yaptıklarını, ilgili bir şekilde göstermeleri gerekir.
EVET ŞİİDETİN SAHNEDE HAYAT BULMASI HABİL VE KABİLLE BAŞLAMIŞTIR DEĞİL Mİ... KONUYU ÇOK GÜZEL İŞLMİŞESE KUTLARIM DEĞARLİ DOST... ZEVKLE OKUDUM...