- 13494 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN!
Arkadaşım Şebnem’in doğum günü yaklaşırken beni aldı bir kaygı. Onun en iyi arkadaşıyım, öyleyse en güzel hediyeyi ben vermeliyim. Kalem alsam, başkaları da alır. Kitap, güzel ama onu herkes düşünebilir. Öyleyse ne, ne yapmalıyım?
Gece aklıma ilginç bir fikir geldi. Pergelin ucuyla sıramızın ortasına bir kalp çizsem... Sonra kalbi bir çizgiyle ikiye bölüp bir yanına “Ş”, bir yanına “C” yazsam. Boşlukları da çiçeklerle süslesem… Hımm, tam bana göre bir hediye. Teneffüste gizlice çizer, derste üzerini kitapla örterim. Doğum günü hediyemin açılışını da Şebnem’e yaptırırım.
Beklenen gün geldi. Bir bahaneyle Şebnem’i rehberlik öğretmeninin yanına gönderdik. Pastayı ve içecekleri hazırladık. On dakika sonra Şebnem sınıfa girdi. Hep beraber “İyi ki doğdun Şebnem!” diye şarkı söyledik. Pasta kesildi ve hediyeler verilmeye başlandı. Şebnem çok mutlu ama göz ucuyla da bana bakıyor. Bende bir hareket göremeyince gözlerindeki ışıltı sönüveriyor. Kucağında bir sürü hediyeyle geldi, yanıma oturdu. Hâlâ bende bir hareket yok. Fazla dayanamadım ve “Na na na nayy!” diyerek sıranın üstündeki kitabı çekiverdim. Şebnem “Aman Allah’ım!” diye bir çığlık atıp bana sarıldı.
Öğretmenimiz ne olup bittiğini anlamak için yanımıza gelince sıranın üzerine çizdiğim kalbi gördü. Yüzünün gerilmesine bir anlam veremedim. Öğretmenimiz masaya doğru gittikten sonra:
- Sevgili öğrenciler! Madem Şebnem’in doğum gününü kutluyoruz, bu ders, arkadaşlıktan bahsedelim biraz, dedi.
Sınıfa şöyle bir göz gezdirdikten sonra:
- Sınıf arkadaşlarınızı sayabilir misiniz, dedi.
Ceyda atıldı:
- Ayşe, Nurcan, Süleyman, Berk, Dilek…
Öğretmenimiz gülerek:
- Teşekkür ederim Ceyda, ben biraz diğer arkadaşlarınızı kastetmiştim, dedi.
Bu sefer ben, izin isteyerek:
- Yazı tahtası, öğretmenim, dedim.
Şebnem ilave etti:
- Silgi ve tebeşir…
Öğretmenimiz:
- Çok güzel, başka?
Aysun saymaya başladı:
- Kapı, pencere…
Öğretmen söze girerek:
- Sevgili çocuklar! Arkadaş olanlar birbirlerine yardımcı olur. Saydığınız arkadaşların bize ne gibi faydaları var, dedi.
Cenk, parmak kaldırdı ve öğretmen izin verince anlatmaya başladı:
- Öğretmenim, kapı olmasa kışın üşürüz; bir de diğer sınıflardan ses gelince rahat ders işleyemeyiz. Pencere olmasa haylaz rüzgârdan ve yaramaz yağmur damlasından nasıl korunuruz?
Reşit söze girerek:
- Arkadaşımız ampuller olmasa hava kararınca okumamız zorlaşır, dedi.
Öğretmenimizin keyfi yerine gelmişti. Belli ki sorusuna böyle yaklaşmamızı istiyordu. Şebnem’le bana göz ucuyla baktıktan sonra, Neslihan’a sordu:
- Sıralar da arkadaşımız olabilir mi?
Neslihan, heyecanla anlatmaya başladı:
- Olmaz olur mu öğretmenim? Hem de en yakın arkadaşımızdır sıralar. Üzerinde otururuz; sonra yazımızı yazar, kitabımızı rahatça okuruz.
- Peki Neslihan, bu arkadaşımıza nasıl davranmalıyız?
- Onlara iyi davranmalıyız öğretmenim. Arkadaşımız, elimizden ve dilimizden zarar görmemelidir.
- Teşekkür ederim Neslihan. Senin açından bakacak olursak, sıraya ne yapınca onu üzmüş oluruz?
Neslihan hızlı hızlı saydı düşüncelerini:
- Üzerine yazı yazar, resim çizersek; bir yerini kırarsak… Öğretmenim, bu hem arkadaşlığa sığmaz hem de bizden sonra ona oturacak arkadaşlarımıza haksızlık olur.
Öğretmenimiz derin bir nefes aldıktan sonra:
- Sevgili canlar! Arkadaşlık üzerine güzel bir sohbet yaptık. Bundan sonra canlı cansız bütün arkadaşlarımıza iyi davranacağız değil mi?
Öğretmenimiz cümlenin son kelimelerini vurgulayarak söyleyince sınıf:
- Eveet, diye cevap verdi.
Şebnem’le göz göze geldik. Yanağıma bir şamar atılmıştı sanki. Öğretmenimiz adımı söylemeden, arkadaşlarımın arasında beni küçük düşürmeden hatamı anlatmıştı. Hemen çizdiğim kalbin üzerini bir kitapla kapattım. Ne oluyor, der gibi gözüme bakan Şebnem’e elimle kalbimi gösterdim.
Teneffüse çıkar çıkmaz hademenin yanına gidip ondan zımpara istedim. Bir gün boyunca arkadaşım sıranın üzerindeki çizgileri silmeye çalıştım. Sildiğim yer bembeyaz olunca oraya bir öpücük kondurup:
- Özür dilerim arkadaşım, dedim.
O günden sonra sınıfta ne zaman doğum günü kutlasak sıranın üzerindeki beyazlığa bakıp gülüyoruz Şebnem’le. Gülme faslı bittikten sonra Şebnem, sağ elini sol göğsüne götürüp:
- Kalbimdesin Ceren kardeş, diyor.
Ben de aynısını yapıp:
- Eyvallah Şebnem can, diyorum…
Bestami YAZGAN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.