- 1026 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
YENİ ANAYASA NASIL OLMALIDIR?
BİR VATANDAŞ GÖZÜYLE
YENİ ANAYASA NASIL OLMALIDIR ?
Dr. Sadık Özen
Bir süre önce Yeni Anayasa çalışmaları başlatıldı. Vatanımıza ve milletimize hayırlı olmasını dilerim. Eğer bu konuyla ilgili olarak yapılan konuşulanların doğruluk payı olursa; her vatandaşın görüşleri alınarak gereken değerlendirme yapılacak.
"Söyle dinice, işit imanınca" diye bir atasözümüz var. Ben buna inananlardanım. Dolayısıyla yazacaklarımın dikkate alınacağını umarak, sahip olduğum bilgi, görgü ve deneyimlerim dahilinde düşündüklerimi açıklamak istiyorum.
Bizim memlekette, tutulan umutlarla ilgili şöyle bir fıkra alnatılır. Günahkar bir kadına, bir komşusuna yaptığı iyilik dolayısıyla bir gün oğlu "Anne sen cennetliksin !.." demiş. Kadın biraz düşündükten ve geçmişini anımsadıktan sonra; "Umamam oğlum, umamam" yanıtını vermiş. Şimdi ben, bütün iyi niyetimi kullanarak, geçmişte yaşanan bütün olumsuzlukları yok sayarak ve bu fıkrayı da bilmiyor olarak; bu anayasa konusuyla ilgili söylenen ve vadedilenlere umutla bakıyor ve inanmak istiyorum. .
Öncelikle konunun gündeme getiriliş biçimini doğru bulmadığımı söylemeliyim. Bana göre; daha işin başında ve ortaya kasıtlı olarak atıldığını düşündüğüm "Sivil Anayasa" söylemi, birtakım kuşkuları beraberinde getirmiş, bunun altından birtakım olumsuz gelişmelerin olabileceğini düşündürmüştü. Nitekim öyle oldu. Hatırlanacağı üzere bu söylemin arkasından; gerek kamuoyunda, gerekse TBMM’de, özellikle anayasa değişliği görüşmeleri sırasında birçok olumsuzluk yaşandı. Ve ne yazık ki bunlar hala da yaşanmaktadır.
Aslında Anayasa sivil bir kavramdır. Sivili veya askerisi diye bir şey söz konusu olamaz. Askeri ihtilallerden sonra yapılmış olsalar da; siviller tarafından hazırlanmış, kamuoyunun görüşüne sunulmuş, halkoylaması yapılmış ve ancak ondan sonra gerçekleştirilmiştir. Ayrıca hazırlanan bu anayasalar, askeri ara dönemlerden sivil hayata, daha doğrusu demokratik hukuk devletine geçişin dönüm noktaları olmuşlardır.
Kim ne derse desin ve hangi dönemlerde yapılmış olurlarsa olsunlar hazırlanan anayasalarımızın hepsi de ülkemize büyük hizmetler ifa etmiş olup, bunu görememek ancak nankörlük olarak nitelendirilebilir.
Sivil Anayasa sözcüğünün ortaya atılış nedeni; bazılarının ihtilallerden sonra yapılmış olmalarıdır. Kanaatimce, yeni ihtilal vehim ve korkuları bu söylemin kullanılmasına neden olmuştur. Asıl amacın ise, bu söylem vesile edilerek TSK’nin bir köşeye sıkıştırılmaya çalışılması olarak düşünülebilir. Nitekim son yapılan anayasa değişikliklerinin temelini; TSK’nın yetkilerine getirilen kısıtlamalarla, yargı üzerinde baskı yaratan unsurların gerçekleştirilmesi teşkil etmektedir.
Şimdi geçmişi bir kenara bırakarak, düşüncelerimizi gelecek üzerinde yoğunlaştıralım.
YENİ ANAYASA NASIL OLMALIDIR ?
Yeni Anayasamız’nın olmazsa olmazı; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kimliğinin, egemenlik ve bağımsızlığının, toprak bütünlüğünün, sembolü ve teminatı olan "Değiştirilemez" maddelerinin korunmasıdır: "Atatürk ilke ve Devrimleri" bu kapsamın içindedir.
Muasır medeniyet seviyesinin eriştiği noktada yer alan ve çağdaş dünyanın en önemli değerleri arasında bulunan "Demokratik Hukuk Devleti" kavramı, en etkin bir biçimde yeni anayasanın içinde yerini almalıdır.
Türkiye Büyük Millet Mecliisi’nin teşekkül esasları, "Milli İrade" yi en güzel, en etkin ve en gerçek bir biçimde sağlayacak şekilde düzenlenmelidir. Bunun için; "Siyasi Partiler Yasası" ve "Seçim Yasası", siyasi partileri ve kişileri temsil etmek yerine halkın gerçek iradesini ortaya koyacak bir şekilde; lastik gibi sağa sola çekilmeden, hiçbir tereddüde ve hatalı yoruma mahal bırakmayacak şekilde, kesin hatlarla saptanmalıdır.
Meseleye bu açıdan bakıldığında bu iki yasanın, anayasanın en temel yasaları arasında yer alması gerektiği kendiliğinden anlaşılacaktır. Zira gerçek bir demokrasi ancak bu şekilde gerçekleşitilebilir. Gerisi sadece laf-ü güzaftan yani boş sözlerden ibaret kalır.
TBMM’nin bugünkü koşullarda teşekkülü, millet iradesini temsil etmekten uzak olup, tamamen siyasi parti liderlerinin istekleri ve tespitleri doğrultusunda olmaktadır.
Adayların tespit şekli, söylenenlerin en canlı örneği ve en önemli kanııtıdır. Bugün, siyasi parti liderlerinin iki dudağı arasından çıkan buyruklar adayların tespiitinde ön önemli unsurlar olmaktadır. Bu sakat uygulama artık son bulmalıdır.
Zira bu durum ne halkın iradesi ve ne de demokratik kurallarla bağdaştırılamaz. Yeni çıkarılacak anayasada; "Tek Parti", "Tek Adam" ve çoğulcu demokrasilerin en sakıncalı yanı olan "Demokratik Diktatörlük" yolları tamamen kapatılmalı ve gerçek demokrasinin işlerliği sağlanmalıdır.
Bu son derecede önemli ve hukuksal konuda, bir hekim olarak benim herhangi bir çözüm önerim söz konusu olamaz. Bu ancak hukukçuların, özellikle de anayasa hukuku otoritelerinin işidir. Ben sadece düşündüklerimi ifadeye çalışıyorum.
"Başkanlık" veya "Yarı Başkanlık" sistemlerini yukardaki görüşlerimin dışında tutuyorum. Zira demokrasilerde bu tür uygulamalar bulunmaktadır. Bir zamanlar halk arasında bu konuya sıcak bakılabilirken, bugün büyük tartışmalara neden olması; bazı konularda olduğu gibi "Kişiye özel" yasa çıkarılması gibi olumsuzlukların yarattığı duyarlılıktır.
Aslında bu durum; koşulları iyi saptandığında, mevcut uygulamada olduğu gibi, belli siyasi grupların bir araya gelerek ve çeşitli girişimlerle belli sayıdaki oylara ulaşılarak yapılan Cumhurbaşkanı seçilmesinden daha demokratik bir olgu olacaktır.
Bu bağlamda, vatandaşların, temel haklarından olan demokratik seçilme haklarını; sahip oldukları liyakatleri oranında kullanabilmeleri sağlanmalıdır. Tabii ki bunun gerçekleşmesi, milletvekili aday tespitlerindeki yöntemlerle mümkün olamaz. Yöntem, kesinlikle anayasanın teminatı altına alınmış olmalıdır.
Anayasa; kısa, az ve öz, her türlü etkileşimlerden uzak, kişisel çıkar ve değerlendirmelere yer verdirmeyen, gerçeklere dayalı, açık ve berrak hükümler ihtiva ediyor olmalıdır. Ergenekon veya Balyoz iddianamaleri biçiminde, adeta "Yılan hikayesi" ne dönüştürülmüş bir anayasa metni düşünülemez. Metinde sadece ana hatlar ve ilkeler yer almalı, ayrıntılar ana metne bağlı yasa ve yönetmeliklerde belirtilmeliidir.
Sadece politikacıların egemenliği ve kontrolü altında, toplumsal uzlaşma sağlayan bir anayasa yapılması söz konusu olamaz. Ülke halkının tamamının hakları yapılacak anayasada teminat altına alınmış olmalıdır. Rahmetli Turgut Özal, bu durumu "Devlet, Fırat kenarında koyun otlatan çobanın haklarını korumak zorundadır" sözleiyle ifade etmişti.
Anlatılmak istenen, çoğulcu demokrasinin gerçekleştirilmesi yanında ve en az onun kadar, ulusun tek bireyinin dahi haklarının korunabilmiş olmasının, yapılacak anayasanın teminatı içinde yer bulabilmesidir. Bu görüşün başka bir ifadesi, sadece belli bir barajın üstünde kalmış partilerin değil, aldıkları oy oranları ne olursa olsun, vatandaşlarca verilmiş bütün oyların temsil edilebilmesine yer verilmesiidir.
Bütün bunların yerine getirilmesinin, emir- komuta zinciri içinde, emredilen kısa bir zaman sürecinde gerçekleştirilemeyeceği bilinmelidir. Esasen bu tür zorlamalar, beklenen düzeyde bir anayasa düzenlemesini sağlayamaz.
Anayasanın temel ilkeleri belli bir süre içinde gerçekleştirilmiş olsa bile, ancak bağlı yasa ve yönetmeliklerin çıkarılmasından sonra, bunlarla birlikte yürürlüğe konulmalıdır. Aksi halde, yeni anayasa ile birlikte birçok tartışma yaşanıyor olacaktır. Bu ise hiç istenmeyecek bir durumdur.
Yapılan son değişikliklerle; Türk Silahlı Kuvvetleri ve Yüksek Yargı Organları’nın teşkili ve adalet sisteminde açılmış olan yaralar, yeni çıkarılacak anayasada tamir edilebilmiş olmalıdır. Milletvekili dokunulmazlığı gibi gerçek demokrasilerde yeri olmayan keyfilikler de kaldırılmalıdır.
Tabii ki; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin temel ilkelerinin ve ülkemizin toprak bütünlüğünün korunması ve kollanması yeni anayasanın en temel hedefi olmalıdır.
En iyi niyet ve en samimi duygularımla görüşlerimi, ilgililerin, yetkililerin ve tüm kamuoyunun bilgilerine sunmaya çalıştım. Yeni Anayasamızın ülkemize hayırlı ve uğurlu olmasını bir kere daha temenni ediyor, en derin saygılarımı sunuyorum. Görüşlerimin ilgili komisyona ulaşmasını dilerim.
19 MAYIS GENÇLİK VE SPOR BAYRAMIMIZI YÜREKTEN KUTLUYORUM.
18 Mayıs 2012
www.fikirplatformu.net www.antalyabugun.com www.edebiyatdefteri.com
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.