- 663 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Bilim, Din ve Eşcinsellik-I
Bugün medya, eşcinselliği bir "cinsel tercih" gibi gören dünya görüşünü yaygınlaştırarak ağır bir toplumsal yükümlülük üstleniyor.
Hemen her gün eşcinsel karakterlerle karşılaşmak toplumda olağan hale geldi. Telkinin dozu günden güne artırılarak, bu görüş insanlara benimsetilmeye çalışılıyor. Özellikle televizyon programlarında ve dizi filmlerde eşcinsel karakterlere yer vererek, eşcinsel taklitleri yapılarak, yemek programlarında erkek ve kadınların yanısıra bir de eşcinsel yarışmacı seçilerek topluma 3. cins telkini verilmeye devam ediliyor. Çoluk-çocuk ailece izlenen bir dizinin birkaç ay önceki bölümlerinden birinde, abartılı bir eşcinsel karakter ekrana geldi. Dahası söz konusu karakter dizinin o bölümünün ana karakterlerindendi.
Bilim Eşcinsellik Konusunda Ne Diyor?
Eşcinselliğin zararsız olduğu, insan doğasında bulunduğu, hatta normal bir özellik olduğu yönündeki açıklamalar, herşeyin doğayla sınırlı olduğunu kabul eden görüşün telkini. Bu, insanın tüm davranışlarının nedeninin biyolojik yapısında aranması gerektiğini iddia eden naturalist felsefe savunucularına ait bir görüş.
Toplumu kendi tasarımları olan rol modele göre şekillendirmeyi amaçlayan, söz konusu anomali durumunu topluma yaymak için ciddi lobi faaliyetleri yürüten, toplumda yaygınlaştırmak için türlü yollar deneyen, dizilerden yarışma programlarına, kliplerden haber bültenlerine, tartışma ve eğlence programlarına kadar her alanı zorlayan, toplumun bilinçaltında eşcinselliği doğal bir seçim olarak kabul ettirmeye çalışan bir kesim olduğu açık. Ve bu kesimin eşcinselliğin hastalık olarak kabul edilmesinden rahatsızlık duyması da çok normal.
Hindistan’ın Sağlık Bakanı G. Nabi Azad’ın bir AIDS konferansında, eşcinselliğin Batı’dan gelen bir hastalık olduğunu açıklamasına ve Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet eski Bakanı Aliye Kavaf’ın da eşcinselliğin bir hastalık olduğuna inandığını söylemesine verilen aşırı tepkinin nedeni de bu olsa gerek. Hatta bir tv programcısının bu yönde yaptığı yorumun medyada, "canlı yayında nefret suçu" olarak nitelendirilmesi de bu rahatsızlığın kanıtlarından biri. Büyüme hormonundaki bozukluk nedeniyle bir çocuk ya da gencin boyunun uzamasının durmasının hastalık olduğu yönünde açıklama yapılması, medyada bu denli tepkiye yol açar mıydı?
Eşcinsellik biyolojik doğada var mıdır?" sorusu sorulan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, eşcinsellikle ilgili genel kabul gören görüşlere göre insanda doğal olarak var olan bir yönelim olmadığını, ancak hormonal bozukluk yüzünden insanda eşcinsel yönelimler olabileceğini söylüyor. Şöyle devam ediyor Sayın Tarhan:
"Hormonlar genlerdeki kodlara göre üretiliyor. Bir hastalık bu. Örneğin büyüme hormonu eğer çocukta yoksa o çocuk büyümez ve cüce kalır. Ancak bu erken dönemlerde teşhis edilir ve gerekli hormonal takviye yapılırsa çocuk normal büyümesini gerçekleştirecektir. Cinsellik de öyle. Hormonların salınımında bir sorun varsa bu düzeltilebilir."
"Eğer çocuk ergenlikten önce kendi cinsi değil de karşı cins gibi davranışlar sergiliyorsa kesinlikle hormonal inceleme yapılmalı. Hormonları yaş grubunun normal seviyesinde mi değil mi buna bakılmalı. Anormal bir durum varsa önlem alıp gerekli tedavi uygulanmalı."
"Cinsel kimlikte hormonal olmayıp psikiyatrik tablolar da belirleyici olabiliyor. Sosyal öğrenme ve çevresel olabiliyor bu. En çok rastlanan öğrenme ise anne çocuğunu aşırı koruyan, onun üzerine düşen biri olabildiği gibi baba ise tam tersi soğuk, mesafeli olabiliyor. Bu gibi modellerin olduğu yerlerde çocuklar eşcinsel kimlik geliştirebiliyor. Bu çok sık rastladığımız bir tablo. Çünkü erkek modeli olmadığı, anne de sevgi veren olduğu için cinsel kimlik anneyle özdeşleşiyor ve onu örnek alıyor.”
Erkek çocuklara etek giydirilip, makyaj yapılmasının çok yanlış olduğuna vurgu yapan ve sevgi gösterilen alanın çocuğun özel alanı olmaması gerektiğinin altını çizen Tarhan, "sevgi iç çamaşırın temas ettiği alan olmamalı" diyor.
Eşcinsellik 1973 yılına kadar psikiyatrinin tanı kitabı olan DSM’de bir hastalık olarak tanımlanıyordu. Peki eşcinselliğin hastalık kategorisinden çıkarılması nasıl olmuştu? Bir baskınla. Evet, eşcinsel aktivistler APA’nın (Amerikan Psikiyatri Birliği) kongresini deyim yerindeyse “basmış” ve üyeleri baskı altında tutarak hileli bir oylama sonucu eşcinselliğin hastalık kategorisinden çıkartılmasını sağlamışlardı.
“Dinler Ne Diyor?” ile devam edecek…
Fuat Türker
YORUMLAR
Yazınızı beğeni ile okudum değerli yazar.
Ancak "eşcinselli" ğin bütün suçunun "batı" ya yüklenmesine tam olarak katılmıyorum. eicinselliğin meşrulaştırılması ve yayılması hızının arttırılması hususunda "batı" suçlu olabilir. Ancak kapalı toplumlarda bu tür hastalıklar /tercihler alenen yaşanmaz ve dillendirlmez. Üzerine yorum yapışmaz. . Hatta tahminler bile sakıncalı ve yasaktır.
Bazı anatomik ve biyolojik rahatsızlıkların da "eşcinsellik" gibi görünmesi yanlışı maalesef her toplumda var.
Tebrik eder saygılar sunarım.