- 438 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Demokrasi 5
5-Yatırımcılarla ve sırf emek gücü olanların girişmesiyle olan bu iki tutumlaşmacı bağıntının sonunda, üretimler sağlanır. Üretilenler de, zorunlu bir paylaşmayı size öngörürler. Paylaşımın nasıl olacağı da taraflarının sözle şilen uzlaşmaları ile ortaya konur. Yani üreten ve ürettirenlerin birlikte konuşup müzakere ediyor olmaları danışmalarının ortak keseyi; ilk adım olur demokrasilerin konusudur.
Bu ortak keşişimle, ortaya konan müşterekler toplumun otoritesiyle de sözleşişler; yasal düzenleme olaraktan toplum otoritesince meşrulaşırlar. Yani bir tek demokrasi yoktur. Neye göre neyin demokrasi olacağı sürecin zorunluluk ilişkilerinden tarafların uzlaşı ve görüşmelerinden oluşur.
Böylece demokrasi büyük oranda çalışma hayatını düzenleyen girişmelerle, taraflarını kendilerine dek belirlemelerinin, kesişim alanları içinde uzlaşılara sokmaktır. Süreç kölelerin efendilerine; “gözünüzün üstünde kaşınız var” dahi diyemedikleri bir dönemin içinde gelmektedir. Bu nedenle bize hep, sanki bir çeşit demokrasi varmış gibi sezdirilir. Bu girişen tavır, demokrasinlerin sınıfsal olan yapısıdır.
Demokrasiler, egemen sınıfla; bu sınıf karşıtı olan sırf kafa ve kol emeği olan sınıfların bir hak ve taleplerini içerirse de; egemen sınıf maddi güç oluşunun yanında aşırı çıkarlarını gözeten bir öznel güçtür de. Güç karakteri gereği, eğimi boyunca, sözleşme tanımazla, sadece akar. Emekçi sınıf, bir güçse de; egemen sınıfa göre güce kaim bileşenlerinin kiminden mahrumdular. Bu farktı eğim oluşun içinde, üretim araçları ve üretim araçlarının gücünden yoksun oluşlar vardır. İki güç uzlaşı koymak zorundalar.
Uzlaşma tek tarafın gücüyle, ya emekçi; ya da yatırımcı (kapitalist) olurla tek tarafın baskı gücü ile kuruluyorsa, bu uzlaşıya diktatörlük denir. Daha doğrusu bu durumda, tarafın biri ya da taraflardan biri zoraki uzlaştırılmıştır. Eğer karşılıklı dengelerle ne şekil olursa olsun, uzlaşılmışsa bu demokrasidir. Böylesi demokrasi, yolun yürünmesi ile düzenletilir bir diyalektiktir de. Demokrasi bu bağlamla üretim gücünü elinde tutanlarla, sırf emek gücü olurların, güçlerini karşılıklı koyup girişim olur yansımalarıdır.
Zorbaca katakülliler oluşturmadan uzlaşılar koyabiliyorsanız, demokrasiyi kullanıp yararlanıyor ve işletebiliyorsunuz demektir. Şu da bir gerçektir ki hiçbir şey öngörüler doğrultusunda dahi düzgün akmaz. Böylece demokrasi sistemlerin üretim paylaşım aşamalarındaki aksamaları sadece emek gücü olurlar yönüne doğru törpülemenin sınıfsal girişme ve bilinci de olmaktadır.
Demokrasiler de; bu egemence ve egoistçe olan öznel yatırımcı, mülkiyetçi güçlerin, sadece emek gücü olur sınıf aleyhine olacak olan akışlarını, kısmen reosta eder (ayarlanabilir direnç). Demokrasi bir çeşit otorite olan, egemen sınıfların karşıdaki sınıf olan, mülkiyeti olmayan, emekçi sınıfının; direnççi mücadele ilişkilerini de dile getirir. Otoriteye değin düzenletilme olan hareket, zamanla sınıfsal olana doğru yarılmıştır.
Hakkaniyet, ya durumun nesnel öznel temel sağlanış amacından özverilere denk olan, ego eksene denkleşmelerle ve sağlanışların getirdiği öngörülemez yaşantılaşmayı nerede ise bire, birce yaklaşık paydaşlık içinde kullanmakla oluşurdu. Ya yapılaşılan hak gasplarının ele geçirilme mücadelelerinden oluşulurdu.
Sınıflı toplumlarda egemen sınıfın gücü, toplumun siyasi otoritesinin içine sirayet edebilmektedir. Egemence sınıf, var olan toplumsa otoritenin yasalarını, oldukça mahirane bir şekil içinde olurlunca yorumlayışlarıyla, devranlarını sürdürebilmektedirler!
Bu nedenle egemen sınıf, seçilmiş siyasetler eliyle; toplumun otoritesi içinde; kendi siyasi öznel kaygı ve düzenlemeleriyle daha bir tek yanlı müdahildirler. Sandık, bu anlamayı ekarte etmeye matufsa da, seçilenlerin bir daha seçilememe kaygısıyla bunun aksine olacağı çok çok kuşkulu ve hayli manidardır.
Demokrasilerde; "sorun sandıkta halledilir" diye bir pelesenk vardır. Pratikte bu her zaman doğru değildir. Sandıkta çeşitli siyasi hile ve desiselerle, emekçi güçlere rağmen olur sürekli şer durumların, seçmence seçilebilme olasılıkları (bindiği dalı kesme bilmezliğinin), faydasına olanın çıkmasından, çok çok daha fazladır. Egemen güçler hep siyasetin finansörüdürler de.
Bu nedenle toplumun otoritesi, çok kez; siyasi ve ekonomik güç çevrelerinin etkisiyle; ilzam içinde (cevap veremez duruma getirme, susturma; bağlayıcı bir hak, borç ve sorumluluk altına sokma) olmaktadır.
Yasa öngörüsü içinde, katılımcı olmalar ilkesi gereği "örgütlü toplum" kavramı: siyaseten olacaklarla kapitaliste ve toplumsa otoriteye karşı (uygulayıcılara karşı); sadece emek gücü olurların örgütlenme özgürlüğünün sözleş ilmesidir. Buradaki özgürlük, toplumun otoritesine karşı; bireylerin ve kişilerin yapabilirliğidirler. Toplumun otoritesi günümüzde üç ana unsur bileşmesine kaymıştır. Bunlardan birisi yapı girişmelerinin öngörülür ve öngörülemez birleşme ve girişme özelliklerinin basıncı oluşla sistemin korunan müesses yasalarıdır.
İkincisi lokal kapitalist güçlerin, çok uluslu güç ortaklıklarıyla, toplumsa otoriteye siyaseten ve çok eşitliksiz ağırlıkla yansımalarıdır. Ücüncü olurla da ve zorunlu oluşla toplumun sırf emekten yana olur güçlerine “asgari ücret” gibi her biri birbirine eşitsiz ve birbirine bakarak çok şükür ben şuna göre iyiyim dedikleri zorunlu sağlasanlar etrafında bir paylaşımlar yaptırmasına kaymış olmasıdır.
Sürecek
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.