- 1061 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
EHL-İ DİL (2)
2
EHL-İ DİL! (2)
“Tûtî-i mu’cize-gûyem ne desem lâf değil
Çarh ile söyleşemem âyînesi sâf değil
Ehl-i dildir diyemem sînesi sâf olmayana
Ehl-i dil birbirini bilmemek insâf değil
Yine endîşe bilir kadr-i dür-i güftârım
Rûzigâr ise denî dehr ise sarrâf değil
Girdi miftâh-ı der-i genc-i ma’ânî elime
Âleme bez-i güher eylesem itlâf değil
Levh-i mahfûz-ı suhandir dil-i pâk-i Nef’î
Tab’-ı yârân gibi dükkânçe-i sahhâf değil”
Nef’i
Günümüz Türkçesiyle;
1.beyit: Mucizeleri dile getiren papağanım, dedikleri boş laf(tan ibaret) değil / Felekle konuşmam (onun) kalbi temiz değil.
2.beyit: Kalbi temiz olmayana “gönül ehlidir” diyemem / Gönül ehillerinin birbirini bilmemeleri olacak iş değil.
3.beyit: Devir alçaksa ve dünya sarraf değil ise inci (gibi kıymetli olan) sözümün değerini bilse bilse düşünce bilir.
4.beyit: Anlam hazinesinin kapısının anahtarı elime geçti / Aleme bol bol cevher dağıtsam ziyanı yok.
5. beyit: Nef’î’nin temiz gönlü, sözün levh-i mahfuzudur / Dostlarınınki gibi sahaf dükkanı değildir.
Dil, tasavvufta gönüldür! Dil, gönül evinde “İnsan-ı Kamil” olup “fenafillah” a erdiğinde, layık olduğu makama erişir.Nef’i’nin hicivlerinde kullandığı küfürlü dil ile kasidelerinde ulaştığı dili anlayabilmek, zan haddi sınırlarında çözmek gerçekten çok zor!Kasidelerinde gül kokulu övgüler buram buram kokarken, hicivlerindeki dikenler, Nef’inin nev-i şahsına münhasır Erzurum yaylalarının mert ve sert havasını yansıtır!
Her edebi eser, kendi döneminin siyasi, sosyal ve kültürel havasını yansıtır.
IV. Murat, yaygınlaşmış olan rüşvet ve iltiması ortadan kaldırdı ya da en aza indirdi. Annesinin yönetimi altında aşırıya gitmiş olan keyfî harcamalar ile savurganlığı bitirdi. İstanbul’da alkol, tütün ve kahveyi yasakladı. Yasağa uymayanların öldürülmesini emretti. Bazı geceler tedbîl-i kıyafet ile sokaklarda teftişlerde bulundu.Kendi döneminde uyguladığı yasaklarla devlet otoritesini yönetim anlayışına hakim kılan IV.Murat, halkın memnuniyetini kazandı.Nef’inin, böyle otoriter bir padişahı bile, affa uğramasına rağmen hicvetmesi, oldukça dikkat çekicidir.Sosyal zafiyetlerin bu dönemdeki görüntüsünü doğru okuduğumuzda, Nef’inin niçin sevilmediğini anlayabiliriz.Övdüğünü, gerektiğinde yerebilen bir şahsiyet, dürüstlüğü bir hayat felsefesi olarak benimsemiştir.Çünkü Nef’i’nin, kalbi temiz olmayanlara “gönül ehli” dememesi ve kendi gönlünü levh-i mahfuz olarak görüp sözlerini burada saklı tutması, mükemmel bir tevekkel ruhu yansıtır.!
Çağımızda Nef’i’ler yetişmiyor artık!Siyasi krallığın desptotizmine aklını ve kalemini kiraya verenler; milletin sahip olduğu bütün değerlerin ipliğini pazara çıkardı!Haraç mezat çar çur edilen bu değerler ayaklar altında.İnancımızda bilinir ki, Cenab-ı Hakk’ın en hoşuna giden şey, zalimin zulmünü yüzüne söylemektir!Hicivlerindeki küfürlü ifadeleri, (tasvip edilmemekle birlikte) beşer olmanın bir zaafiyeti olarak görülen Nef’i’yi, yaşadığı dönemde eksen kaymasına uğrayan mukaddeslerimizi savunan bir şahsiyet olarak görmek gerekir!Dün, sanatını bu kutsalları savunmaya adayanlar, malesef bugün Üstad Necip Fazıl’ın deyimiyle ” fikrin fahişesi ve zamparası” olmuştur!
İdeolojilerini siyasete angaje edenler, fikir hayatında iz bırakamazlar.Çünkü siyaset, kapitalizmin uşağı olmuştur.Düşüncelerini para ve menfeat önünde diz çöktürenlerin, tefekkürden beslenen fikirleri yoktur; sadece görüşleri vardır!Gerçek fikirlerin özgünlüğü; önce milletinin değerlerinden beslenen sonra da evrensellliği kucaklayan bir felsefeyi içerir!Bunun içindir ki Nef’i, hicvettiği “Tahir Efendi” ve “Müftü Efendi” tiplemelerinin davranışlarını sorgularken hem milli ve dini hem de insani evrensel normları tahrip etmek isteyen ham ve kaba softaların karşısında durarak mücadele etmeyi, bir fazilet sayar; makamlarının ardına saklananları deşifre eder!
Oturduğu makamın bir vebal makamı olduğunu unutanlar, her zaman nefsin ve gücün sarhoşluğuna kapılmıştır!
………………………… FEYYAZ ALBAYRAK