- 420 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İnançlarla Bloke Olmuş Beyinler
İnançlarla Bloke Olmuş Beyinler
İnançlar kişiye özeldir, inancın gereği toplumda yaşanırken kolaylık açısından başkalarını etkilemek ise inancın yayılmasına yönelik “iyi niyetli” bir çabadır!
Bu her zaman iyi niyetle olmuyor. Bazı menfaat elde etmek için olur. İnsanları kendi inancının etrafına toplayarak toplumda söz sahibi olmak isteği de olabilir. Bazı da geleneksel olarak inandığı şeyi aslında içsel olarak istemez ama mecburen yapar. Ele güne karşı yapınca da başkalarının o alanda serbest olmasını kıskanır. Mesela on bir ay boyunca dini inancının gereklerini yerine getirmez ama oruç ayında birden dindar kesilir ve bir ay boyunca açıktan yiyip içeni ayıplamak dahil sigara, içki içenleri; sevgilisiyle samimi olanları lanetlenmeye varan haksız tutum içersine girerler. “Üç kez ardı ardına özürsüz cuma namazına gitmeyenin ebedi kurtuluşu yoktur” bilgisiyle Cuma namazlarını kaçırmayanlar (bunu içsel isteğiyle yapmıyor, ezbere yapıyor) diğerlerini mazeretli olup olmadıklarını dahi bilmeden kıyasıya eleştirirler! Çünkü kendine zahmet oluyor belki istemeden gidiyor!
Avrupa’da bazı ülkelerde burka ve ezan yasağını eleştiren bazı konuşmacıları dinledim, kendi ülkelerinde kilise çanına beş vakit razı olur mu, ya da kendi dinlerine muhalif olan şeylere ne kadar hoşgörüyle bakıyorlar? Aynı kişiler Ramazan ayında oruçluya saygı ayağı yapar. Kendileri başkalarının Ramazan ayında özgür yeme içmesine saygı gösteriyor mu yeterince! Burka ne kadar İslami o da ayrı bir konu.
Bir fıkra vardı; adam ağustos sıcağında oruçlu, ağzı dili kurumuş pınar başın aptes almak için gider. Bakar ki orada adamın biri ağzını dayamış doya doya su içiyor, omzuna dokunup der; “Bre adam utan, oruçlu iken su içiyorsun?” Adam gayet rahat der; “Ben Hıristiyan’ım, oruçlu değilim ki utansam” Bu sefer oruçlu adam bitkin, çaresiz bir sesle der; “O zaman dinin kıymetini bil kardeş, bak biz bu sıcakta perişan oluyoruz!”
Yine bir konuşmacı diyor ki; “İnancın ilkeleri konusunda ben söz sahibi değilim.” Ya hem inanacak hem de sorumluluğu ulu kişilere atacak. Ben buna “Pes” diyorum. İnsan neye inandığına kendisi karar vermeli, başkasının inancı paket olarak alınacaksa dahi buna kişi kendisi karar vermeli. Açık senet imzalamaya benzer içeriğini başkalarının belirlediği inançları sorgusuz kabullenmek! En vahimi de şu; bu ezber kabullerini başkasına çok rahat bir şekilde doğru olarak dayatabiliyorlar. Bu şuna benzer. Ağa bal yerken hiç bal yememiş, tadını bilmeyen biri seyreder ve ağanın ağız şapırtısından balın tatlı olduğuna hükmeder, sağda solda bal çok tatlı diye anlatır! Oysa o balın kabından parmağıyla tadan kadar balın tadı konusunda fikri yoktur.
Namaz konusunda kimseyi sorgulamadım; gereğinde kıldım, cemaate de kıldırdım! Bir dostum namaza giderken beni de çağırdı, ben dedim “Sen git ben, gelmeyeceğim.” Dedi; “Yoksa namaz kılmıyor musun? Ben senin Cehennem’e gitmemen için söyledim!” Dedim; “Arkadaş sen namazını kıl, Allah kabul etsin; başkasının işine de karışma! Bu nasıl söz sen namaz kıldın diye Cennete gideceksin ben de senle gelmedim diye Cehenneme mi gideceğim.” Sonrası bildik şeyler; “Ben öyle demek istemedim” türü bir sürü kıvırmalar işte!
Dikkatimi çeken bir şey daha var; bazıları özellikle dini inancını her fırsatta dillendirenler Allah’ın kendilerine özel davrandığını sanıyorlar. Güya şöyle bir menfaatleşme şuur altında gizli. Sen bana dua et ben de senin güzel dileklerini veya pis amaçlarını(Beddua, lanet) yerine getireyim. Böyle bir sözleşme varmışçasına yapılan ibadet zaten şirk. Hem Allah senin pis işlerinin memurun mu ki iki de bir sağa sola din üzerinden beddua yağdırıyorsun?
Son tahlilde inanç kişiye özeldir ve inanç üzerinden kimsenin kendini başkasının üzerinde görmeye hakkı yoktur. Kişi kendi inancının Allah’ın emrettiği şekle en uygun olduğunu düşünmediğinde zaten inancından şüphesi vardır. Herkesin böyle düşünmeye hakkının olduğunun kabul edilmesi gerekir. Yani nasıl kişinin kendi inancı kendince en güzel ise başkalarınca da (Başkasına göreceli yanlış olan) kendi inancı en güzeldir.
Sözün değeri kısalığında diyor, kesiyorum.
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.