Bir Gecenin Anısı
Bir Gecenin Anısı
Dikdörtgen şeklinde kan kustum, buna şaşırdık. Aklımız almadı, hacimlerimizin almaması da cabası diye not ettik üzerine siyah tükürüğümle. Ağzım bir papağanın gagasının şekliyle çıkartıyor harfleri ve hesap etmeliyim sevişirken uyaklı konuşmayı. Kaç yanlışın peşinden giden çocukluğumuz var, ranzanın altında dişlerini saksıya eken, bileklerini kesip avuçlarında saklayan? Hayır ironi değil, inanın bana imge amacım yok şu hayatta! desem, saçlarına dokunmama izin verirler mi gerçeklerle? Hayat! Evet uzun bir suskunluğun ardından "hayat" dedim sana, hayat... Baktın, önünü eğdin, önün eğilmeye and içmişti, yüzünü ilikledin, savurdun düşüncelerini. Tuttum, yakaladım, kolundan bir yağmur şırıngaladım hüzünlü bakışlarımla birlikte, şiirler okudum. Alnına mors alfabesiyle kader yazdım, yaşattım. Ve tanrı oldum bilinmezciliğim ve gizemliliğimle, inanman bir farz, dokunman yeni bir âyetin habercisiydi.
Yarın ilk iş ellerimizi değiştireceğiz, haberin olsun. Ölümüm duyulur, çiy taneleri başına vurur delirirsin, kırkımda bir şarkı yazarım sana mezarımda gitarla çalar okursun. Şeytan gülümsedi, "ölüm; tenin teni örttüğü bir Âzrail intiharıdır" dedi. Kilidi kırıp üstüme yürüdü kapı, sakin olmak bir güneşin pençesiydi artık. Saçların ne güzel gülümsüyor bir şeytan gibi. Ah ellerin, uçmayı yeni mi öğrendi sendeliyor da... Kılıcı ilk çeken bir duaya sokulsun. Türemiş gözlerden yaş aktıkça vitaminsiz kalır bir kelebek. Kırıcısın, acısın, yaranın tutmayan kabuğusun. Umutsun umut! Yani bir intihar aracı büsbütün, yani yalancı bir falcı, yani geceye sıkışmış bir mum. Sustuk. Evet, sadece sustuk uzun bir savaşın ardından. Yaklaştık önce kelimelerle, sonra birden çığlığımı duydun. Kulakların; kaç yıldır şarkısız yalnızlığı söylüyordu. Mevsim normallerin dışındaydı. Biz dışındaydık. Ben yanı sıra sana âşıktım, ben her şeye rağmen sana tapıyordum. Gizliydim, her an camı kırıp kaçacak gibi. Sıcaktın, terli ruhlardan patlayacak gibi. Tek gecede tek heceliydim, hemen bölünecek gibi. Katildin, bıçağı ilk kalbime saplayacak gibi.
Bakışlarımı sordun, öyle ölüm gösterisi gibi diye açıkladın. Sana yalnızca bir not bıraktım, ormanın hemen ölü yağmurlar sokağına inince görecektin;
"Ne kadar aklında tuttuysan bakışlarımı, o kadar yıldız beni bu gece öperek uyutacak.
Çıldırmış bir şimşek gibi yayılacak içimizdeki umutsuzluk.
Parmağını kalbime uzatarak bastırınca yalnızlık belirtileri ortaya çıkarken, dersi alınmamış bir ayrılığın hastalığıyla yayılmak için mikroplaşıp kanına karışacağım.
Kanın; satranç takımında hiçbir işe yaramayan ağaç gibi yankı yapacak, gözlerimi verdiğim siyah peçeli ormanda..."
Notu okuduğunda cesedimin üzerine 666 el ateş et!
Payanda
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.