- 1405 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
RUHUMDA YER EDEN ACI TARİHLER..!!
Değerli okuyucularım;
Bilgisayarımın tuşlarına basmadan önce başlık olarak kafamda neler düşünmüştüm neler tasarlamıştım.
Neler neler yazacaktım.saygı sevgi adına sadakat ve güvenden dem vurarak bu hafta sizlerle felsefi bir konu üzerinde uzun bir zamandır çalışma yapıyordum onu paylaşacaktım.
Fakat Anadoluyu gezerken yolumun düştüğü illerde ilçelerde köylerde Türk halk müziği araştırma çalışmalarım esnasında,bu canımdan kıymetli ,taşı toprağı havası suyu börtü böceği,çiçeği, gül’ü dünyanın hiçbir yerinde bulunmayan ender güzellikleri bağrında besleyen, her açan gül goncasının ne kadar eşsiz ve nadide olduğunu ve insanlarının tüm yokluklarına rağmen içlerinde nasıl bir umut taşıdıklarını onurlu bir mücadelenin içinde yoğrulduklarını ve nasıl bir inançla ve itikatla tüm olumsuz şartlara rağmen dört elle sarıldıklarını gördüm yaşadım ve bu hazzı tattım.
Ve bir şeye ve bir kez daha şahit oldum;
Türk’ü kürdü, sünnisi alevisi,İnancı mezhebi,dili şivesi,statüsü makamı ,giyimi kuşamı,okumuşu okumamışı,büyük şehir görmüşü görmemişi,vel hasılı kelâm bu vasıfların üzerine neyi eklerseniz ekleyin,yurdum insanın vatan ve bayrak birde inanç konusunda nasıl bir bütün olduğunu deyim yerinde ise tek yumruk olduğuna şahit oldum.Tarihler boyunca gelen bu ortak kültürün bir mozaik değil bir mermer olduğunu ve bu mermer taşın ebruli olduğunu bin bir çeşit renklerin aslında bir kaynaktan doğduğuna mayasının sevgi ve saygı ile yoğrulduğunu bir kez daha anladım.
Şimdi siz değerli okuyucularımla hafızamdan silinmeyen birkaç tarih sahnesini paylaşacağım,,dostluk adına vefa adına sevgi saygı ve son olarak sadık bir dost kalmak’lık adına,
Bu yazıyı kaleme alırken tarih 04 mayıs 2012 yi gösteriyor du.o gün Anadolu’nun bir ilinde araştırma yaparken,insanların ellerinde pankartlarla kadını erkeği genci yaşlısı çoluğu cocuğu bir vefa örneği sergileyerek inandıkları dava uğrunda 1980 öncesi barış ve özgürlük adına kansız ve silahsız mücadele veren otuz yıl önceki sistem tarafından üretilmiş ve yine sistemle işi bittiği için onlarında işine son verilmiş (haksız yere idam edilmiş) o zamanın değimi ile devrimci gençliğin lideri olan Deniz gezmiş’i ve arkadaşlarını yad ettiklerini gördüm.
Oturdum bir bankın üstüne onları izledim uzun zaman.sloganlarını dinledim.yüreklerindeki acılarını duydum.ve haliyle o günlere gitti aklım hayalim.Ve bir film şeridi gibi geldi geçti gözlerimin önünden o zor acımasız ve yokluk günleri…ve o kardeşin kardeşe kırdırıldığı kahpe zanaları…andım bir kez daha !!
O günler;zor günlerdi iki kamp vardı biz bir yanda, devrimciler bir yanda.onlarınkine kamp diyemeyeceğim ama birde rengi bozuklar yeşile çok meraklı olan düzenbazlar vardı.tıpkı günümüzde olduğu gibi ve hala varlıklarını sinsice sürdürüp saman altından su yürütenler ve işini konumunu devam ettiren ve günü geldiğinde evlatlarına gemicik alan zihniyete sahip,, ne etliye ne sütlüye karışmayan insancıklar vardı.o zamanlar da’da düzen ve sistem onlardan yanaydı tıpkı şimdilerde olduğu gibi.
Biz yiğitçe vuruşurken onlar kıs kıs gülüyorlardı…! Ama size bir şeyi tüm samimiyetimle yazıyorum değerli okuyucularım.biz devrimcilerle vuruşurken bir kutsal sevdalı dava uğruna,,,hiç birbirimizi sırttan vurmadık,hiç kahpelik yapmadık,hiç adam satmadık tıpkı bu gün olduğu gibi.gerçek devrimciler ve gerçek Türk milliyetçileri davamıza asla ve asla ihanet etmedik.menfaat ve çıkarları hiçbir zaman ön planda tutmadık.hiç kemik yalayıcısı olmadık.olanlar zaten gün geldi kendilerini belli ettiler ve şimdi her iki yakadan olanların kemik yalayıcılarını Cenabı Allah gösterdi bizlere ve bizler yine dimdik ayaktayız onurumuzla adamlığımızla.dünya nimetlerinden payımıza düşenle şükrümüzü bilerek geçinip gidiyoruz elhamdülillah.
O yıllarda bir vatan ve bayrak sevdasının acısını,birde,on yedi yıldır çektiğim bir yürek sancısının acısını çok ağır bedeller ödeyerek daha doğrusu ödettirilerek çıka geldim bu günlere.soluyacak havamız içecek suyumuz varmış nasipde.
o vatan ve bayrak uğruna aylarca işkence gördüğüm o yusufiye haneyi hiç unutmadım,hala o sevgi dipdiri sırtımda izlerini taşısam da.on iki eylül davasına müdahil olmak için baş vuruda bulunsam da.Birde bu yaşıma kadar ilk ve tek son hatam olan yürek sevdamın acısı beni yakıyor kavuruyor ruhumda..! İkisinden de asla pişmanlık duymadım.Hiç keşke diyip sırtımı dönmedim.bu iki dava’mı,,,Bir anlık geçici zevk uğruna sevdamı,,,,bir yağlı veya yağsız kemik uğruna davamı asla ve asla satmadım,ikisine de kahpelik yapmadım.
O tarihlerde Denizler’le Mahirler,Ferhat Tüysüzler le Alparslanlar Amerikan emperyalizmini İstanbul boğazından kovarken omuz omuza nasıl mücadele ettiğimiz geldi gözlerimin önüne.Ve aslında İkinci unutmadığım tarih olan 12 Eylül 1980 (KAHPE ON İKİ EYLÜL) günü iki yakada vatan ve bayrak için özgürlük ve barış için o yukarıda bahsettiğim iki yakada olanların aynı sevdalı dava uğruna mücadele verdiğimizi öğretti bize,,,
... bedeli çok ağır oldu ama.Yaşamayan bilmez elbet.kırk kişilik koğuşlarda tek kişilik hücrelerde çekilen ve hala otuz yıl geçmesine rağmen izleri hiç yok olmayan devrimcilere göre işkence hane bize göre yusifiyehanelerde neler yaşadık neler gördük.tabi biz şanslı olanlardık,bahtsız olanlar ise bir zamanlar kurşun değmesin diye gögsümüzü siper ettiğimiz sistemin ürünleri ve bizi çok iyi kullananlar tarafından şehit edildiler gözlerimizin önünde,ve bize çaresizlik düştü sadece.Bense sırtim da taşıyorum o kahpe izleri ve acısını yaşıyorum otuz yıl geçmesine rağmen hala…!
Ama bir şeyi çok iyi anladık.O yıllarda bizi bir araya getirmeyenler bu gün ağa paşa, sermayenin uşaklık adamı kanı ve sütü çürük karaktersizlik yapısına sahip insancıklarmış.ve bize aslında çok büyük bir iyilik etmişler farkında olmadan.biz o günkü devrimcilerle aynı dili konuşuyormuşuz meğerse.biz birbirimizin değil,,,, aynı silahı hem onlara verip bize sıktıran,daha sonra bize verip onlara sıktıran zihniyet en büyük kahpe düşmanımız mış,anladık o yusufiyelerde.anladık anlamasına ama kıydılar Ferhatlara,Alparslanlar,Denizlere,Hüseyinlere.suçsuz yere….!!
Biliyorum bu isimler yabancıdır çoğu kimselere ama siz yinede okuyun beni anlıyacağınızdan eminim değerli okuyucularım dostlarım.
Aslında bölüşüp paylaşamıyacağımız hiç konu hiçbir mesele yokmuş,vatan ve bayrak sevgisinin adına onlar özgürlük barış,sosyal adelet demişler,,biz ise büyük Türkiye refah içinde hür ve bağımsız dünya lideri bir Türkiye cumhuriyeti devleti istiyorduk sadece.Ama hiçbir araya getirmediler bizi.hiç yan yana gelemedik.hiç birbirimizin meramını dinleyemedik.aynı dili konuşmamıza rağmen.sırtımızda çok şehit tabutları taşıdık,çok arkadaş yarası sardık bu yüzden..!
Akıllandık,,akıllandık merak etmeğin değerli okurlarım.Allah gani gani rahmet eylesin Dünya tarihinin ender yetiştirdiği bir lider olan gazi Mutafa Kemal ATATÜRK’ün bir sözünde olduğu gibi “konu vatansa gerisi tefarruatır”diyerek bu gün o birbirimizi kırdığımız binlerce şehit verdiğimiz her iki yakada olan insanlar,o vatan ve yurt sevdasının devam eden aşkı ile aynı çizgide mücadele veriyoruz yöntemi ve şekli farklı olsada.İnançlarımız ve dünya görüşümüz ayrı olsada,,,Niye..?? niye olacak konu “VATAN ve BAYRAK,HÜRRİYET ve BAĞIMSIZ TÜRKİYE….Yok artık bundan ötesi bir Ülkü….
Ve ben birkaç tarih belirterek bizzat o acı olaylara şahitlik etmiş,bu da yetmemiş yaşamış acısının izlerini bedenin de ve ruhunda hala taşıyan,hasbel kader birkaç kitabın araştırmanın kendi alanında derlemelerin ve söz müzik yapımcılığının altında imzası bulunan bir araştırmacı yazar olarak.Bu yaşıma kadar iki ender şahsiyetten feyz almıştım.Birincisi cihan şumül Hz. MEVLANA,ikincisi çok saygı değer ulu bir çınar olan eserleri ile Türk millyetçilerine yol gösteren elini öpme şerefine nail olduğum NECİP FAZIL KISAKÜREK üstadım olmuştur.
Ve iki can dostum isimlerini sizlerle paylaşmaktan onur duyduğum kız kerdeşlerim olan Nil ÖZTÜRK ve Ayşe YILMAZ hanımefendilerin bana oku abi diyerek şiddetle tavsiyelerde bulundukları NAZIM HİKMET i okuduktan sonra bir zamanlar eleştirdiğim hatta hatta küfürle andığım o değerli şahsiyetten birazda mahcubiyet duyarak helalık alabilseydim dediğim o müstesna kişiliğin eserleride son dönemde bana ışık tuttu yol gösterdi.Üçünede Allah gani gani rahmet eylesin.ve bu üç nadide şahsiyetten feyz alarak yoluma devam ediyorum.
İşte Anadolu da çalışmalarımdan dolayı gezerken ben bu tablo ile karşılaştım.ve bir gün önce üç mayısta beni telefonla arayan Türkçlük bayramımız kutlu olsun diye mesaj gönderen yüzlerce gerçek devrimci arkadaşımın sözlerine ve samimiyetlerine gözlerimle şahit oldum.Ve bende dört mayısta bir gecenin köründe hiçbir suçu günahı olmayan denizlerin ve Alparslanların ruhuna tüm yüreğimle bir Fatiha okudum ve beni duyduklarına eminim diyerek Hakınızı helal edin dedim.ve bir öz eleştride bulunarak sizin gibi yiğit olamadığımız için Allah bizi affetsin diyerek saygı ve rahmetle andım bir kez daha, o vatan ve özgürlük şehitlerini….
Ve üçüncü tarihi kısa olarak geçeceğim sizlerin başını fazla ağırtmadan.3 Haziran 2012 o tarih ve saatleri bana yaşatan göstermeyi nasip eden rabbime sonsuz şükranlarımı arz ediyorum.benim gözlerimin körlüğünü bana hatırlattığı ve gözlerimi açtığı için.
Aslında kahpeliğin kalleşliğin dünyanın bir eseri olmadığını,sütü bozuk mayası çürük,onuru ve şahsiyeti olmayan kişiliksiz karaktersiz zavallı ve kendinlerini adamdan sayan çürük zihniyetli insancıkların ne mal olduğunu anladım,gördüm şahit oldum,o acıyı yüreğimde tattım.vefasızlığın gerçek dostluğa olan,yapılan sadakatsizliğin tertemiz bir sevgiye ihanet edilen bir kötü örneğin canlı bir kahpeliğini yaşadım,saygının sevginin şerefsiz bir yürek tarafından nasıl bozuk para gibi harcandığını duydum kulaklarımla.ruhların ve tenlerin nasıl peşkeş çekildiğini gördüm birkaç dakıkalık zevk alma uğruna.sustum sadece deli bir sevdanın yıllarca hatırı uğruna..ve sahne sona ererken el açıp rabbime şükrettim geç de olsa.Beterin beteri varmış diyerek yürüdüm gittim onurumla şerefimle insanlığımla adamlığımla.
Her insanın hayatının bir döneminde unutmadığı unutamıyacağı tarihler ve günler vardır.bunlar sadece sizin ve sevdiklerinizin doğum tarihleri,evlenme yada sizleri mutlu eden o günleri yad etmek olmamalı diye düşündüğüm için acı iz bırakan tarihleri de hatırlamanızı sağladıysam ve sizleri üzdüysem özür dileyerek Hakkınız helal edin diyorum.Bu yazıyı kaleme alırken gözlerimdeki sadakat, güven, saygı ,sevgi ve vefa adına dökülen her damla yaş için beni bağışlamanızı diliyorum.Gönlümden geçense dileğimse hiç ama hiç kimsenin acı dolu günler görüp yaşamaması idi el açıp rabbime gönderdiğim duaları okurken.
Yinede ben hiç unutmuyorum unutmayacağım o acı günleri o yukarıda bahsettiğim tarihleri ,,sırtımda ve yüreğimde taşıdığım izleri….!! Allahın bana bundan sonra verdiği ömür içerisinde de hiç kimsede unutturmayacak.
Birliğin dirliğin vatan ve yurt sevgisinin her şeyin önünde olduğunu o Anadolunun mert ve vefalı yürekli insanları bana bir kez daha öğrettiler.ve ANLADIMKİ YÜCE TÜRK MİLLETİNİN sırtını kimse yere getiremiyecek.her ne hile ve düzen her ne tuzak kursalar da bu birliği beraberliği hiçbir güç bozamayacak Allahtan başka o kurban olduğumda Kâinatı sevgi birlik ve beraberlik huzur olsun diye yaratmışsa demek ki birbirimizi menfaatsiz çıkarsız karşılıksız sevmemizin önünde hiçbir engel yok.Kahpe yürekli mayası ve tohumu çürük zavallı varlıklardan başka.Merak etmeyin ALLAH onları biliyor zaten ve eninde sonunda ettiklerini bulacaklardır kim olursa olsun.
“””Adımıza yürekten inanarak” İNSAN”diyorsak ve biliyorsak eğer.
Ve son cümle;ONUR ve HAYSİYET her yürekte bulunmaz,,,!
…………………….”ER” yürekte bulunur…….
……………………..Er yüreğinde ERKEĞİ-DİŞİSİ OLMAZ…………..!!
Aramayın boş yere Çünkü; İÇ tedir o ve gün gelir o kendini gösterir zaten var olur…..!”””
((..K.TİRYAKİ SÖZLERİ..))
Selam saygı ve dua ile
Sevgiyle kalın.
Kenan TİRYAKİ