- 1456 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
Adının her harfine bir yürek borcum olsun …
Bu gün yine sana açtım gözlerimi, sana uyandım. Merhaba ömrümün en uzun, en meşakkatli yolu! Yine aklıma düştü zeytin karası gözlerin. İki damla yaş süzüldü gözpınarlarımdan biri sana, biri bana aktı onların bile akış yönü, farklıydı. İsimsiz bir güzergâh da, kimliksiz yollar oluyorum. İstikametini şaşırmış kayıp bir cümleyim şimdilerde. Bul beni! Sana gelmek için uğradığım her durakta, bir nefeslik acı koyuyorum heybeme. Gittikçe sıklaşıyor acılarım.
Hayat; hiç bir zaman gümüş bir tepside sunulmadı bana. Kendimi bildim bileli mücadele ettim. Dişimle yetmedi tırnağımla savaştım. Ömrüm boyunca iyi ve sevecen biri olmaya, insanların güvenini kaybetmemeye ve topluma aykırı yaşamamaya çalıştım. Ama ben aykırıydım. Ruhum ve aklımla uyum sağlayamadım hayatın hiç bir dönemine. Tek istediğim sığınabileceğim, korunaklı, sevgi dolu, şefkatli bir limandı.
Olmadı!
Kendimi hiç bir zaman hiç bir yere, hiç bir kişiye ait hissetmedim. Çoğu zaman anladım ama anlaşılamadım. Sevdim fakat sevilmedim. Kendime bu dünyada bir yer edinemedim vesselam. Konu “aşk” (rüya) aşka aşık bir insan olarak, rüya bile göremedim. Komik değil mi? Ama çoğu zaman gördüğümü sandım, aldandım, kurduğum küçücük dünyam da hep hayâller İle yaşadım. Gerçek yaşam çok farklıydı oysa. Tıpkı; güzel bir filmden sonra, gerçeğe uyanmak gibi.
"Düş yorgunu gözlerimde sonbahar vurgunları"
Sağanaklar halinde yalnızlıklar taşıdı ruhuma. Ölüm sonrası sessizliği yaşıyorum, gecenin en kuytu yerinde.
Tüm cümlelerim sustu.
Bir tek sen! Yetiyordun dünyamı aydınlatmaya. O koskoca boşluğu senin varlığın dolduruyordu. Her şeyimdin. Annem, babam, kardeşim, arkadaşım, dostum, sevgilim, öğretmenim. Şimdi yoksun ve ben bu koskoca evrende onca kalabalığa karşın kimsesiz, sensiz, sessiz, öksüz ve yetimim. Ne çok şeymişsin, meğer ne çok anlam yüklemişim sana. Bile bile bir gün gideceğini tüm hayallerimi sana kurmuşum.
Üzülme yüreğim. Sakın ıssızlaşma. Ufkun kızıllığındadır keder. Birazdan güneş batacak ve bitecek hüznün. Geceyi düşün. O muhteşem yalnızlığı.. Seni en iyi karanlıklar anlar ve yine gölgeler basar bağrına. Üşüme yüreğim, sakın titreme. Sıcaklık sadece bir elin şefkatli dokunuşunda değildir. Tüm ışıklar söndüğünde ve kapandığında gözler, seni senden daha iyi anlayan yalnızlığın sarar. Unutma! Acılarını ve gözyaşlarını en çok gece kucaklar.
Desem de üşüyorum!
Ne soğuk bir gece, sensizlik iliklerime kadar işledi. Damarlarım birbirine çarpıyor. Yüreğim uyuştu, dilim damağım buz, ayaza çekti düşlerim. Rüyalarımı kırağı çaldı . (Diyorum ki, bir gelsen, gelsen de üşüyen yanlarımı sarsan.) Geceyi yorgan yapsam üzerime, camlarıma yıldız sersem. Ay’a uzanamaz mı ellerim. Sıtmalanmış ruhumu ısıtsam. Bir nefesin yeterdi tutuşturmak için geceleri, yangın yeri olurdu yüreğim. Gelseydin, ah! Bir gelseydin üşümezdi ellerim.
Zamanla alışıyorum gidenlere ve her gidenin ardından, gittikçe azalıyor ağlamalarım. Bir gün gözümden tek damla yaş düşmeyecek biliyorum. Değsin yada değmesin, ne fark eder ki, bırakamıyorsa bir iz yüreğimde. Gözlerim sadece veda eder her gidene. Geldiniz, gördünüz ve gidiyorsunuz, boş bakışlar bırakarak ardınızda.
Ne zaman bir el uzansa ve ben o eli tutmaya kalksam hep bir kez daha düşüp başımı çarptım. en iyisi bırakın düştüğüm yerde kalayım. (yüksekten düşmek daha çok acıtıyor)
DİL-RUBA 06 Mayıs 2012