- 838 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Nefis Üç Köşeli Diken
“Şüphesiz ’izzet ve gücün’ tümü Allah’ındır. O, işitendir, bilendir.” (Yunus Suresi, 65)
Tek güç sahibi Allah’tır. O’nun dışındaki hiçbir şeyin bağımsız gücü yoktur, insan dahil. İnsanın bedeni değil asıl ruhudur güçlü olan. Allah’ın Kendi ruhundan üflediği müminin ruhu güçlüdür.
Bütün güç Allah’a ait. İnkar içinde yaşayan kişinin gücü bile gerçekte Allah’ın gücüdür. Allah imtihan amacıyla bir insanda ya da karşısındakilerde güç yaratır. Dilediği zaman o gücü alır; dilediği insana dilediğinde güç ve başarı verir
Allah her şeyi sonsuz aklı ve gücüyle yaratır. O’nun benzersiz gücünü gereği gibi takdir edebilmek için aklımızı güçlendirmemiz gerekir. İman, Kur’an, Allah sevgisi, Allah korkusu, tevekkül ve güzel ahlak aklımızı güçlendirir.
Şeytanın zorlayıcı gücü yok; o yüzden şeytandan değil, asıl kudret sahibi olan Allah’tan korkmalı. Yedi milyar insanın çok azı iman ediyor. Milyarlarca insan güçsüz olan şeytandan, azınlık ise Allah’tan korkuyor. İnsan hep güçlüyle olmak ister, güçsüzün yanında olmak istemez. Şeytan güçsüz, Allah güçlü ve şah damarından yakın iken, insan neden güçsüz olanı seçer?
Şeytanı aşağılamalı, târümâr etmeli. Sürekli tevbe ederek, sürekli şükrederek aşağılamalı ki güçsüz düşsün.
Allah görüntüyü niyetimize göre yaratıyor. Her şey Allah’a ait. Ve O’ndan her şeyi isteyebiliriz. Şeytandan Allah’a sığınıp O’ndan yardım istedik mi? Dahası, kesin yardım edeceğine kanaat getirerek istedik mi?.
Kaderi Allah belirlemiş, olayların gidişine göre değişmiyor. Şirke güç yetirebiliyoruz da, tevekküle neden yetiremiyoruz? Oysa biliyoruz ki Allah her şeyi hayırla yaratıyor ve kulunun kötülüğünü istemez.
"Ben Allah’ı severim, korkmam" der kimileri. Neden severler? Çok üstün, çok güçlü, çok yüce. O zaman böyle büyük bir güçten neden korkmaz insan? Ayette “Allah’tan güç yetirebildiğiniz kadar korkun” buyruluyor. Bu bir emir, bir farz! Her yaptığımızı Allah’ı düşünerek yaparsak korkumuz artar, teyakkuzda oluruz.
Allah korkusunu içlerinde taşımayan insanların onlarca farklı korkuları vardır. Bu kadar çok sayıda korkuyla yaşayıp, sadece Allah’tan korkmazlar. Müdüründen, babasından, eşinden korkan bu kişiler, kıyamet günü Allah’ın huzurunda yapayalnız sorgulanmaktan korkmazlar. Oysa Allah’ın gücü, makamı ve azabı karşısında dünyadayken hissedecekleri korku, Allah’ın izniyle hem imanlarına, hem de dünya ve sonsuz ahiret mutluluğuna neden olacaktır.
Allah korkusu güzellikleri getirir; sevgiyi, güzelliği sağlayan her özellik Allah korkusuyla kazanılır. Allah korkusunu içinde taşıyan insan, hata yaptığında vicdanı çok rahatsız olur; Allah’a sığınır, hatasını telafi etmeye çalışır. Aczini ve Allah’a ne denli muhtaç olduğunu derinden kavrar. Rabb’ine olan boyun eğiciliği artar, vicdanına daha fazla kulak verir.
Vicdana uymak, Allah’a uymaktır. Vicdanının sesini dinleme gücü mümine verilmiştir; inkarcı buna güç yetiremez. Sürekli vicdanın sesini dinlemek cennet ehlinden olma alametidir.
İmanı güçlü olan insanın bütün hayatında bir mükemmellik olur. İsabetli konuşur, isabetli davranır, makul kararlar verir ve makul düşünür. O yüzden en önemli şey güçlü bir imandır. Güçlü bir Allah korkusu, güçlü bir Allah sevgisi olduğunda, dünya insan için adeta cennet gibidir.
Melek; adı güzel, naif ama güçlü varlıklar. Sadece Allah’ın emrettiğini yapıyorlar.
Biz neden emrolunduğumuzu yapamıyoruz? Nefsimiz yüzünden mi?
Nefis üç köşeli diken, ne türlü koysak batıyor. Bizden çalıyor, bizden yiyor ama hiç doymuyor; lanet olsun ona!..
Onun tutkularının ardından koşarsak, Allah’a nasıl kul oluruz?
Nefse tâbi isek onun kulu olmaz mıyız?..
Gök gürültüsü O’nu hamd ile, melekler de O’na olan korkularından tesbih ederler.. O, yıldırımları gönderip bununla dilediğine çarpar; onlar ise Allah hakkında çekişip-tartışırlar. O, gücü (ve cezası) pek çetin olandır. (Ra’d Suresi, 13)
Fuat Türker