- 5805 Okunma
- 15 Yorum
- 0 Beğeni
BEN BUYUM, BEN BUYUM, BEN BUYUM SEVGİLİM.
Önce notumuzu baştan peşin peşin yazalım: Bu yazı benim yazdığım yazılara yorum yapan değerli arkadaşlarımın hiç birisine bir cevap -kesinlikle- değildir. Tam tersine yazdıklarımdaki küfür ve argo sebebiyle yorum yazmaktan imtina eden arkadaşlarıma kendimi anlatabilmek için kaleme alınmıştır.
*********************************************************************************************************
Edebiyat edeple çok ilişkilendirilir. Hatta adeta özdeyiş olmuştur ‘’ Edebiyat edep gerektirir’’ sözü.
Edebi türler içinde bir tanesi de hicivdir. Diğer türlerde pek sorun olmaz ama hiciv yazmaya kalktığınızda karşınızda çok önemli engeller vardır. Bunların başında da argo ve küfür gelir.
Kimine göre küfür ve argo edebiyata yakışmayan iki kavramdır. Edip ya da şair ille de nazik, kibar, nazenin olmalı ağzından, daha doğrusu kaleminden argo ve küfür dökülmemelidir. Örneğin ‘’Lan, Keriz, Cukka, Zula vs…’’ kelimeleri asla kullanmamalısınız.
Bir örnek verelim:
‘’Lan oğlum sen keriz misin?’’ Yerine ‘’Sayın ve muhterem evladım. Merakımı mucib oldu. Zât-ı âliniz kolay kandırılan bir beyefendi misiniz? ’’ yazmanız gerekiyor.
Efendim tabii ki çok haklılar bu şekilde düşünen vatandaşlarımız. İnsan karşısındakine söverken bile kibar olabilir. Örneğin : ( Osmanlıca bilenler daha iyi anlayacaklardır ama ben yine de anlatayım ) Şiir şöyle
1-Fahr-i alemsin ve lakin fa sı yok.
2-Gevher-i kaansın ve lakin ra sı yok.
3-Dilerim haktan bunu ruz-u şeb.
4-Sana bir merkeb vere kim ba sı yok
1-Fahr-i alemsin yani alemin iftiharısın ama fa harfi eksik. O zaman da hâr, yani eşek oluyorsun..Alemin eşeğisin.
2- Gevher-i Kaansın yani çok değerli mücevhersin ama ra harfi eksik… Gevh sin yani kan emici kene
3- Allahtan bunu dilerim gece gündüz,
4- Sana bir merkeb versin. Yani malum eşek, ama ba harfi eksik… Merk Yani sana mezar versin Allah.
Anlamak ve anlatmak için ne kadar uzun bir yol değil mi?.
Daha kolay bir şey seçelim. O da kibarca bir küfür..İçinde tek bir kaka kelime yok.
Tahir Efendi bize kelp demiş
İltifatı bu sözle zahirdir.
Maliki mezhebim zira
İtikadımca kelp Tahirdir.
Haydi buyurun. Maliki mezhebini mi anlatırsınız, Tahir kelimesinin hem şahıs adı olduğunu, hem de temiz anlamına geldiğini, dolayısıyla şairin burada tevriye sanatı yaptığını mı anlatırsınız. Daha sonra dönüp tevriye, mecaz,mecaz-ı mürsel, kinaye, teşbih ,teşbih-i beliğ, mübalağa gibi edebi sanatları anlatmak zarureti de cabası…
Şimdi…Biraz daha ağırlaştırılmış ve içinde düpedüz küfür olan bir şiirin son Kıt’asını alalım. Neyzen Tevfik söylüyor:
İşgaldeki hali sakın unutma.
Atatürk’e dil uzatma sebepsiz.
Sen anandan yine çıkardın amma
Baban kimdi bilemezdin şerefsiz.
Ne ayıp…Koskoca adam ne biçim şiir yazmış böyle? Bunu daha zarif ve naif bir şekilde anlatamaz mıydı?
Anlatamaz olur mu hiç? Bakın bunu alıp şöyle küfürsüz, kimseyi rencide etmeyen, kötü örnek oluşturmayacak bir hale sokalım. Buyurun:
İşgal yıllarındaki halimizi sakın unutmayınız.
Atatürk’e de dil uzatmayınız sebepsiz yere lütfen.
Siz, muhterem validenizden neş’et ederdiniz mutlaka.
Ama muhterem pederinizin kim olduğunu bilemezdiniz. Değil mi şekerciiim.
Nasıl ama…Harika değil mi? Küfür yok, argo yok, hiç kimseyi kırmadan, kötü örnek olmadan da yazılabiliyor değil mi efendim?
Amaaa…Bir de şu olaya bakalım:
Padişah, Sümbülzade Vehbi Efendi’ye ‘’ Bana öyle bir şiir yaz ki ilk beyitini okuyunca ‘’cellat’’ diye bağırayım, ikinci beyitini okuyunca ise sana bir kese altın vereyim’’ der. N’aapsın Vehbi...Mecburdur…Küfürsüz, argosuz yazar ‘’Rücu’’ adlı şiirini. Lakin o şiir asırlardır ders kitaplarına sokulmadı. Sebep: ‘’Çok müstehcen…’’ Yani argo, küfür, muzırlık var...Oysa hiç bir satırında tek bir argo ya da küfür yok. Yeter ki kalbiniz temiz olsun. İşte o şiirin son iki beyiti.
Herkese vermektesin, bir de bana versene,
Kese kese altını, olsun kulun şâduman.
Sen her gece gelesin, ben Vehbi’ye veresin,
Esselamü Aleyküm, Aleyküm Selam.
Ne var bu şiirde şimdi? Hiç bir şey? Ama yasaklılar listesinin başındadır asırlarca.
Ben beceremiyorum… Birilerine kafayı takmışsam, ya da bir şeylerin beyinlere beyinlere çivi gibi çakılmasını istiyorsam, veyahut ta amacım sadece ve sadece insanları güldürmekse evet ben küfür ya da argo kullanmadan yazmayı beceremiyorum. N’aapayım arkadaş Ben Vehbi gibi olamıyorum. Şair Eşref sendromu denilen bir hastalığa düçar oldum bundan kurtuluş yok.
Şair Eşref Sendromu ne mi? Anlatayım efendim.
Şimdi diyelim ki siz Şair Eşref zamanında yaşıyorsunuz. Bir gün, yürüye yürüye bulunduğunuz ilçeden İzmir’e gitmek mecburiyetindesiniz. Ama bir de münasebetsiz yol arkadaşınız var. Laf olsun torba dolsun misali yol boyunca konuşuyor da konuşuyor. Canınız burnunuzda. Nihayet öldürücü soruyu soruyor:
‘’Şair, Adem ile Havva çamurdan yaratıldılar ya. İşte o çamura Allah saman da karıştırmış mıydı?’’
Şimdi…İzmir gibi yerde, Güneş tepenize tepenize inmiş vaziyette, yol yürümekten diliniz iki karış dışarı çıkmış, aç ve susuz olduğunuz bir haldeyken böyle bir soruya
ey bana ‘’tıynet-i ademde saman var mı?’’ diye soran
gel bir daha eyleme bu sual-i hamı
çamurunda saman olsaydı eğer ebül beşer in
çatlayıp ta yarık olmazdı ananın …
Diye mi cevap verirsiniz, yoksa oturup uzun uzun Adem ile Havva’nın nasıl bir çamurdan yaratıldığı konusunda vatandaşa ilmi izahatlarda mı bulunursunuz? Ben ilk şıkkı tercih ediyorum. Genelde daha etkili ve akılda kalıcı oluyor. Ama ikinci şıkkı tercih edene elbette hiç bir itirazım yok.
Meslektaşım Hakkı Bulut’tan bir şarkıyla noktalayalım konuyu.
Ben buyum, ben buyum, ben buyum sevgilim
Ben buyum, ben buyum, ben buyum sevgilim
Ne köşküm, sarayım, ne servetim var
Ne malım, ne mülküm, ne servetim var
Sana bir saltanat vaat edemem ki
Yalnız seni seven temiz bir kalbim var
Ben buyum, ben buyum, ben buyum sevgilim
Yalanla Kuramam aşkın temelini
Allah’tan korkarım aldatamam seni
Yeminler uydurup çalamam kalbini
Aşkın öldürse de mahvetse de beni
Ben buyum seversen canım sana feda
Ben buyum sevmezsen bana de elveda
Razıyım bu ömür böyle göçüp gitsin
Zaten gülmek bana yasak dünyada
İstemem en güzel günlerin zehr olsun
İstemem o güzel gençliğin mahvolsun
İstemem sen beni acıyıp sevesin
İstemem benimle ızdırap çekesin
NOT: Üstteki resim bana aittir...Yıl 1958..Yani dört yaşındayım...Biraz silik ama Ben buyum.
YORUMLAR
efendim bu sitede sizler öğretmen bense öğrenci benim yazdıklarımı okuyan eğitim düzeyimide tahmin eder söylememe gerekyok sanırım ben okuyabildiklerimi okurum argoysa acaba bu argoyu yazmasına sebep neydi onu anlamaya çalışırım yargılamadan bakıyorum eğitim seviyesi aynı olan kişiler bile birbirleriyle anlaşmazlığa düşebiliyor sizin yazılarınızı okuyamadım ama çoğu şiirlerinizi okudum ve çok çok beğendiğimi belirtmek isterim nasrettin hoca fıkralarını okurken hem güler hem düşünürüm sizin şiirlerinizde aynı hem güldürüyor aynı anda düşündürüyor hocam çok çok güzl olduğunu belirtmek isterim nacizane eğer benim yazdığımıda yorumdan sayarsanız başarılar saygılarımla selamlar
sami biberoğulları
İçten ve samimi yorumun için can-ı gönülden teşekkürler.
Selam ve sevgilerimle.
bu site amatör yazarlar çizerler sitesi...
işte bu noktayı her kes idrak edebilse pek sorun kalmayacak...
bazı kalemlerın farklı tutumları var..
sanırsınız ki yıllardır yazan usta bir şair veya yazar...
gülüyorum sadece...
edebiyatın farklı dallarını icra etmeye çalışıyoruz.. hobi olarak ve yazmaya gönül vermiş kişiler olarak..
edebiyat özgürlüktür bana göre..
harflere kement atamazsınız..
siz yazarsınız isteyen okur istemeyen okumaz...
benimde çok umurumda olmaz doğrusu..
çokta irdelemeye hiç gerek yok bence...
selamlarımla hocam..
sami biberoğulları
Çok sağ olun var olun
Selam ve sevgilerimle.
(Öncelikle ben sizi çoook seviyorum:) Ama yazacağım yoruma duyguları karıştırmamaya çalışacağım)
Hepimiz birbirimizin aynı değiliz. Hele de bayanlar biraz daha naif. Muhakkak farklılıklarımız olacak, bu farklılıklar üslubumuza yansıyacak. Farklar çeşitlilik demek, zenginlik demek bana kalırsa.
Edebiyat hayatın ta kendisidir. Yani Edebiyat hayatın aynasıdır, eğer olağan hayatınızda argo varsa küfür varsa edebiyatta da olması kaçınılmazdır. Tabi ki bu sizin tercihinizdir, ben argo, küfür kullanmamaya çalışırım, kullanmam, siz kullanmayı tercih edersiniz, bu size kalmış.
Zaten yazılarınızda bir kuralsızlık görülse yönetim buna müsade etmezdi.
Ama şu da var ki, bunun ölçüsünü iyi ayarlamak gerekiyor sayın hocam. Yani hani nasıl yemekte tuz fazla kaçınca, yemeğin lezzetini kaçırıyor, bu da öyle birşey.
Bir de şunu saçma buldum...
Şimdir bir yazıyı okuyorsun ve beğeniyorsun ama yazıdaki argo ve küfürlerden ötürü yorum yazmaya çekiniyosun?
İşte bu biraz riyakarlık olur,kendini kandırmak olur, beğenmezsin, o zaman mesaj atıp dersin ki "bakın yazılarınızı hiç beğenmiyorum niye bu kadar argo kullanıyorsunuz" ama beğenip, okuyup argolar olmasa rahat yorum yazarım demek tuhaf, dürüst olmayan bir davranış gibi geldi:)
Sonuç olarak, ben yazılarında genel olarak argo kullanmayan, bir yere "lan" yazacakken bile otuz kere düşünüp sonra silen biriyim:) Bu benim yapım, değişemem, o benim.
Evet küfür sevmiyorum ama
Ben sizin esprilerinizi seviyorum, bu yazılardaki kıvrak zekayı görebiliyorum.
Selamlar, saygılar
sami biberoğulları
Bu güzel yorumun inan bana ilaç gibi geldi.
Allah senden razı olsun.
Kabul edersen bir ağabeyin olarak alnından öptüm
Selam ve sevgilerimle.
Sami Bey selamlar
Şiirde ve yazıda eğer gerekliyse her sözcüğün kullanılmasından yanayım, argo ve küfür de hayatımızın içinde özellikle de samimi olduğumuz kişiler arasında kullandığımız bir dilse elbette ki edebi eserlerde de samimiyet adına, gerçeği hissettirmek adına kendine yer bulmalı. Amacına uygun bir şekilde kullanıldığında gayet şık duruyor.
Ama şöyle de bir gerçek var ki -bu sitede gözlemlediğim kadarıyla- bazı arkadaşlarımız şiirlerinde marjinal olma adına çok gereksiz erotik içeriğe ve küfre yer vermekte. Özellikle kadın uzuvlarından neredeyse iki üç dizede bir bahsederek okurda hangi hissiyatı uyandırmak istediğini çok merak ettiğim şiirlere rastladım. Bu tip kullanımlar acemice yapıldığı anda okurda tiksinti duygusundan başka bir şey uyandırmıyor.
Yorum yazıp yazmama konusu çok farklı değişkenlere sahip, kimisi karşı taraftan yorum almadığı için yazmaz, kimisi yazıyı veya şiiri çok beğendiği halde yorum yazmayı beceremediği için yazmaz, o an belki kafasındakileri toparlayamaz ve yazmamak en iyisi, toparlayamayıp saçmalayabilirim der vs.. Ama kesinlikle argo kullandığınızdan dolayı yorum almama gibi bir durum olduğunu düşünmüyorum.
Saygılar.
sami biberoğulları
Bahsettiğiniz yazılar ve şiirler zaman zaman benim karşıjma da çıkıyor.
Aslında ben, sizin de belirttiğiniz gibi argo ya da küfürde doz aşımından rahatsızım. Ben hiç bir zaman ''popo'' diye kibarlaştırdığımız kelimenin aslını yazamam ve yazmadım mesela. Ama bunu bayan yazarların yazılarında bile görüyorum sıkça.
Ve hatta beklerim ki arkadaşlarım, dostlarım bana nerede dozo aştığımı bildirsin ve o kullandığım ifadenin yerine nasıl bir ifade kullanılabileceğini söylesin. Dostluk bunu gerektirmez mi?
Her neyse..
Sayfamı ziyarett ettiğiniz ve güzel yorumunuz için çok çok teşekkürlerimle birlikte selam ve saygılarımı sunuyorum.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle değerli dost.
O kadar çok yazı ve şiir var ki ...Hepsini okumanın imkanı yok. Ancak tüm değerli yazıları okımak istersem sanırım sandalyeye yapışmak gerekir...
Burada ki yazıları ve şiirlerin hepsini seviyorum .Hiç bir ayrı yapmadan...Gönlüm hepsini okumayı istiyor ama zamanım yetmiyor ...
Tüm edebiyat sever arkadaşlara sevgilerimi selamlarımı yolluyorum...
sami biberoğulları
sELAM VE SEVGİLERİMLE.
Hocam laf aramızda çocuk iken bile duruşun tam kabadayı,7 sin de neyse 70 in de odur demiş atalarımız.
Tebrik ederim saygılarımla.
sami biberoğulları
Selam ve sevgiler benden.
Sami Bey,
Her ne kadar alaycı bir üslupla meramınızı dile getirmiş olsanız da, bu konuyu daha önce defalarca ele almış olsak da bir kere daha söylemek istemiyorum. Edebiyat hayatın süslü aynasıdır. Genellikle yaşanmış ya da yaşanması mümkün olayları konu edinir. Fakat bunu yaparken de çeşitli sanatlarla cümleler süslenir. Güzelliği bu süslerden ileri gelir çoğu zaman. Argo gerektiği yerde ölçüyle kullanılabilir. Kimi daha marjinaldir, küfür eder. İki çeşidin de beğeneni vardır, beğenmeyeni vardır. Yazılarınızdaki argo eğilime gelince...Ben sizden daha ağır argolar kullananı, müstehcenlikte sınır tanımayan yazarları tanıdım yıllar içinde bu sitede. Ama inanın hepsi birer birer eridi gitti. Bu da gösteriyor ki eğlencelik ve günlük ağızla yazılan çalışmalar kalıcı olmuyor. Edebiyat sokak ağzını kabul etmiyor. Bu böyle diye yazmak isteyenlerin kalemine ket vurulmalı mı, tabiki hayır. Genel ahlak kurallarını çiğnemediği, okuyucuyu rahatsız etmediği sürece bu sitede yazabilir, çizebilirler bana göre. Ama kendi kitaplarında istedikleri gibi at koştursunlar, kim karışır...
Benim anlamadığım bir mevzu da -bu sözlerim size değil- bayan okurların küfürlü ve müstehcen, edebiyatın e' sinden bile uzak yazıların altında aşka gelmeleri, yazarı iltifata boğmaları. Tabiki bana ne, ama madem herkes kendi rahatsızlığını dile getiriyor ben de kendi merakımı belirtmek istedim.
Bir başka mevzu, gruplaşmalar. Bunlara gerek var mı? Salt sizin görüşünüzden oluşan insanları bir araya toplayıp, kendi kendine çalıp oynamak kaleme hiç birşey kazandırmaz. Ne yazık ki, gruplaşmalar var. Kimse yok demesin. Hergün dünya kadar yazı okuyorum ve neyin ne olduğunu görüyorum. Burası bir çatı diyelim. Her fikirden bir doğru kapmaya bakalım. Ayrım yapmadan yazıları okuyalm. Ben sizi birkaç kişinin dışında sayfalarda göremiyorum. Siz de onlar küfür etmiyor ya da ediyor diye mi okumaktan imtina ediyorsunuz? Yazılarını ekleyip seyre dalanları, kendinden ve yöresinden başka kimseyi okumayanları anlayamıyorum işte. Burada herkes eşit. Kimse kimsenin hamisi ya da ustası değil. En yeni üyemizle en eski üyemiz arasındaki tek fark kat ettikleri yoldur. Biri yola daha evvel revan olduğu için farklı bir noktadadır, diğeri yeni yürümeye başladığı için daha gerilerdedir. Ama yeteneklerini kimse metreye vuramaz! Yolu yarılamışların ardına takılıp gitmenin de alemi yok. İşte bu yüden ben artık evvela adına yeni rastladığım arkadaşlarımızın yazılarını okuyorum. Sonra vaktim ölçüsünde isim yapmış arkadaşlara dönüyorum. Ama iki gün sonra ama bir ay sonra, canımın oku dediği yazarı mutlaka okurum. Sizinle ilgili tutumum da bundan ibaret. Yazılarınızı er geç okuyorum. Argosuz küfürsüz çalışmalarınız da var. Ve ben ilk günden beri kaleminizi beğendiğimi söylüyorum. Yorum düşmüyorsam okur değerimin sıfıra mı indirilmesi lazım? Önemli olan eseri okumak mıdır, o yazının altına birbirinden farklı olmayan notlar düşmek midir? Bir yazıyı değerlendiren nedir?
Son olarak, ağır küfür ve argo içeren yazılar zaten yönetim tarafından kaldırılıyor. Size böyle bir uygulama yapılmadığına göre rahat olun ve canınız nasıl istiyorsa öyle yazmaya devam edin. Her ürünün alıcısı bellidir. Okurunuzla yürümeye devam. Ama bu tarzın kalıcı olacağını hiç sanmıyorum hocam. Oysa mizah yeteneğiniz çok kuvvetli, sizi farklı bir mertebede görmek isterim. Ayrıca sizi okumayanları da yargılamayın.
Saygılar.
Aynur Engindeniz tarafından 5/4/2012 10:40:59 AM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları
Hani bir laf vardır : ''Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur '' diye. İşte bu sebepten küfür ve argo konusuna girmeyeceğim.
Gruplaşmalar konusunda yerden göğe kadar haklısınız. Bu ister istemez oluşan bir durum. Sitede yüzlerce yazar ve şair var. Bu arkadaşların hepsinin birden yazılarını okuyup onlara yorumlar yazamama sıkıntısı var maalesef. Aynı sitede oturan yüzlerce insanın birbirini tanımaması, hatta aynı apartmanda oturup das birbirlerine bir kez olsun selam vermemiş insanların durumu gibi bir şey bu. İşte öyle olunca da ne yapıyorum: Bana bir adım yaklaşana ben de bir karış yaklaşıyorum.
Belli başlı arkadaşlarımdan başkasının yazılarını okumadığım da doğru.Bu konudaki eleştirilerinizde de çok çok haklısınız. Ancak burada da şöyle bir sorun var: Ben bir taraftan öğretmenlik yapıyorum, diğer taraftan bir evde bir kadının yapabileceği ne kadar iş varsa hepsi benim omuzlarımda ( tek tek saymama gerek yok sanırım ) işte bu sebepten çok fazla yazı okuma imkanım olmuyor.Çünkü her yazıyı okumaya kalksam bu sefer -ister istemez oluşmuş olan- grubumuzdaki arkadaşlarımı ihmal etmiş olacağım. Bu arada grubumdaki arkadaşların neredeyse hepsiyle fikrî anlamda oldukça fazla görüş ayrılıklarım var. Yani belirttiğiniz gibi aynı düşünce yapısında değilim çoğuyla.
Kalıcı olmak ya da olmamak: Bu beni çok da ilgilendirmiyor.Yazdıklarımla kafamı boşaltmaya çalışıyorum o kadar. İnsanların birbirlerini dinlemeden devamlı, devamlı konuştuğu bir dünyada konuşamamanın sıkıntısıdır burada yazdıklarım. Hiç kimse lafımı bölmüyor, kimse ağzımı açar açmaz dört koldan taarruza geçmiyor. İşte bu rahatlıkla b iraz konuşabilme imkanı bulduğum bu sitede konuşuyor da konuşuyorum. Çenem kapalı., parmaklarımla, sğır ve dilsiz birinin el işaretleriyle konuştuğu gibi konuşup duruyorum. Öfkem, küskünlüğüm, kırgınlığım bazen küfür olarak çıkıyor, bazen argo. Yazdığım Tarih dizisi dışındaki hiç bir yazımı , hiç bir şiirimi ciddiye de almıyorum. Onlar Sarayın soytarısı. Belirttiğiniz gibi unutulup gidecekler. Çünkü soytarılar ölmeye mahkumdur ama krallar hep yaşarlar. Lakin kralların hemen hemen hepsinin soytarıları olmuştur.
Son olarak: Beni okumayanları yargılamıyorum. Ama '' İçinde argo ve küfür olan yazılarınıza yorum yapamıyorum '' diye özel mesaj gönderen arkadaşlarıma bir iki satır cevap yazma hakkına da sahibim her halde.
Sanırım yazdığım yazının sizle olan tartışmalarımız ya da Hamuş 71 Rumuzlu arkadaşımın bir yazıma yaptığı yorumla ilg,ili olmadığını da bu vesileyle anlatabilmişimdir. Hiç birimiz cici kız ya da cici bey değiliz. bunu ifade etmeye çalışıyorum.
Selam ve saygılarımla.
Aynur Engindeniz
Ben sizinle hiçbir zaman tartışmadım Sami Hocam. Fikir beyan etmek tartışmak değildir. Size saygım da sonsuzdur.
Ayrıca "Cici kızlar ve cici beyler" illa ki vardır. Bu konuda da size katılmıyorum.
Yazım ve gündelik hayatınızda başarılar diliyorum. Saygılar.
Herkes bir şey aldı götürdü benden
Kimi umutlarımı
Kimi inançlarımı
Kimi en güzel duygularımı
Sen başkalarına benzeme sakın
Hep böyle kal hep böyle kal
Hep cana yakın
Sen başkalarına benzeme sakın
Hep böyle kal
Hep böyle kal
Bu şarkıda benden size olsun hocam :)) sevgi ve saygılarımla
Not: Bir süredir okuyamadığım yazılarınızı sıraya aldım hızlandırılmış şekilde okuyorum duyrulur :))
sami biberoğulları
Nerelerdesin sen...Neler kaçırdığını bir bilsen...Neyse Piyesi okuyunca göreceksin nasılsa...Seni de kadromuzda görmeyi çok isterdim.
Tekrar aramıza döndüğüne çok sevindim.
Selam ve sevgilerimle.
A-BI-HAYAT
bu nadide kaleme yakışan bir özeleştiri..sen rahat ol usta ....biz kırk kişiyiz kırkımızda birbirimizi biliriz....duyarlı yüreğe selam...
sami biberoğulları
Aslında dehşetengiz küfürlerle dolu bir yazı yazacaktım frene bastım..Frene basınca da camdan, kapılardan fırlayanlar oldu. Bu günkü yazıda o camdan, kapıdan fırlayanlar var.
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Beni alkışlamayın lütfen, Hele de ayakta hiç alkışlamayın. Ben zaten şamar oğlanına döndüm bir de siz yemeyin tokadı arada. Bırakın bana gelsin o tokatlar.
Saygı ve sevgilerimle ben de size hayırlı cumalar diliyorum.
AYSE 09
siz saygıdeğer bir dostsunuz
saygılar benden
Sayın Hocam
Ben bu siteye üye olalı çok fazla bir zaman olmadı. Lakin bu süre zarfında ne kendi yazdıklarımın ne de değerli şair ve yazar arkadaşlarımın yazdıklarının polemiğine girmiş değilim. Hattızatında ne haddime!
Bilirim; dünkü yorumumun altında ve buradaki yazınızın da başlangıcında olmak üzere altını çizerek belirttiniz. Bu yazıyı hiç kimsenin yorumuna mukabil yazmadığınıza dair. Amenna...
Lakin 9 bölümlük tiyatro oyununuzun hiç birine benden başka bu anlamda eleştiri yapan olmaması ve sizin benim eleştirime cevaben böyle bir yazı kaleme alacağınızı söylemeniz ve bu gece de bu yazıyı yayınlamanız fazlaca manidar değil midir?
Tüm iyi niyetimle üstüme alınmıyorum desem de başarılı olamamışım ki şu an size bu satırları yazıyorum.
Sayın Hocam
Sizin bilgi birikiminiz ve donanımınız takdire şayandır elbet. Kaldı ki benim bu konuda (yazmak) asla iddia sahibi olmak gibi bir niyetimde yoktur, olmayacaktırda.Sadece 9 bölüm boyunca değil sizi müstakil yazılarınızda da hep takip ettim, her zaman olmasa bile elimin erdiği, dilimin döndüğü kadarca yazdıklarınızın bendeki hissiyatını anlatmaya çalıştım.
Dünkü yorumumda da beğenimi belirtirken naçizane küçükte bir serzenişte bulundum. Size baştan ayağa argosunuz, küfürbazsınız demedim. Harikaydı, süperdi diyeceğiz elbet ama müsaade ederseniz eleştirmeyi de unutmayacağız.
Şimdi bu kadar laftan sonra " O kadar rahatsız oluyorsan okuma kardeşim o zaman " da diyebilirsiniz. Eyvallah...
Daim saygımla hocam.
sami biberoğulları
Bu gün özür dileyeceğim tek kişi varsa o da sizsiniz. Çünkü bu talihsiz yazı ne yazık ki sizin yazdığınız bir yorumun hemen arkasından geldi.
Değerli arkadaşım.
Siz açık yüreklilikle bir eleştiride bulunmuşsunuz. Bunu alır başımın üzerine koyarım. Benim için değerlidir. Elimden geldiği kadar nazar-ı dikkate almaya da çalışırım. Yukarıda uzun bir yorum yapmış olan Aynur Hanım gibi arkadaşlarımın bu yöndeki eleştirilerini de öper başımın üzerine koyarım lakin bana özelden mesaj göndererek '' Yazılarınızdaki bolca argo ve küfürler yüzünden size yorum yazamıyorum'' dendi mi o zaman işte böyle fıttırırım. Ne yazık ki sizin yorumunuzla aynı zamana denk geldi.
Ben eleştirilmekten rahatsız olmam...Her konuda eleştireceksiniz elbette... Arkadaşlarımın önerilerini her zaman nazar-ı dikkate alırım. Yanlışlarım varsa bunları kendim dile getiririm şurada yanlış yapmışım diye...''Ali Osman'dan Âl-i Osman'a adlı yaz dizimin 27. bölümünün sonuna eklediğim nota bakın isterseniz.
Bu sayfa eleştiri sayfazı ''Körler, sağırlar birbirini ağırlar'' sayfası değil ki...Burada aslında birbirimize methiyeler dizmemiz bile yanlış...Adı üstünde eleştiri sayfası. O bakımdan yazacaksınız elbette. Kendimce haklı bulursam eyvallah derim, haksız bulursam nedenleriyle birlikte cevabımı veririrm.
Ben sizi bir arkadaşım olarak seviyorum. Yazılarınızı okumaktan zevk alıyorum, kapım da gönlüm de sonuna kadar açık. Kalmak istediğiniz sürece başımın üstünde, gönlümün içinde yeriniz vardır.
Selam ve sevgilerimle.
Hamuş-71
Sayın Hocam ne yazık ki gerçek anlamda açıklamayı ancak şu anda yapıyorsunuz. Ben bir kahin değilim ki (Allah muhafaza etsin bundan ) size gelen özel mesajlardan haberdar olayım. Size kırgın olduğumu saklayacak değilim dünden, şu yorumunuzu okuduğum ana kadar olan bölümde şahsımı olmasını hiç arzu etmediğim bir zan altında bıraktınız. En azından bu kendi adıma böyle oldu.
Çünkü o kadar yorum varken ve ben sadece bu konuda eleştiri yapmışken, gelip böyle bir yazı yazacağınızı söylemeniz, her ne kadar aksini söylesenizde temeli sağlam bir açıklama yapmadığınız için tamamen böyle anlaşılmış ve yukarıdaki yazının en kuvvetli muhatabı olarak kendimi görmeme sebep olmuştur.
Ben en başından beri hakettiğiniz övgüyü sizden esirgememiş ama en doğal hakkım olan eleştiriden de kaçınmamışımdır. Kimse beni sizi okumaya zorlamamıştır ki böyle bir şey mümkün de değildir zaten. Bu bir hissiyat meselesidir. Ben sizi kaleminizi, yazdıklarınızı sevmesem sayfanıza uğramam bile.Kaldı ki kimsenin Tekelinde, gurubunda falan değilim olmak gibi bir niyetimde olmayacaktır.
Ben gülleri de çok severim hocam. Her ne kadar dikenleri olsa da...
Saygılar.
SELAM HOCAM
Sizi biz olduğunuz gibi sevdik hem televizyonda haydi çocuklar uyku vakti yazısı 9.30 da çıkıyor yani çocuklar yattı siizde yazınızı gece yarısından sonra yayınlıyorsunuz. Yetişkinler ayaktayken, yazdıklarınız küfürleri zaten yetişkinler biliyor. Salla giitsin yani
Sizin için doktor üzerine gitmeyin kendi haline bırakın dedi ağaya herşey sebesttir
selam ve sevgiler
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA tarafından 5/4/2012 9:37:57 AM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları
Bu pembe fistan gerçeği millete açıkladığın için...( bebn açıklayamamıştım bir türlü ) '' Doktor, üzerine gitmeyin, kendi halinde bırakın '' dedi kısmı var ya...Hah işte cümle. Bir türlü ben söyleyemediydim.
Fistanını güle güle giy.
Selam ve sevgilerimle.
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
hoca hocayı tekkede, hacı hacıyı mekkede, deli deliyi de dakkada bulurmuş.
Ve deli delinin gözünden tanırmış. Benimki de o hesap boşunamı iyi anlaşıoruz hocam