- 763 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
BABAMIN EŞİ ÖLSÜN - 6
Ertesi gün çantasında okula götürdüğü ANA kitabını her teneffüste okumak için gururla çıkarttı Halil. Hararetli bir şekilde okumaya başladı. İnanılmaz bir haz almaya başlamıştı. Sanki onu etkilemek için özel olarak yazılmış bir romandı bu. Her satırında kendi duygularından bir şeyler buluyordu.
Sınıf arkadaşlarının çok dikkatini çekmeye başladı. Yakın sıradaki kız öğrencilerden Serpil,
- Komunist kitabı okuyor bu çocuk, diye içten içe tepki göstermeye başladı. Diğer arkadaşlarına da durumu aktardı.
Şimdiki dersleri Din Bilgisi idi. İsteğe bağlı olduğu için , bir kaç sınıftan katılan öğrenciler ancak bir sınıfı doldurabiliyorlardı.
Öğretmen biraz gecikince gençler arasında bakışmalar, birbirlerine asılmalar başladı. O sırada Halil de birlikte oturduğu arkadaşlarına uyup, hiç de yapmadığı bir şeyi yapmaya kalkıştı. Ön sırada oturup yüzünü onlara doğru çeviren esmer güzeli bir kıza anlamlı bir bakış fırlattı. Kız da ona olumlu bir bakış atınca, bir anda yaptığından utandı, pişman oldu Halil. Yüzü kıpkırmızı olmuştu. Neyse ki sınıfa o anda giren öğretmen imdadına yetişmişti.
Bir kaç gün sonraki Mevlid Kandilinden söz ederek derse başladı öğretmen. Peygamberimiz (SAV)’ in doğumundan, peygamber oluşundan, o zamanın kötü şartlarından, İslâm’ın , Kur’an’ın ve Peygamberimiz (SAV)’ in insanlığa verdiği yararlardan söz etti.
- Çocuklar ; hani doktora gittiğinizde önce muayene olursunuz, hastalığınıza bir teşhis konur, sonra da buna göre ilâçlar verilir ya size ; işte Peygamberimiz (SAV) ’in doğumu, Kur’an’ın indirilmesi, İslâm dini de o günlerin şartlarına ve insanlarının ihtiyacına bire bir çare olarak Allah (cc) tarafından sunulmuştur.
Çocuklardan biri parmak kaldırarak ,
- O günün kötü şartları, insanların ihtiyacı, hastalığı neydi öğretmenim ?
- Yaradan’ın bir olduğundan habersiz, kendi elleriyle yaptıkları putlara tapıyor, onlardan medet umuyorlardı. Temizlikten, ahlâktan, bilimden, hoşgörüden, haktan, adalet duygusundan bihaberdiler. İnsanları para ile alıp satılan köleler olarak görebiliyor, özellikle kız çocuklarını utanç olarak kabullenip, diri diri toprağa gömüyorlardı.
- Peki öğretmenim, bütün bu saydıklarınız o zamanın kötülükleriydi ve İslâm sayesinde düzelmiş. Çok güzel. O zaman bu gün böyle kötülükler yoksa, insanlar o konularda oldukça iyi bir duruma gelmişlerse, artık islâm işlevini yitirmiş mi oluyor ?
- Öyle şey olur mu çocuklar. Sonsuza dek İhtiyacımız ve rehberimiz olacaktır.
- Peygamberimiz (SAV) bize İslâmı tüm dünyaya yaymamızı vasiyet etmiş midir ? Gerektiğinde zorla, savaşlarla tüm dünya insanlarının İslâm’a inanmasını sağlamak her müslümanın görevi midir ?
- İşte burası çok önemli çocuklar. İslâmda asla zorlama yoktur. İslâmın böyle zorlamalarla müslüman olacak kimselere ihtiyacı yoktur. Her müslümana düşen görev, yaşantısıyla, imanıyla, ,ibadetiyle, temizliği ile, çalışkanlığı ile, güzel ahlâkı ile, müsbet ilimlerde gösterdiği başarı ile tüm insanlığa örnek olmak ve bu yolla insanları müslümanlığa özendirmek olmalıdır.
- Öğretmenim, gâvurlar neden müslümanlara düşman ?
- Önce şunu söylemem gerekiyor ki ; kimseye gâvur demeye hakkımız yok. Başka dinden olan insanlara biliyorsak dinleriyle, bilmiyorsak yabancı olarak söz edebiliriz. Ülkemizde, aramızda yaşayan başka din ve mezhep mensuplarına inanç ve ibadet özgürlüğü tanımalı, onlara asla zarar vermemeli, düşmanlık etmemeliyiz.
- Ama öğretmenim ; müslüman ülkesinde kilisenin, havranın, sinagokun ne işi var ?
- Şöyle düşün bakalım : Yabancı ülkelere işçi olarak giden onca insanımız var. Oralarda ibadet edecekleri camiilerin olması onları ne kadar mutlu eder ? Onlara oralarda ibadet özgürlüğünün tanınmaması onları ve bizleri üzmez mi ?
- Bir de misyonerlik olayı var öğretmenim.
- Evet. Sık sık gündeme gelir ve özellikle bizim ülkemizde çok kötü tepki görürler. Nedir misyonerlik ? Kendi dinini başka dinlerden insanların çoğunlukta olduğu ülkelerde, toplumlarda yaymaya çalışmak ! Size çok kötü gibi geliyor değil mi ?
- Elbette öğretmenim !
- Peki müslümanlar aynı şeyi yapmıyorlar mı ? Dünyanın çeşitli yerlerinde yaşayan insanlar nereden öğreniyor da müslüma oluyorlar ? Aynı şeyi müslümanlar da yapıyor çocuklar. Misyonerlik de tepki gösterilmesi gereken bir faaliyet değildir aslında. Dininize güveneceksiniz. Siz onlardan daha iyi örnek olacaksınız.
- Hocam şu kandil olayına dönsek !
- Evet çocuklar. Perşembeyi Cumaya bağlayan gece Mevlid kandilidir. Mevlid, doğum demektir. O gün Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa dünyaya gelmiştir. Tüm İslâm aleminde kandil olarak kutlanır. Camiilerde Kur’an ziyafetleri yapılır, ibadetlerin toplu olarak yapılmasına özen gösterilir, müslümanlar birbirleriyle kandilleşirler, ziyaretler yaparlar. Özellikle anne ve babalar böyle akşamlarda mutlaka ziyaret edilmeli, hal ve hatırları sorulmalı, elleri öpülmelidir. Böyle gecelerde tüm dargınlıklara da mutlaka son verilmelidir.
Baba sözü Halil’e dokundu. Anne babaların mutlaka ziyaret edilmesi gerekiyormuş. Dargınlık günahmış. O, babasına yıllardır gitmiyordu. Oysa okulunun olduğu kasabada oturduğunu, hatta evinin yerini de biliyordu.
Çalan teneffüs zilinin sesiyle irkildi. Herkes koşarak sınıftan çıkmaya başlamıştı. Tam yerinden doğrulmak üzereyken, kendisine hızla yaklaşmakta olan, bir ayağı engelli, çok zor yürüyen bir kız çarptı gözüne. Ders başlamadan önce bakıştığı o güzel yüzlü kızdı bu. Elindeki kırmızı renkli hatıra defterini uzattı Halil’e.
- Merhaba.Ben Suna. Şu deftere bir iki söz karalarsan çok sevinirim.
Şaşırdı. Karmakarışık duygular içindeydi. Önce ne diyeceğini bilemedi.
- Ben de Halil, deyip ayağa kalkıp aldı defteri.
- Olur, yazarım tabii, neden olmasın ?
Gülümsedi kız. Giderken arkasından tekrar yürümesini izledi. Allah’ım, ne kadar zorlanıyordu yürürken !
Devam edecek.
Fikret TEZAL
YORUMLAR
Değerli Kardeşim.
Çok güzel bir bölüm olmuş. Verilmek istenen mesajlar da oldukça güzel. Misyonerlik olayına gelince: Dasece kendi dinlerini anlatmaya çalışmak olduğu müddetçe karşı değilim. Ama para ya da başka maddi imkanlarla taraftar toplanması olayına karşıyım. Neyse...Bencer büyütülecek bir olay değil. Asırlardır var. Bir halt edemiyorlar Türkiye'de.Asıl tehlikeli olan giderek yayılan ateizm. Tehlike derken...İnanmak ya da inanmamakta serbestler elbette ama daha sonra sapıtıyorlar...İş satanizme kadar uzuyor.
En sondaki mevlit kandili videosu ise içimi sızlattı. Çünkü İsmail Coşar Hoca maalesef Rahmet-i Rahmanda...Allah Rahmetini esirgemesin ondan
Selam ve saygılar.
Fikret TEZEL
misyonerlik konusunda müslümanların misyonerliği aynı değil ben Ankarada yaşıyorum ankaranın bir ilçesi ve bizim burada bir triplaksi kiliseye çevirmişler giriş takı kütüphane kitapçı gibi İnciller ve Hiristiyanlıkla ilgili kitaplar var dışarıdan gözüküyor zaten ve ailelerin sahipsiz bıraktığı çocuklarına içinde 100 dolar koyarak incil dağıtıyorlar. Eğer gelirlerse de onlara maddi yönden destek olacaklarını söylüyorlar. Bir müslüman böyle misyonerlik yapmıyorlar
yazınız güzel ana kitabını bende okudum evet işçileri ve işçiayaklanmalarını anlatan bir kitapdır tebrikler
saugılar
Fikret TEZEL
Fikret TEZEL
Fikret TEZEL
İnci Hanım ; aslında ilk defa deniyorum böyle uzunca mesajlar vermeyi. Aslında zamanım ve mekânım halâ yeterli değil ama en azından denemiş oluyorum. Beğenmeniz beni mutlu ediyor. Teşekkürler.