- 1020 Okunma
- 4 Yorum
- 1 Beğeni
2.BÖLÜM_İLK GECE
Hayatı gibi gece mavisi bir aracın içindeydi. Demir kapının gürültüyle açıldığını duydu. Az önce duran araç yine hareket etti. Cezaevi aracına bindiğinden beri başını hiç yerden kaldırmamıştı. Sadece bindirilirken demir parmaklıklı küçük camlarını görmüştü, dışarıdan vuran ışık aydınlatıyordu içerisini. Araç yine durdu, polisler koluna girerek açılan kapıdan indirdiler aşağıya. Büyük bir binanın önündeydiler. Adamın kulakları çınlıyordu, bir uğultu vardı hep, konuşulanları duyamıyor duysa da anlayamıyordu. Sonu belli olmayan bir mağaraya girer gibiydi. Kalp atışları hızlanmıştı, alnında soğuk terler birikmişti, bütün vücudu titriyordu. Görevlilerin de yardımıyla üstü aranıp fazlalıklar çıkarıldıktan sonra sağlıkçı odasına götürdüler. Doktor yere dönük başını elleriyle yukarı kaldırdı önce. Gözlerindeki puliler genişlemeyi fark etti. Boyun damarları patlayacak gibi hareket ediyordu. Anksiyete atağı geçirmekte olduğunu söyleyip önce sakinleştirici bir ilaç enjekte etti. Daha sonra rutin muayenesini yapıp tekrar görevlilere teslim etti.
Defalarca açılan demir kapılardan, koridorlardan geçerek kalacağı koğuşa vardılar. Henüz yargılanma süreci devam ettiğinden C4 koğuşuna almışlardı. Memurlar koğuşu denilen bu yer 20 kişilik bir odaydı. İki kattan oluşuyordu. Alt katta masa ve sandalyeler, televizyon, küçük bir mutfak tezgâhı bulunuyordu. Merdivenle çıkılan ikinci katta demir elbise dolapları ve ranzalar yer almıştı. İçeri girdiğinde herkes “ Allah kurtarsın” demişti ama o hiçbirisine cevap vermemişti. Doğru üst kata çıkmış yatacak yerini sormuştu. Tek kişilik bir yer vardı o da ranzanın üst kısmıydı. Buna sevindi, ilk defa işi rast gitmişti. Zira uyurken tutulan birisinin onu boğacağını düşünürdü hep. Suçsuzdu ama birçok kişinin kaderi onun elindeydi, susturulması gerekiyordu. Hemen çıkıp uzandı yatağına, yanında değiştireceği kıyafet de yoktu, sadece ayakkabılarını çıkartmıştı. Aldığı sakinleştiricinin de etkisiyle rahatlamıştı biraz. Gözlerini kapattı, aşağıdan uğultu şeklinde sesler geliyordu.
Düş müydü gördükleri yoksa hayal mi kestiremiyordu. Parça parça da olsa yaşadığı anlar gelip geçiyordu. Hiç birisine yoğunlaşamıyordu. Önünde uzun bir zaman vardı, gerçi duruşması bir ay içinde olacaktı ama nasılsa tutukluluğu devam edecekti. Yeniden gözden geçirmeliydi olanları. Becerebilse birisinin boğazından yakalayıp hayallerinin yeniden yaşayacaktı. Belki ilacın etkisinden belki de kafasının karışıklığından beceremiyordu. Zorladı beynini, “en başından başlamalıyım” dedi.
Okuldaydı, kendisine özel bir oda verilmişti. Okulun E- Dergisini hazırlıyordu. Hem edebiyatçı hem de bilgisayarda iyi olduğu için bu meşakkatli görev ona yüklenmişti. Maddi olarak artı bir kazanç sağlamıyordu, yardımcı olmak mutlu ediyordu onu. Okulun son ayındaydılar. Hava çok sıcaktı, tam karşısında klima vardı ama kendisini rahatsız ettiği için kullanmıyordu. O gün hiç dersi yoktu, eve gidip istirahat etmek yerine çalışmayı tercih etmişti. Öğrencilerin şiirlerini ve yazılarını seçip bilgisayara geçiriyordu. Öğlen yaklaşmıştı. Belki havanın sıcaklığından, uzun süre çalışmak zorunda kaldığındandır belki bilgisayar dondu. Ne yaparsa yapsın bir türlü kurtaramıyordu. Resetlemek zorunda kalmıştı. Ama şimdi de bilgisayar açılmıyordu. İşi yarım kalmamalıydı, Allah’tan bilgisayara kaydettiklerini flash belleğine de alıyordu. Müdürün odasına yöneldi. Kapıyı tıklattı ses yoktu. Açıp girdi içeriye. Daha önce de yapmıştı müdür izin veriyordu kendi bilgisayarını kullanmasına. Uyku modundaydı bilgisayar, başlatmak için mausu oynattı. Ekranda gördükleri kanını dondurdu adeta. Aceleyle çıkmış olmalı ki müdür kapatmamıştı dosyayı. Bir liste vardı önünde. Okula devam etmeyen onlarca öğrencinin adı, silinen devamsızlıkları, ailelerinden alınan yüklü miktarda rüşvetler. Yıllarca lokmasına haram katmamış emekli olmasına birkaç ayı kalmış bir öğretmenin yapması gereken şeyi yaptı. Bütün bilgileri kendi belleğine aktardı. Ve kimse gelmeden dışarıya çıktı.
Hemen evine gitti, eşine olanları anlatıp bakanlıktan inceleme yapmaları için müfettiş isteyeceğini söyledi. Karısı buna karşı çıktı, başını belaya sokma, sadece o değildir işin içinde karışma dedi ama dinletemedi.
Akşam çok yakın dost olduğu bilgisayarcı öğretmen arkadaşını çağırdı eve. Kopyaladığı bilgileri ona da gösterdi. Maksadı onun da düşüncesini öğrenmekti. Arkadaşı ne yap dedi ne yapma, beni karıştırma bu işe diye çekip gitti. Daha sonra öğrendiğine göre gidip müdüre anlatmış her şeyi. Bakanlıktan gelen müfettiş birkaç saat okulda kaldıktan sonra geri gönderilmiş. Yerine müdürün istediği başka bir müfettiş gelmiş.
Minareyi çalan kılıfını hazırlar derler ya hazırmış bütün belgeler. 2 yıl öncesinin tarihindeki içi boş şikâyet dilekçeleri doldurulmuş müfettişle beraber. Müfettiş bir ay misafir edilmiş. Bu arada boş dilekçeler ilgili vali yardımcısına, milli eğitim müdürüne, savcıya imzalatılmış. Boş dilekçeyi bu adamlar nasıl imzalar diye düşünülmesin. Odacıya verilecek üç beş kuruşla diğer kâğıtların arasına sıkıştırılarak onaylatılması muhtemeldi. Bilerek yaptıklarını sanmıyordu, sadece görevlerini düzgün yapmadıkları, incelemeden imzaladıkları için öfkeliydi onlara.
Gözleri kapanmaya başlamıştı, uyumak istemiyordu. Uyursa bir daha uyanmamaktan korkuyordu. Uçlarına taş bağlanmışçasına, dağlar yüklenmişçesine kırlaşmış kirpikleri birleşti alt taraftakilerle. Koyu bir karanlığın içine düştü. Mırıldanıyordu yine;
Çöle dönen dudağım, gam nakışlı gözlerim
İntikamı unuttu teyellenen günahtan
Hasıraltı kinlerle iğnelendi sözlerim
Her yer kara kapkara ne umayım sabahtan.
Uyanılmaz uykuya dalacağım bu gece
Son defa nefesimi salacağım bu gece.
Afet İnce Kırat
www.edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=97457
Dokunma Bana Yağmur’un devamıdır.
YORUMLAR
Affet Ablam,
harika duygu yumağı bir öykü okudum.Kurgusu sanki gerçeğimsi gibi geldi. Şiirlerin kadar öykülerinin harikalığını daha iyi farkettim şimdi.Kutlarım.Eline ve yüreğine sağlık...
EN DERİN SAYGILARIMLA.....
Afet İnce Kırat
DİLEK YILDIZI
Allah herkesi iftirâdan korusun, o kadar çok suçsuz yere hapis yatan var ki yıllar süren mahkemeler sonucu "suçsuzsun hadi çık" diyorlar, ne acıdır bu be ablam, yok yere içerde yatmak.
Bu sanırım bir yakınınızın gerçek hayat hikâyesi ve çok içimi acıttı.
Allah yardımcısı olsun, dilerim bir an önce kavuşur özgürlüğüne.
Selam ve saygımla.